Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
10.Bölüm


[3-80/287] Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): "Köylü adına şehirli satış yapmasın" dedi ve ilave etti: "Bırakın insanları, Allah birinin sebebiyle diğerini rızıklandırsın" buyurdu."

[3-155/380] Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu: "Şehirlerde yaşayanlar, Allah yolunda hapsedilmiş kimselerdir. Gıdalarında onlara ihtikâr yapmayın, onlara fiyatları yükseltmeyin, zira kim onlara bir gıda maddesini kırk gün hapsetse, sonra da tamamını tasadduk etse yine de işlediği günahı affettiremez."
Rezîn'in ilâvesidir. Münzirî'nin et-Tergîb ve't-Terhîb'inde kaydedilmiştir. (3, 27).

[3-166,167/392] - Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) Kâbe'nin gölgesinde otururken yanına geldim. Beni görünce: "Kâbe'nin Rabbine kasem olsun onlar zararda" buyurdu. Ben:
-Ey Allah'ın Resûlü, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir? dedim. Buyurdu ki:

-"Onlar malca çok olanlardır. Ancak -eliyle ön, arka, sağ ve sol taraflarını göstererek- şöyle şöyle bol bol vermelerini emredenler müstesna" dedi ve hemen ilâve etti:
-"Böyleleri ne kadar az! Şunu bilin ki, devesi, sığırı, davarı olup da zekâtını vermeyen her insan kıyamet günü, o malları, mümkün olan en iri ve en semiz şekilde karşısına çıkıp, sırayla boynuzlarıyla toslayacak, ayaklarıyla çiğneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapınca birinci tekrar başlayacak. Bu hal, insanlar arasındaki hüküm bitinceye kadar devam edecek."

[3-170] : Rasûlullah (a.s.) Efendimiz buyurdular ki :
İnsanlar dünyalık karşısında dört kısımdır:
Bir kul vardır, Allah ona mal ve ilim vermiştir , o bu mal hususunda Allah’tan korkar da onu sıla-ı rahimde harcar, malda mevcut olan Allah’ın hakkını bilir ve yerine getirir.İte bu en yüce mertebeyi elde eder.
Bir diğer kul vardır, Allah ona ilim vermiştir fakat mal vermemiştir, ancak iyi niyet sahibidir , şöyle der : Eğer malım olsaydı falanca gibi hayır yollarında harcayacaktım. Allah onu niyetiyle kabul eder ve ecir yönüyle önceki ile eşit olur.
Bir üçüncü kul vardır , mal sahibidir , ancak Allah ilim vermemiştir, malını şehvet yolunda cahilane harcar. Ne Rabbinden korkar ne de onunla sıla-ı rahimde bulunur. Malda mevcut Allah’ın hakkını da bilmez. Bu en fena bir mertebedir.
Dördüncü bir kimse daha vardır . Allah ona ne mal ne de ilim nasip etmiştir. Ancak sefihlere gıpta ile :” Eğer param olsaydı der , falanca gibi harcar onun gibi yaşardım…” Bu da niyeti ile o sefih gibi olur ve günahta eşit olurlar.

[3-218/409] - Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Kitabullah hakkında şahsî re'yi ile söz ederse, isâbet bile etse hatâdadır.
Rezîn şu ilâvede bulunmuştur: "Kim re'yi ile söz eder de hata ederse küfre düşer."

[3-247/439] - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Cibril (aleyhisselam), Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yanında otururken yukarıda kapı sesine benzer bir ses işitti. Başını göğe doğru kaldırdı. Cibril (aleyhisselâm) dedi ki: "İşte gökten bir kapı açıldı, bugüne kadar böyle bir kapı asla açılmamıştı." Derken oradan bir melek indi. Cibril (aleyhissalâm) tekrar konuştu: "İşte arza bir melek indi, şimdiye kadar bu melek hiç inmemişti." Melek selam verdi ve Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e : "Sana verilen iki nuru müjdeliyorum. Bunlar, senden önce başka hiçbir peygambere verilmemişlerdi: Onların biri Fatihâ Sûresi, diğeri de Bakara Sûresi'nin son kısmı. Onlardan okuduğun her harfe mukabil sana mutlaka büyük sevap verilecektir. dedi.

İstanbul - 18.11.2003
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail