[3-80/287] Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm): "Köylü adına şehirli satış yapmasın" dedi ve
ilave etti: "Bırakın insanları, Allah birinin sebebiyle diğerini
rızıklandırsın" buyurdu."
[3-155/380] Ebu Ümâme (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdu: "Şehirlerde yaşayanlar, Allah
yolunda hapsedilmiş kimselerdir. Gıdalarında onlara ihtikâr yapmayın,
onlara fiyatları yükseltmeyin, zira kim onlara bir gıda maddesini kırk
gün hapsetse, sonra da tamamını tasadduk etse yine de işlediği günahı
affettiremez."
Rezîn'in ilâvesidir. Münzirî'nin et-Tergîb ve't-Terhîb'inde
kaydedilmiştir. (3, 27).
[3-166,167/392] - Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) Kâbe'nin gölgesinde otururken yanına geldim.
Beni görünce: "Kâbe'nin Rabbine kasem olsun onlar zararda" buyurdu.
Ben:
-Ey Allah'ın Resûlü, annem babam sana feda olsun, onlar kimlerdir?
dedim. Buyurdu ki:
-"Onlar
malca çok olanlardır. Ancak -eliyle ön, arka, sağ ve sol taraflarını
göstererek- şöyle şöyle bol bol vermelerini emredenler müstesna" dedi
ve hemen ilâve etti:
-"Böyleleri ne kadar az! Şunu bilin ki, devesi, sığırı, davarı olup da
zekâtını vermeyen her insan kıyamet günü, o malları, mümkün olan en
iri ve en semiz şekilde karşısına çıkıp, sırayla boynuzlarıyla
toslayacak, ayaklarıyla çiğneyecek. Sonuncusu da bu muameleyi yapınca
birinci tekrar başlayacak. Bu hal, insanlar arasındaki hüküm bitinceye
kadar devam edecek."
[3-170]
: Rasûlullah (a.s.) Efendimiz buyurdular ki :
İnsanlar dünyalık karşısında dört kısımdır:
Bir kul vardır, Allah ona mal ve ilim vermiştir , o bu mal hususunda
Allah’tan korkar da onu sıla-ı rahimde harcar, malda mevcut olan
Allah’ın hakkını bilir ve yerine getirir.İte bu en yüce mertebeyi elde
eder.
Bir diğer kul vardır, Allah ona ilim vermiştir fakat mal vermemiştir,
ancak iyi niyet sahibidir , şöyle der : Eğer malım olsaydı falanca
gibi hayır yollarında harcayacaktım. Allah onu niyetiyle kabul eder ve
ecir yönüyle önceki ile eşit olur.
Bir üçüncü kul vardır , mal sahibidir , ancak Allah ilim vermemiştir,
malını şehvet yolunda cahilane harcar. Ne Rabbinden korkar ne de
onunla sıla-ı rahimde bulunur. Malda mevcut Allah’ın hakkını da
bilmez. Bu en fena bir mertebedir.
Dördüncü bir kimse daha vardır . Allah ona ne mal ne de ilim nasip
etmiştir. Ancak sefihlere gıpta ile :” Eğer param olsaydı der ,
falanca gibi harcar onun gibi yaşardım…” Bu da niyeti ile o sefih gibi
olur ve günahta eşit olurlar.
[3-218/409] - Cündeb (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim Kitabullah hakkında şahsî
re'yi ile söz ederse, isâbet bile etse hatâdadır.
Rezîn şu ilâvede bulunmuştur: "Kim re'yi ile söz eder de hata ederse
küfre düşer."
[3-247/439] - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Cibril
(aleyhisselam), Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yanında
otururken yukarıda kapı sesine benzer bir ses işitti. Başını göğe
doğru kaldırdı. Cibril (aleyhisselâm) dedi ki: "İşte gökten bir kapı
açıldı, bugüne kadar böyle bir kapı asla açılmamıştı." Derken oradan
bir melek indi. Cibril (aleyhissalâm) tekrar konuştu: "İşte arza bir
melek indi, şimdiye kadar bu melek hiç inmemişti." Melek selam verdi
ve Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e : "Sana verilen iki nuru
müjdeliyorum. Bunlar, senden önce başka hiçbir peygambere
verilmemişlerdi: Onların biri Fatihâ Sûresi, diğeri de Bakara
Sûresi'nin son kısmı. Onlardan okuduğun her harfe mukabil sana mutlaka
büyük sevap verilecektir. dedi.