Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
17.Bölüm


[4-264,265 ] : Ebû Hureyre ve Sehl İbnü Sa’d anlatıyorlar:
Biz Rasûlullah (a.s.) ile birlikte Hayber gazvesine katılmıştık.Müslüman olarak askerler arasında yer alan bir kişi için Rasûlullah (a.s.) : “Falan kişi cehennemliktir “ buyurdu.Savaş başladığı zaman (Kuzmân) her kesin dikkatini çekecek şekilde kahramanca vuruştu . Sağda ,   solda gruptan ayrılmış olan kimseleri birer birer yakalayıp kılıçtan geçiriyordu.  O kadar ki ,cengaverliğini Rasûlullah (a.s.) a anlattılar ve:

-Ey Allah’ın  Rasûlü, bizden hiç kimse onun gösterdiği kahramanlık derecesine ulaşamadı!... dediler. Rasûlullah (a.s.) ın bu sözü , neredeyse bazılarınca tereddütle karşılanmıştı.( Hayrette ileri gidip meseleyi zihinde ) büyütenlerden Huzâî Eksüm adında biri : “Öyle ise ben onun peşine takılıp ne yaptığını gözetleyeceğim!...“ dedi.
Ravi Sehl İbnü Sa’d der ki : “Huzâî (Kuzman) ın peşinde harp sahasına çıktı. Her gittiği yerde onu takip ediyordu. Öyle ki o nerede durdu ise , o da orada durdu , nerede koştu ise , o da koştu. Nihayet (Kuzman) ağır yaralandı.Yaranın acısına dayanamayarak bir an evvel ölmek için , kılıcının sırtını yere koydu. Keskin tarafını da iki memesinin arasına  koyarak var gücüyle üzerine yüklendi. Kendini bu şekilde öldürdü.
Bunun üzerine Huzâî Eksüm , Rasûlullah (a.s.) a gelerek:
-Ey Allah’ın Rasûlü , şehadet ederim ki sen muhakkak Allah’ın Rasûlüsün , dedi. Rasûlullah (a.s.) :
-Ne oldu , bunu niye söylüyorsun ?...dedi. Huzâî:
-Ya Rasûlullah , az önce cehennemlik olduğunu  haber verdiğin kişi (Kuzman) var ya!...Hakikatten o cehennemliklerdendir.Siz onun cehennemlik olduğunu söyleyincehalk bunu kafalarında büyütüp (hayretle karşılamıştı) Ben de : “Bu adamı takip ve tarassut edeceğim “ demiştim. Ve hakikatten , ardı sıra çıkıp,  onun her harekitini araştırdım.Nihayet bu adam ağır surette yaralandı ve bir an önce ölmek için kılıcının demirini yere , keskin ağzını iki memesinin arasına koydu , sonra kılıcının üzerine yüklendi ve bu surette intihar etti.
Huzâî’nin bu sözleri üzerine Rasûlullah (a.s.) :

-İnsanlardan bazıları vardır ki, halka , görünüşe göre , ehl-i cennete yaraşan hayırlı işler yaparlar. Halbuki onlar cehennemliktir.. Yine insanlardan diğer bazısı vardır ki , halkın görüşüne göre cehennemliklere yaraşan kötü işler yaparlar. Halbuki onlar cennetliktir!.. buyurdular.
Bunları söyledikten sonra Rasûlullah (a.s.) Bilal-i Habeşi’yi çağırdı:
-Ey  Bilal , haydi şunu halka ilan et!... dedi. “Cennete ancak mü’minler girer. (Bu müntehirin mücahedesine gelince) muhakkak ki , Allah , İslam dinini (dilerse) fâcir bir kişi ile de te’yid edip kuvvetlendirir…”

[4-300,301] : Evs yaşlanmış , bu sebeple de müşkülpesent bir hal almıştı . Bir gün kadın kendisinden bir şey istemiş , o da birden parlayıp :
-Sen bana annemin sırtı gibisin (haramsın) demişti. Buna “zıhar” denir. Cahiliye devrinde rastlanan bir boşanma çeşididir. Bu İslam’da ilk vaki olan zıhar idi.Evs söylediğine çabucak pişman olmuş, kadını kendine çağırmış, ancak kadın imtina ederek :
-Ruhumu kudret elinde tutan Rabbime kasem olsun, sen o sözü söyledikten sonra Allah  ve Rasûlü (a.s.) hükmünü verinceye kadar sen benim yanıma gelemezsin. Git Rasûlullah (a.s.) a danış, demişti. Evs :
-Ben utanırım, Rasûlullah (a.s.) a bunu soramam , deyince , kadın :
-Öyleyse ben sorarım ,deyip huzuru Risaletpenahiye (a.s.) gidip şöyle konuştu:
-Ey Allah’ın Rasûlü , Evs’le evlendiğimizde gençtim, caziptim, vaktaki yaşım ilerledi, birçok evlatları oldu, şimdi beni anası gibi kıldı..Kimsesiz bırakıverdi. Eğer bana bir ruhsat bulur da beni yine onunla birleştirirsen söyle onu ey Allah’ın Rasûlü!...
Rasûlullah(a.s.) :

-Ben bu hususta şimdiye kadar Allah’tan vahiy almadım.Benim kanaatime göre boşsun!... şeklinde cevap verdi. Kadın :
-Vallahi talak zikretmedi !... dedi. Rasûlullah (a.s.)  tekrar:
-Haram olmuşsun !... dedi. Kadın tekrar tekrar müracaat ederek :
-Kurbanın olayım , nazar buyur ey Allah’ın Rasûlü!... diye ısrar etti. Rasûlullah (a.s.) ın cevabı değişmeyince kadın Allah’a yönelerek :
- Allah’ım yalnızlığımın şiddetinden ve bana zor gelecek olan ayrılmanın acısından sana şikayet ederim. Küçük çocuklarım var , onları ona bıraksam zâyi olacaklar , kendime alsam aç kalacaklar!... diye ağlıyor ve başını göğe kaldırıyor:
-Allah’ım sana şikayet ederim, Allah’ım Rasûlünün (a.s.) lisanında bir vahiy indir!... diyordu. Oradan ayrılmadan âyet nazil oldu. Bu âyetlerde Cenab-ı Hakk cahiliye devrinde “zıhar” olarak bilinen boşama çeşidinin İslam’da ki yerini , müeyyidesini tesbit ediyordu.  Mücadele Sûresinin 1,2,3ve 4. âyetleri şöyledir :

1. Kocası hakkında seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah, işitendir, bilendir.


2. İçinizde zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir. Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadındır. Şüphesiz onlar çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedici, bağışlayıcıdır.

3. Kadınlardan zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin, karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.

4. Buna imkan bulamayan kimse, temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay oruç tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu (hafifletme), Allah'a ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar Allah'ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azap vardır.

İstanbul - 30.12.2003
http://gulizk.com


Üst Ana sayfa e-mail