[4-264,265 ] : Ebû
Hureyre ve Sehl İbnü Sa’d anlatıyorlar:
Biz Rasûlullah (a.s.) ile birlikte Hayber gazvesine
katılmıştık.Müslüman olarak askerler arasında yer alan bir kişi için
Rasûlullah (a.s.) : “Falan kişi cehennemliktir “ buyurdu.Savaş
başladığı zaman (Kuzmân) her kesin dikkatini çekecek şekilde
kahramanca vuruştu . Sağda , solda gruptan ayrılmış olan kimseleri
birer birer yakalayıp kılıçtan geçiriyordu. O kadar ki
,cengaverliğini Rasûlullah (a.s.) a anlattılar ve:
-Ey Allah’ın
Rasûlü, bizden hiç kimse onun gösterdiği kahramanlık derecesine
ulaşamadı!... dediler. Rasûlullah (a.s.) ın bu sözü , neredeyse
bazılarınca tereddütle karşılanmıştı.( Hayrette ileri gidip meseleyi
zihinde ) büyütenlerden Huzâî Eksüm adında biri : “Öyle ise ben onun
peşine takılıp ne yaptığını gözetleyeceğim!...“ dedi.
Ravi Sehl İbnü Sa’d der ki : “Huzâî (Kuzman) ın peşinde harp sahasına
çıktı. Her gittiği yerde onu takip ediyordu. Öyle ki o nerede durdu
ise , o da orada durdu , nerede koştu ise , o da koştu. Nihayet
(Kuzman) ağır yaralandı.Yaranın acısına dayanamayarak bir an evvel
ölmek için , kılıcının sırtını yere koydu. Keskin tarafını da iki
memesinin arasına koyarak var gücüyle üzerine yüklendi. Kendini bu
şekilde öldürdü.
Bunun üzerine Huzâî Eksüm , Rasûlullah (a.s.) a gelerek:
-Ey Allah’ın Rasûlü , şehadet ederim ki sen muhakkak Allah’ın
Rasûlüsün , dedi. Rasûlullah (a.s.) :
-Ne oldu , bunu niye söylüyorsun ?...dedi. Huzâî:
-Ya Rasûlullah , az önce cehennemlik olduğunu haber verdiğin kişi
(Kuzman) var ya!...Hakikatten o cehennemliklerdendir.Siz onun
cehennemlik olduğunu söyleyincehalk bunu kafalarında büyütüp (hayretle
karşılamıştı) Ben de : “Bu adamı takip ve tarassut edeceğim “
demiştim. Ve hakikatten , ardı sıra çıkıp, onun her harekitini
araştırdım.Nihayet bu adam ağır surette yaralandı ve bir an önce ölmek
için kılıcının demirini yere , keskin ağzını iki memesinin arasına
koydu , sonra kılıcının üzerine yüklendi ve bu surette intihar etti.
Huzâî’nin bu sözleri üzerine Rasûlullah (a.s.) :
-İnsanlardan
bazıları vardır ki, halka , görünüşe göre , ehl-i cennete yaraşan
hayırlı işler yaparlar. Halbuki onlar cehennemliktir.. Yine
insanlardan diğer bazısı vardır ki , halkın görüşüne göre
cehennemliklere yaraşan kötü işler yaparlar. Halbuki onlar
cennetliktir!.. buyurdular.
Bunları söyledikten sonra Rasûlullah (a.s.) Bilal-i Habeşi’yi çağırdı:
-Ey Bilal , haydi şunu halka ilan et!... dedi. “Cennete ancak
mü’minler girer. (Bu müntehirin mücahedesine gelince) muhakkak ki ,
Allah , İslam dinini (dilerse) fâcir bir kişi ile de te’yid edip
kuvvetlendirir…”
[4-300,301] : Evs
yaşlanmış , bu sebeple de müşkülpesent bir hal almıştı . Bir gün kadın
kendisinden bir şey istemiş , o da birden parlayıp :
-Sen bana annemin sırtı gibisin (haramsın) demişti. Buna “zıhar”
denir. Cahiliye devrinde rastlanan bir boşanma çeşididir. Bu İslam’da
ilk vaki olan zıhar idi.Evs söylediğine çabucak pişman olmuş, kadını
kendine çağırmış, ancak kadın imtina ederek :
-Ruhumu kudret elinde tutan Rabbime kasem olsun, sen o sözü
söyledikten sonra Allah ve Rasûlü (a.s.) hükmünü verinceye kadar sen
benim yanıma gelemezsin. Git Rasûlullah (a.s.) a danış, demişti. Evs :
-Ben utanırım, Rasûlullah (a.s.) a bunu soramam , deyince , kadın :
-Öyleyse ben sorarım ,deyip huzuru Risaletpenahiye (a.s.) gidip şöyle
konuştu:
-Ey Allah’ın Rasûlü , Evs’le evlendiğimizde gençtim, caziptim, vaktaki
yaşım ilerledi, birçok evlatları oldu, şimdi beni anası gibi
kıldı..Kimsesiz bırakıverdi. Eğer bana bir ruhsat bulur da beni yine
onunla birleştirirsen söyle onu ey Allah’ın Rasûlü!...
Rasûlullah(a.s.) :
-Ben bu hususta
şimdiye kadar Allah’tan vahiy almadım.Benim kanaatime göre boşsun!...
şeklinde cevap verdi. Kadın :
-Vallahi talak zikretmedi !... dedi. Rasûlullah (a.s.) tekrar:
-Haram olmuşsun !... dedi. Kadın tekrar tekrar müracaat ederek :
-Kurbanın olayım , nazar buyur ey Allah’ın Rasûlü!... diye ısrar etti.
Rasûlullah (a.s.) ın cevabı değişmeyince kadın Allah’a yönelerek :
- Allah’ım yalnızlığımın şiddetinden ve bana zor gelecek olan
ayrılmanın acısından sana şikayet ederim. Küçük çocuklarım var ,
onları ona bıraksam zâyi olacaklar , kendime alsam aç kalacaklar!...
diye ağlıyor ve başını göğe kaldırıyor:
-Allah’ım sana şikayet ederim, Allah’ım Rasûlünün (a.s.) lisanında bir
vahiy indir!... diyordu. Oradan ayrılmadan âyet nazil oldu. Bu
âyetlerde Cenab-ı Hakk cahiliye devrinde “zıhar” olarak bilinen boşama
çeşidinin İslam’da ki yerini , müeyyidesini tesbit ediyordu. Mücadele
Sûresinin 1,2,3ve 4. âyetleri şöyledir :
1. Kocası hakkında
seninle tartışan ve Allah'a şikayette bulunan kadının sözünü Allah
işitmiştir. Allah, sizin konuşmanızı işitir. Çünkü Allah, işitendir,
bilendir.
2. İçinizde zıhâr yapanların kadınları, onların anaları değildir.
Onların anaları ancak kendilerini doğuran kadındır. Şüphesiz onlar
çirkin ve yalan bir laf söylüyorlar. Kuşkusuz Allah, affedici,
bağışlayıcıdır.
3. Kadınlardan
zıhâr ile ayrılmak isteyip de sonra söylediklerinden dönenlerin,
karılarıyla temas etmeden önce bir köleyi hürriyete kavuşturmaları
gerekir. Size öğütlenen budur. Allah, yaptıklarınızdan haberi olandır.
4. Buna imkan
bulamayan kimse, temas etmeden önce aralıksız olarak iki ay oruç
tutmalıdır. Buna da gücü yetmeyen, altmış fakiri doyurur. Bu
(hafifletme), Allah'a ve Resulüne inanmanızdan dolayıdır. Bunlar
Allah'ın hükümleridir. Kâfirler için acı bir azap vardır.
İstanbul - 30.12.2003
http://gulizk.com
|