[4-362/850] - Hz. Cabir (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Yahudilerden bir kısmı, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in bazı ashâbına: "Peygamberiniz, cehennem bekçilerinin
sayısını biliyor mu?" diye sordular. Onlar:
"- Şimdilik bilmiyoruz, kendisinden soralım!" diye cevap verdiler.
İçlerinden biri Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek:
"- Ey Muhammed! Bugün ashâbına galebe çalındı" dedi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm):
" Ne ile, nasıl galebe çaldılar?" diye sordu.
"- Yahudiler, dedi, onlara: "Peygamberiniz cehennem bekçilerinin
sayısını biliyor mu?" diye sordu.
" Peki ne cevap verdiler?"
"- Şimdilik bilmiyoruz, peygamberimizden soralım" dediler. Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
" Bir kavme bilmediği şey sorulursa, onlar da: "Bilmiyoruz,
peygamberimize soralım deseler bu onlara galebe çalmak mı sayılır hiç?
Fakat Yahudiler peygamberlerine (olmayacak şey sormuşlar): "Bize
açıktan açığa Allah'ı göster" demişlerdi. O Allah düşmanlarını bana
getirin. Ben de onlara cennetin beyaz toprağından sorayım." dedi.
Yahudiler geldiler ve: "- Ey Ebu'l-Kasım, cehennemin bekçileri kaç
tanedir?" dediler. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
parmaklarıyla bir on, bir de dokuz göstererek "19" dedi.
"- Evet!" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) da onlara:
" Pekala cennetin toprağı nasıldır?" diye sordu. Bir ara sustular.
Sonra:
"- Ey Ebu'l-Kasım, bize sen söyle!" dediler. Resülullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
"- Beyaz undan yapılmış ekmektir."
[4-381,382/862] -Ebü Zerr (radıyallahu anh)
anlatıyor: Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) mescidde iken huzuruna
girdim. Bana:
"- Ey Ebu Zerr mescide tahiyye (selam vermek) gerekir" buyurdu. Ben:
"- Mescide verilecek selâm nedir?" diye sorunca:
" (Girince) kılacağın iki rek'at namazdır" dedi. Ben:
"- Ey Allah'ın Resûlü, Hz. İbrahim ve Hz. Musâ'nın suhuf1arında
olanlardan herhangi bir şey size indirildi mi?" diye sordum, şu cevabı
verdi:
" Ey Ebu Zerr! (Evet, şu mealdeki ayetler indi deyip okudu:)
"Şüphesiz iyi temizlenen ve Rabbinin adını zikredip de namaz kılan
kimse umduğuna erişmiştir. Belki siz dünya hayatını (ahiretten) üstün
tutarsınız. Halbuki âhiret daha hayırlı, daha süreklidir. Şüphesiz ki
bunlar evvelki sâhifelerde, İbrahim ile Müsa'nın sahifelerinde de
vardır" (A'lâ,14-19).
Ben tekrar sordum:
"- Ey Allah'ın Resûlü, Hz. İbrahim ve Hz. Musa (aleyhimâsselam)'nın
suhuflarında ne vardı?"
" Bunlarda, dedi, hep ibretli şeyler vardı. (Meselâ şöyle denmişti):
"Ölümü görüp bildiği halde gamsız-kedersiz yaşayana şaşarım. Cehenneme
kesinlikle inandığı halde gülene şaşarım. İçinde yaşayanlarla birlikte
dünyanın devamlı değiştiğini görüp de ondan tatmin bulana şaşarım.
Kadere inanıp da (haram-helal ayırımı yapmadan hırsla mal peşinde)
yorulana şaşarım. Âhiret hesabına inanıp da o maksadla çalışmayana
şaşarım."[4-389/867] - İbnu Abbas (radıyallahu anhüma)
anlatıyor:
"Resülullah (aleyhissalâtu vesselâm) namaz kılarken Ebu Cehil gelip,
hiddetle:
"Ben seni bundan yasaklamadım mı? Ben seni bundan yasaklamadım mı? Ben
seni bundan yasaklamadım mı?" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) namazdan çıkıp, Ebu Cehil'i (davranışı sebebiyle) sertce
azarladı. Bunun üzerine Ebu Cehil:
"Biliyorsun ki Mekke'de adamı en çok olan benim (bana baskın çıkmaya
gücün yetmez)" dedi. Onun bu sözüne mukâbil Cenab-ı Hakk şu âyeti
inzal buyurdu: "Haydi meclisini çağırsın, biz de zebânileri çağırırız"
(Alâk 17-18.)
İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) der ki: "Allah'a kasem olsun
adamlarını çağırsaydı, herifi, Allah'ın zebânileri anında
yakalayacaklardı."