[5-140/1077] - Osman İbnu Ebî Hâzım, babası
vasıtasıyla dedesi Sahr (radıyallahu anh)'dan rivayet ediyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Tâif'e karşı gazveye çıkmıştı.
Sahr bunu işitir işitmez, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a imdad
etmek üzere bir grup atlıyla hareket etti. Ancak, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ı fetih yapmadan geri dönmüş buldu. Sahr, o
gün Allah'a yemin ederek: "Şu Kasr, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın hükmüne boyun eğmedikçe kuşatmayı kaldırmayacağım" dedi
ve oradan ayrılmadı. Nihâyet içeridekiler Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın hükmüne boyun eğdiler. Sahr, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a şöyle yazarak durumu bildirdi: "Emmâ ba'd: Ey Allah'ın
Resûlü! Sakif senin hükmüne boyun eğmiştir. Ben, onları süvariler
arasında getiriyorum."Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) "Essalâtu
Câmiatun" diye nida edilmesini emretti.(14) Kahraman (yani Sahr) için:
"Rabbim, şu kahramana atlarını, adamlarını mübârek kıl!" diye on kere
dua etti.Derken halktan bir grup Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın yanına geldi. Muğîre İbnu Şu'be söz alıp: "Ey Allah'ın
Resûlü! Sahr, halamı yakaladı. Halbuki halam Müslümanların girdiği
şeye (imana) girmişti" dedi. Resûlulah (aleyhissalâtu vesselâm) onları
çağırıp:"- Ey Sahr, bir kavm Müslüman oldu mu, artık kanlarını da
mallarını da korumuş olurlar. Muğîre'ye halasını iade et!" dedi. O da
kadını ona iâde etti.Sahr, Benî Süleym'e ait olan bir suyu Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den istedi. Benî Süleym, İslâm'dan
kaçarak bu suyu terketmişti. Sahr: "Ey Allah'ın Resûlü, beni ve
kavmimi oraya yerleştir!" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Pekâla!" dedi ve onu oraya yerleştirdi:Sonra Süleymîler Müslüman
oldular ve Sahr'a gelip suyu kendilerine iade etmesini söylediler.
Sahr, buna imtina edince Süleymîler, Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a başvurdular:
"- Ey Allah'ın Resûlü, biz Müslüman olduk, suyumuzu
iâde etmesi için Sahr'a geldik. O imtina edip vermedi" dediler.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Sahr'ı çağırttı. Gelince:"- Ey
Sahr, bir kavm Müslüman olunca mallarını ve kanlarını korurlar,
bunlara sularını geri ver!" diye emretti. Sahr:"- Başüstüne ey
Allah'ın Resûlü!" dedi.Râvi der ki: "Ben Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın yüzünün bu sırada suyu Sahr'dan geri almaktan duyduğu
haya sebebiyle genç kızın yüzü gibi kızardığını gördüm."
[5-151/1081] –İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Necrânlılarla iki bin
takım elbise üzerine sulh yaptı. Yarısını Safer ayında, yarısını da
Recep ayında Müslümanlara teslim edeceklerdi. Ayrıca gazvede kullanmak
üzere âriyeten otuz zırh, otuz at, otuz deve ve her çeşit silahtan
otuzar aded vereceklerdi. Müslümanlar, bunları, Yemen'de ihanetli bir
harb olduğu takdirde Necranlılardan alıp kullanacaklar, sonra iâde
edeceklerdi. Buna mukâbil Müslümanlar da Hıristiyan mâbedlerini
yıkmayacaklar, dinî-ilmî reislerine dokunmayacaklar, bir hâdise
çıkarmayıp yahut da fâiz yemedikleri müddetçe dinlerinde rahatsız
etmeyeceklerdi."
[5-155/1083] – İrbâz İbnu Sâriye es-Sülemî
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la
Hayber Kalesi'ne indik. Beraberinde başka birçok Müslüman da vardı.
Hayber'in sâhibi (lideri) cebbâr, mütekebbir birisi idi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek:"- Ey Muhammed! Sizin eşeklerimizi
kesmeye, meyvelerimizi yemeye, kadınlarımızı dövmeye hakkınız mı var?"
dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu sözlere öfkelenerek
emretti:"Ey İbnu Avf, merkebine bin ve şöyle nida et: "Haberiniz
olsun, cennet sâdece mü'minlere helâldir, namaz kılmak üzere
toplanın!"Râvi, devamla, der ki: "Cemaat toplandı. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) onlara namaz kıldırdı. Sonra da kalkıp
şunları söyledi:"- Sizden biri, (rahat) koltuğuna kurulup, Allah'ın
sâdece şu Kur' ân'da yazdıklarını mı haram ettiğini sanıyor? Haberiniz
olsun, vallahi ben (Allah'ın yasaklarını) duyurdum, (Kur'ân'da olmayan
hayırlar) emrettim, birçok şeylerden sizleri yasakladım; bunlar,
Kur'ân'ın bir misli kadar ve belki de daha çoktur. Allah Teâla
hazretleri, Ehl-i Kitab'ın evlerine izinsiz girmenizi helal
kılmamıştır. Kadınları dövmenizi, borçlarını (olan cizyeyi) verdikten
sonra meyvelerini yemenizi de helal kılmamıştır."
[5-164/1087] –
İbnu Ömer (radıyallahu
anhümâ) anlatıyor: "Hayber halkı dediler ki: "Ey Muhammed, bizi bırak,
burada kalalım, araziyi ıslâh edip işleyelim." Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) da her ekinin ve Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın uygun göreceği her bir şeyin mahsulünün yarısı onların
olmak şartıyla araziyi onlara bıraktı.Abdullah İbnu Revâha
(radıyallahu anh), her yıl oraya gelir, miktarı tahmin eder ve
yarısının karşılığını onlardan alırdı. Yahudiler, Abdullah'ı tahminde
gösterdiği titizlik sebebiyle Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e
şikâyet ettiler. Hatta bir ara (lehlerine gevşek davranması için)
rüşvet vermek istediler. Abdullah onlara:"Bana haram mı yedirmek
istiyorsunuz. Vallahi ben en ziyâde sevdiğim insanın yanından geldim.
Sizin topunuz bana maymunlar ve hınzırlardan daha menfurdur. Buna
rağmen, benim size olan buğzum, size karşı âdil olmama mâni
değildir."Yahudiler, Abdullah (radıyallahu anh)'ı takdir edip:"İşte bu
adalet ve doğrulukla semâvat ve arz nizam içinde ayakta durur"
dediler.Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), her bir hanımına her yıl
seksen vask hurma, yirmi vask arpa veriyordu. Hz. Ömer (radıyallahu
anh) zamanında, Yahudiler Müslümanlara hile yaptılar İbnu Ömer
(radıyallahu anh)'i bir evin damında uyurken geceleyin aşağı attılar,
el ve (ayak) bileklerini çıkardılar. Hz. Ömer İbnu'l-Hattâb:
"Hayber'de hissesi olan hazırlansın, aralarında taksim edelim" dedi.
(Taksim edileceği zaman) reisleri:"Bizi buradan çıkarma. Bizi
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve Hz. Ebu Bekir'in yaptıkları
gibi yerlerimizde bırak" dedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh) ona:
"(Kararımızda) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sözüne ters
düştüğümüzü mü zannediyorsun?(20) Bineğin seni Suriye'ye doğru bir
gün, sonra bir gün, sonra bir gün daha koşturmasına ne dersin?" diye
cevap verdi.Hz. Ömer (radıyallahu anh), Hayber'i, Hudeybiye ashâbından
Hayber Seferi'ne iştirak etmiş olanlar arasında taksim etti.
[5-171/1091] – İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)
demiştir ki: "Ahdine kim vefasızlık edip bozarsa, Allah mutlaka ona
bir düşman musallat eder."
İstanbul - 02.03.2004
http://gulizk.com
|