[5-185/1101] - Mücemmi' İbnu Câriye el-Ensârî (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte Hudeybiye
sulhünde hazır bulunduk. (Sulh yapılıp) oradan döndüğümüz zaman, halk,
develerini hızlandırarak (bir yere birikmeye) başladılar. Biz
hayretle: "Bu insanlara ne oluyor, (niçin hayvanlarını hızlandırıp bir
yere üşüşüyorlar?)" diye sorduk.
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a vahiy gelmiş" dediler. Biz de,
halkla birlikte harekete geçip develeri hızlandırdık. İlerleyince
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı Kura'u'l-Gamîm denen (Mekke ile
Medine arasında Usfân'ın önünde bulanan) yerde bulduk. Devesinin
üzerinde duruyordu. Halk toplanınca bize süresini tilâvet buyurdular.
Askerlerden biri: "Yani bu sulh bir fetih midir?" dedi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm):
"Evet!" deyip ilaveten: "Muhammed'in nefsini kudret elinde tutan Zât'a
yemin ederim bu bir fetihtir" buyurdu. Süre-i celileyi okumaya devam
eden Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Allah size, ele
geçireceğiniz bol bol ganimetler vaadetmiştir. İman edenler için bir
delil olması ve sizi doğru yola ulaştırması için bunları size hemen
vermiş ve insanların size uzanan ellerini önlemiştir"meâlindeki âyete
kadar (Fetih 20) okudu.
(Âyet-i kerimede işâret edilen âcil ganimetle) Hayber kastediliyordu.
Buradan ayrılınca Hayber'e gazveye çıktık. (Elde edilen ganimet)
Hudeybiye'ye katılanlara taksim edildi. Bunlar bin beş yüz kişi idi.
Bunlardan üç yüzü süvâri idi. Ganimet on sekiz hisseye ayrıldı. Süvâri
olana iki, yaya olana bir hisse verildi."
[5-192/1105] - Haşrec İbnu Ziyâd'ın babaannesinden (radıyallahu anhâ)
anlattığına göre, babaannesi (Ümmü Ziyâd el-Eşceiyye) Resûllulah
(aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte altı kadından biri olarak Hayber
Gazvesine katılır. Kadın der ki: "Bizim de iştirak ettiğimiz
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a ulaşınca Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) bizi yanına çağırttı. Gittik. Yüzünde öfke
okunuyordu. Bize: "Kiminle çıktınız, kimin izniyle çıktınız?" diye
çıkıştı. Biz:
"Yün eğirip onunla Allah yolunda yardımcı oluruz. Okları (toplar
gazilere) veririz, diye çıktık. Ayrıca yanımızda yaralıları tedavi
için ilaç var, yemek de yaparız" dedik. Bunun üzerine: "Öyleyse
kalın!" buyurdu.
Cenâb-ı Hakk Hayber'in fethini müyesser kılınca, bize de ganimetten,
tıpkı erkeklere olduğu gibi pay ayırdı."
Haşrec der ki:
"Ey babaanneciğim, bu verilen ne idi?" diye sordum.
"Hurma idi" diye cevap verdi."
[5-203/1115] - Sa'd İbnu Ebî Vakkas (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ben yanında otururken, bir grub
insana ihsanda bulundu. Ancak onlardan benim daha çok hoşlandığım
birine hiçbir şey vermedi. Ben: "Falanca ile aranızda ne var (ona niye
vermedin)? Allah'a kasem olsun, ben onu mü'min görüyorum!" dedim.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Müslüman (görüyorum de!)"
buyurdu. Sa'd (dayanamayıp) bu kanaatini üç kere söyledi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselam) da her seferinde aynı şekilde karşılıkta
bulundu. Sonuncu sefer şunu ekledi: "Ben, nazarımda daha sevgili olana
hiçbir şey vermezken, yüzü üstü ateşe düşeceğinden korktuğum insanı
kurtarmak için ona ihsanda bulunurum (ihsanda bulunmam sevgime ölçü
değildir)"
İstanbul - 09.03.2004
http://gulizk.com
|