[5-270/1157] – Yine Ebu Ümâme (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim haksız olduğu bir münakaşayı terkederse kendisine cennetin
kenarında bir ev kurulur. Haklı olduğu bir münâkaşayı terkedene de
cennetin ortasında bir ev kurulur."
[5-262] - Bir adam gelerek :
-Ey Allah’ın Rasûlü , bir yabancı gelip malımı gasben almak isterse ne
yapmamı uygun bulursunuz ?... diye sormuştu.
-Malından ona verme !.. cevabını aldı. Adam tekrar :
-Ya beni öldürmeye kalkarsa ne yapmalıyım?...
-Sen de onu öldürmeye çalış!...
-Ya beni öldürürse?..
-Sen şehit olursun!...
-Ya ben onu öldürürsem?...
-O cehenneme gider , cevabını verdi.
Ahmet ibni Hanbel’in bir rivayetinde benzer bir soruya Rasûlullah
(a.s.):
-Allah’ın adını ver , tavsiyesinde bulunur.
-Söz anlamazsa , diye sorulunca :
-Allah’ın adını ver , diye cevabını tekrarlar.
-Yine de anlamazsa ?..
-O zaman mükâtele (savaş) et , öldürülürsen cennettesin , öldürürsen
ateştedir!... buyurdular.
[5-284/1167] – İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Beyt'i
(Kâbe-i Muazzama'yı) kim elli defa tavaf ederse, günahlarından çıkar
ve tıpkı annesinden doğduğu gündeki gibi olur."
Tirmizî, Hacc 41, (866). Buradaki tavaftan maksad, şavtlar olmayıp,
elli tam tavaftır.
[5-286/1169] - İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), Ensâr'dan Ümmü Sinân
adındaki bir kadına:
"Bizimle haccetmekten seni ne alıkoydu?" diye sordu. Kadın:
"Ebü fülânın (kocasını kasteder) sadece iki sulama devesi var. Biriyle
o ve oğlu haca gitti. Öbürü (ile de ben kaldım) arâzimizi suluyor
(um)" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Öyleyse Ramazan'da (yapacağın) umre, (kaçırdığın) bir haccın veya
benimle (yapmış olacağın) bir haccın kazasıdır. Ramazan gelince umre
yap. Zîra Ramazan'daki bir umre hacca muâdil olur."
[5-289/1171] - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Hiç
bir kul, kurban günü, Allah indinde kan akıtmaktan daha sevimli bir iş
yapamaz. Zîra, kesilen hayvan, kıyamet günü boynuzlarıyla, kıl1arıyla,
sınnaklarıyla gelecektir. Hayvanın kanı yere düşmezden önce Allah
indinde yüce bir mevkiye ulaşır. Öyle ise, onu gönül hoşluğu ile ifâ
edin."
Rezîn şunu ilave etmiştir: "Kurban sahibine, hayvanın her bir tüyü
için sevap vardır. "
[5-292/1174] - Ebu Hüreyre hazretleri (radıyallahu
anh) anlatıyor: "Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bize
şöyle hitab etti:
"Ey insanlar, size hacc farz kılınmıştır. Şu halde haccı edâ edin!"
Cemaatte bulunan bir adam:
"Her sene mi, Ey Allah'ın Resûlü?" diye sordu. Resûlullah
(aleyhissalatu vesselâm) cevap vermedi. Adam sorusunu üç kere tekrar
etti. Bunun üzerine:
"Ben sizi bıraktıkça siz de beni bırakın. (Madem ki sükût ettim, niye
sormada ısrar ediyorsunuz?) Şayet (sorunuza) "Evet!" deseydim, her yıl
haccetmek vacib oluverirdi ve buna güç yetiremezdiniz. Şunu bilin ki,
sizden öncekileri helak eden şey, çok sual sormaları ve peygamberleri
hakkında ihtilaflarıdır. Size bir iş emrettiğim zaman, bunu gücünüz
yettiğince Îfa edin, bir yasaklamada bulunduğum vakit de ondan kaçının
(bu emir ve yasakla ilgili olarak aklınıza gelen her şeyi sormaya
kalkmayın!)"
[5-294] ‘ de ki bir hadis şöyledir : Allah bir
kısım farzlar koydu ; sakın bunları terk etmeyin . Bir kısım da
yasaklar koydu ; sakın onları çiğnemeyin. Bir kısım şeylerde de
unutarak değil , size merhameten sükût buyurdu , sakın onları
kurcalamayın.
Bir hadiste de : Müslümanlara karşı en büyük cürmü işleyen o kimsedir
ki , haram edilmemiş olan bir şeyden sual eder de , onun sebebiyle
haram ediliverir.
[5-357/1240] -Ebu Katâde (radıyallahu anh)
anlatıyor: "Hudeybiye Sulhu yapıldığı sene, bir gün Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın ashabından bir grupla birlikte, Mekke yolu
üzerinde bir yerde oturuyordum. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm),
bizden ileride (konaklamış) idi. Ben hâriç herkes ihramlıydı. Halk
vahşî bir eşek gördü, ben o sırada meşguldüm, ayakkabımı tamir
ediyordum. Gördüklerinden beni haberdar etmediler, onu kendiliğimden
görmüş olmamı istiyorlardı. Bir ara aralarında bir gülüşme oldu.
Birden etrafıma bakındım (ve bu esnada) hayvanı gördüm. Hemen (Cerâde
adındaki) atıma gidip eğerledim ve bindim. (Acelemden) kamçıyı ve
mızrağı unutmuştum. "Kamçı ve mızrağımı bana verin!" diye seslendim.
"Hayır, dediler, vallahi bu işte sana yardımcı olmak istemeyiz."
Öfkelendim. İnip onları aldım. Tekrar binip, eşeğe doğru hızla gittim,
(yetişip) avladım. Beraberimde getirdim, ölmüştü. Arkadaşlarım etinden
yediler. Ancak sonradan ihramlı iken yeyip yememe hususunda şekke
düşüp (yediklerine pişman oldular). Yürüdük, ben bir parça ayırdım.
Resûlullah'a kavuşunca, bu meseleyi sorduk.
": "Evet!" diyerek parçayı uzattım, ihramlı olduğu halde, ondan yedi.
Ve:
"Bu bir taamdır. Onunla Allah size ikramda bulunmuştur!"dedi."
Bunlarda gelen bir ziyade şöyledir: "(Resûlullah:) "O helaldir, yiyin
(dedi)."
Bir diğer rivayette: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara şunu
söyledi: "Sizden biri (hayvanı yakalamak üzere) saldırmasını emretmedi
veya ona hayvanı göstermedi mi?" Onlar: "Hayır!" diye cevap verince,
(Resûlullah:)
"Öyleyse yiyin!" buyurdu."
Bir diğer rivayette: "(Resûlullah): İşaret ettiniz veya yardım ettiniz
veya saldırmasını sağladınız mı?" (diye sordu)."