[6-232] : Hz. Abbas’tan gelen bir rivayete göre: “Namuslu ve hür
kadınlara (zina isnadıyla) iftira eden , sonra (bu babda) dört şahit
getirmeyen kimseler(in her birine) de seksen değnek vurun… onların
şahitliklerini ebediyen kabul etmeyin.Onlar fasıkların ta
kendileridir” mealindeki ayet geldiği zaman , ashaptan
kıskançlığıyla meşhur Sa’d İbnu Ubade
-Ayet
böyle mi?... Yani ben hain kadının dizlerine yabancı bir erkeği çökmüş
yakalayacağım da , dört şahit getirinceye kadar onu hiç rahatsız
etmeyeceğim , hiç kımıldatmayacağım öyle mi?... Hayır , Allah’a kasem
olsun, ben dört şahit getirinceye kadar o hacetini görür (gider).
+ayet karımın yanında bir erkek görecek olsam hiç aman
vermeden,kılıcımın keskin ağzıyla vurur tepelerim … der.
Bunun
üzerine Rasûlullah (a.s.) cemaatte bulunanlara :
-Sa’d’ın bu kıskançlığına şaşıyor musunuz? Emin olunuz ki ben ondan
daha kıskancım.Allah’da muhakkak ki benden ziyade kıskançtır. Bu
sebepledir ki kullarına (gizli ve açık her çeşidiyle) fevahişi ( yani
çirkin söz ve uygunsuz fiilleri) yasakladı. (…Tevbe ve pişmanlıktan
Allah kdar hoşlanan bir başkası yoktur. Bu sebeple ateşle korkutan ,
cennetle müjdeleyen [elçi] ler gönderdi.) der.
Hz.
Sa’d bunun üzerine :
-Ey
Allah’ın Rasûlü bu ( söylediğiniz) haktır ve Rabbı Tealanın
indindinden gelmiştir, fakat ben (ilk defa duyunca işte böyle bir)
tuhaf oldum, der. (6/232)
[6-247,248/1612] - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Yahudilerden bir kadınla bir erkek zinâ yaptılar. Birbirlerine: "Bizi
şu peygambere götürün. Çünkü bir kısım hafıfletmeler getiren bir
peygamberdir. Bize recm dışında fetvâlar verirse kabul eder, Allah
indinde O'nun hükmünü kendimize delil kılarız ve: "Peygamberlerinden
bir peygamberin bize verdiği fetvalar(la amel ettik, hevamıza uymadık)
deriz" dediler.
Mescidde ashabıyla birlikte oturmakta olan Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek:
"-
Ey Ebü'1-Kasım, zinâ yapan kadın ve erkek hakkında kanaatin nedir?"
dediler. O, onlara tek kelime söylemeden Beyt-i Midrâslarına geldi.
Kapıda durarak:
"-Hz. Musa (aleyhisselâm)'ya kitabı indiren Allah aşkına söyleyin,
muhsan olan birisi zina yapacak olursa bunun Tevrat'taki hükmü nedir?"
diye sordu.
"-
Yüzü siyaha boyanır, eşek üzerine ters bindirilir ve dayak atılır."
-Hadiste geçen tecbiye: Zânileri, enseleri birbirine bakacak şekilde
bir eşeğe bindirilip, bu halde sokaklarda dolaştırılmasıdır- Râvi
devamla der ki: "Yahudilerden bir genç (bu cevaba katılmayap)
susmuştu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onun suskunluğunu
görünce sualinde ısrar etti. Bunun üzerine genç: "Madem ki sen bize
Allah'ın adına yemin veriyorsun (gerçeği söyleyeceğim): "Biz Tevrat'ta
recm emrini görüyoruz" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"-
Allah'ın emrini hafifletmenizin başlangıcı nasıl oldu?" diye sordu.
(Genç) şu cevabı verdi:
"-
Krallarımızdan birinin bir yakın akrabası zinâ yaptı. Kralımız, recmi
ona tatbik etmedi. Sonra halka mensup bir aileden bir erkek zinâ
yaptı. Bunu recmetmek istedi. Ancak adamın kavmi buna mani olup:
"-
Sen yakınını getirip recmetmedikçe biz de adamımızın recmedilmesine
müsaade etmeyeceğiz!" dediler. Bunun üzerine, aralarında şimdiki
cezayı vermek üzere anlaşıp sulh yaptılar.
(Bu
açıklama üzerine) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"-
Ben Tevrat'taki âyetle hükmediyorum!" dedi ve onların recmedilmelerini
emretti ve recmedildiler. Zührî (rahimehullah) der ki: "Bana
ulaştığına göre şu âyet bunlar hakkında nazil olmuştur:
"Şüphesiz ki Tevrat'ı biz indirdik. Ki onda bir hidâyet, bir nur
vardır. Kendisini (Allah'a) teslim etmiş olan (İsrail) peygamberleri,
Yahudilere ait (dâvalarda) onunla hükmederlerdi..." (Maide 44).
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlardan biri idi."
İstanbul - 11.05.2004
http://sufizmveinsan.com
|