[6-250/1613] -
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Yahudiler, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a gelip, kendilerinden bir erkekle kadının
zinâ yaptığını söylediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onlara:
" Recm hakkında Tevrat'ta ne buluyorsunuz?" diye sordu. Onlar:
"- Teşhir edip rezil ederiz ve dayak atarız" dediler. Abdullah İbnu
Selam (radıyallâhu anh):
"- Yalan söylüyorsunuz. Zinânın Tevrat'taki cezası recmdir" dedi.
Hemen Tevrat'ı getirip açtılar. İçlerinden (Abdullah İbnu Surya
adında) biri elini recm âyetinin üzerine koydu. Sonra, âyetten önceki
kısımlardan okumaya başlayıp (kapadığı kısmı atlayarak arka kısmını
okumaya devam etti. Abdullah İlbnu Selam (radıyallâhu anh) müdahale
edip:
"- Kaldır elini!" dedi. Adam elini çekti, tam orada recm âyeti mevcut
idi. Bunun üzerine:
"- Ey Muhammed, Abdullah doğru söyledi. Tevrat'ta recm âyeti
mevcuttur!" dediler. Rasûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) derhal o iki
zâninin recmedilmesini emretti ve recmedildiler."
İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) der ki: "Erkeğin, atılan taşlara karşı
korumak için, kadının üzerine eğildiğini gördüm."
[6-264 , 265/1628]
- Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Hırsızlık yapan Mahzumlu
kadının durumu Kureyşlileri fazlasıyla üzdü.
"- Bu kadın hakkında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) nezdinde kim
müessir bir şefaatte bulunabilir?" diye adam aradılar.
"- Bu işe, sadece Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın çok sevdiği
Üsâme İbnu Zeyd (radıyallâhu anhümâ) cür'et edebilir" dediler. Üsâme
(huzura çıkarak), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a şefaat
talebinde bulundu. Efendimiz:
"Allah'ın hududundan bir hadd hususunda şefaat mi taleb ediyorsun?"
diye çıkıştı. Sonra kalkıp cemaate şu hitabede bulundu:
" Sizden öncekileri helâk eden şey şudur: İçlerinden şerefli birisi
hırsızlık yaptı mı onu terkedip (ceza vermezlerdi). Aralarında
kimsesiz zayıf birisi hırsızlık yapınca derhal ona hadd tatbik
ederlerdi. Allah'a yemin olsun! Muhammed'in kızı Fatıma hırsızlık
yapmış olsa mutlaka onun da elini keserdim."
Ebü Dâvud ve Nesâî'nin, İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ)'den
kaydettikleri bir rivâyette şöyle denmiştir: "Mahzum kabilesinden bir
kadın, mal istiâre ederdi."
Nesâî'de şu ziyade mevcuttur: "Mahzumlu kadın (tanınmış komşularının)
diliyle bazı malları âriyet olarak almıştı."
[6-270 , 271/1631]
- Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor "Resûlullah aleyhissalâtu
vesselâm)'a bir hırsız getirilmişti.
"-Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine:
"-Ey Allah'ın Resûlü, bu adam sadece çaldı" denildi. Bunun üzerine
"-Öyleyse (elini) kesin!" dedi ve derhal eli kesildi. Sonra aynı adam
ikinci sefer getirildi. Yine:
"-Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine:
"-Ey Allah'ın Resûlü, bu adam hırsızlık yaptı" dendi. Bunun üzerine
"-Öyleyse kesinl" dedi ve derhal (sol ayağı) kesildi. Sonra üçüncü
sefer getirildi ve hırsızlık yaptığı söylendi. Hz. Peygamber:
"-Öldürün onu!" diye emretti. Kendisine:
"Ey Allah'ın Resûlü, bu adam hırsızlık yaptı" denildi. Bunun üzerine :
"-(Sol elini) kesin!" diye emretti. Sonra aynı adamı dördüncü kere
getirdiler.
"-Öldürün onu !" buyurdu. Kendisine:
"-Ey Allah'ın Resûlü, bu adam hırsızlık yaptı" dediler. Bunun üzerine
"-(Sağ ayağını da) kesin!" diye emir buyurdu. Aynı adam beşinci sefer
getiririldi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Öldürün onu" diye emretti. Hz. Câbir (radıyallâhu anh) der ki: "Adamı
götürüp öldürdük. Sonra sürüyerek götürüp bir kuyuya attık. Üzerini de
taşla doldurduk."
6-295/1649] -
Yahya İbnu Ebî Râşidin İbnu Ömer'den naklettiğine göre, İbnu Ömer
(radıyallâhu anhümâ) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle
söylediğini işitmiştir: "Kim şefaat ederek, Allah'ın haddlerinden
birinin tatbik edilmesine mani olursa Aziz ve Celil olan Allah'a
muhalefet etmiş olur. Kim bilerek bâtı1 bir dâvayı kazanmaya çalışırsa
ondan vazgeçinceye kadar Allah kendisine buğzeder. Kim mü'mine onda
olmayan bir kötülüğü nisbet ederse, bundan tevbe edinceye kadar
cehennemliklerin vücudlarından çıkan irinlerden hâsıl olan çirkefin
içine iskan eder. Kim haksız bir dâvaya yardımcı olursa, Allaah'ın
gazabını kazanmış olarak döner."
İstanbul - 25.05.2004
http://sufizmveinsan.com
|