[2-251/34]
-Ebu Saîdi'l-Hudrî (radıyallahu anh) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in şöyle dediğini rivayet etti:
"Bir
kimsenin mescide alâkasını görürseniz, onun mü'min olduğuna şehâdet
edin, zira Cenâb-ı Hakk şöyle buyuruyor: "Allah'ın
mescidlerini ancak Allah'a ve âhiret gününe inananlar imar
ederler" (Tevbe 18)
[2-253,254/36]
-Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in ashabından bir kısmı ona sordular: "Bazılarımızın
aklından bir kısım vesveseler geçiyor, normalde bunu söylemenin günah
olacağına kaniyiz." Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Gerçekten böyle bir korku duyuyor musunuz?" diye sordu.
Oradakiler Evet! deyince: "İşte bu (korku) imandan gelir
(vesvese zarar vermez) dedi.
Diğer
bir rivayette: "(Şeytanın) hilesini vesveseye dönüştüren
Allah'a hamdolsun" demiştir.
Müslim'in
İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'dan kaydettiği bir rivayet şöyledir:
"Dediler ki: "Ey Allah'ın Resulû, bazılarımız içinden
öyle sesler işitiyor ki, onu (bilerek) söylemektense kömür
kesilinceye kadar yanmayı veya gökten yere atılmayı tercîh eder.
(Bu vesveseler bize zarar verir mi?)" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm): "Hayır bu (korkunuz) gerçek imanın
ifadesidir" cevabını verdi."
[2-275/43]
-Ümeyme bintu Rukayka (radıyallahu anh) dedi ki: "Ensâr'dan
bir grup kadınla Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'e gelip
kendisine: "Allah'a hiçbir şeyi ortak koşmamak, çalmamak,
zina etmemek, çocuklarımızı öldürmemek, halde ve istikbalde
iftira atmamak, sana meşrû emirlerinde isyan etmemek şartları üzerine
biat ediyoruz" dedik. Hemen ilâve etti: "Gücünüzün
yettiği ve takatınızın kâfi geldiği şeylerde". Biz:
"Allah ve Resûlü bize karşı bizden daha merhametlidir, haydi
biat edelim" dedik.
Süfyan
merhum der ki: Kadınlar, biatı (erkekler gibi) musâfaha ederek
yapmayı kastedmişlerdir. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Ben kadınlarla müsâfaha etmem, benim yüz kadına toptan söylediğim
söz her kadın için ayrı ayrı söylenmiş yerine
geçer" buyurdu.
[2-304,305/45]
-İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) Veda Haccı'nda şunu söylediler: "
(Ey ahâli) hangi ayın hürmetce daha ileri olduğunu biliyor
musunuz?" Halk: "Şu içinde bulunduğumuz ay değil
mi?" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Peki,
hangi bölgenin hürmetçe daha önde olduğunu biliyor musunuz?"
diye sordu. Halk: "Şu yerler değil mi?" cevabını verdi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) tekrar: "Pekâla hangi günün
hürmetçe daha üstün olduğunu biliyor musunuz?" dedi. Halk:
"Şu içinde bulunduğumuz gün değil mi?" diye cevap
verdi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sözlerine
şöyle devam etti: "Öyleyse bilin ki Allah Teâla, sizlere, meşrû
sebep dışında kanlarınızı, mallarınızı, ırzlarınızı haram
kılmıştır, tıpkı şu beldede, şu ayda, şu günümüzü haram kıldığı
gibi." Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bundan sonra üç
sefer tekrar ederek sordu: "Duydunuz mu, tebliğ ettim mi?"
Halk her defasında "Evet" cevabını verdi.
Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) sözlerini şöyle tamamladı: "Sakın
ha! Benden sonra tekrar küfre dönüp birbirinizin boyunlarını
vurmaya kalkmayın!"
[2-316,317/48]
-Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdu ki: "Mü'min, mütemadiyen rüzgarın eğici
tesirine mâruz bir bitkiye benzer. Mü'min, devamlı belalarla başbaşadır.
Münâfığın misali de çam ağacıdır. Kesilip kaldırılıncaya
kadar hiç ırgalanmaz."
[2-320/49]
-İbnu Ömer (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) şöyle buyurmuştu: "Mü'min, yaprağını hiç dökmeyen
yeşil bir ağaca benzer." Halk falanca ağaç, fişmekânca ağaç
diye tahminde bulundular, (fakat isabet ettiremediler). Ben, "Bu,
hurma ağacıdır" demek istedim, ancak (yaşım küçük olduğu
için) utandım. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm): Bu
hurma ağacıdır" diyerek açıkladı."
[2-320/52]
-Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) şöyle buyurdu: "İslâm garib olarak başladı,
tekrar başladığı gibi garîb hâle dönecektir. Gariblere ne
mutlu!"
[2-328/53]
-İmam Malik'e ulaştığına göre, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) şunu söylemiştir: "Size iki şey bırakıyorum.
Bunlara uyduğunuz müddetce asla sapıtmayacaksınız: Allah'ın
Kitab'ı ve Resûlünün sünneti".
[2-333,334/56]
-Mikdâm İbnu Ma'dîkerib (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Haberiniz olsun, rahat
koltuğunda otururken kendisine benim bir hadisim ulaştığı zaman
kişinin: "Bizimle sizin aranızda Allah'ın kitabı vardır.
Onda nelere helâl denmişse onları helâl biliriz. Nelere de haram
denmişse onları haram addederiz" diyeceği zaman yakındır.
Bilin ki, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın haram kıldıkları
da tıpkı Allah'ın haram ettikleri gibidir"
Ebu
Dâvud'un rivayetinin baş kısmında şu ziyâde vardır:
"Haberiniz olsun, bana Kitap ve bir o kadar da (sünnet)
verildi." Rivayetin gerisi yukarıdaki mânada devam eder.
Ebu
Dâvud'un rivayetinin sonunda şu ziyade de mevcuttur: "Haberiniz
olsun (Kur'an'da zikri geçmiyen) ehlî eşeğin eti de size helâl değildir,
vahşi hayvanlardan parçalayıcı dişi (köpek dişi) olanlar, keza
muâhedeli olanların yitikleri de haramdır. Ancak eşya sâhibi,
ihtiyacı olmadığı için, kasden terketmişse o müstesna. Bir
kimse bir kavme uğradığı zaman, ona ikram etmek, o kavme vazife
olur. Şayet ikram etmezlerse, o kimse, hak ettiği ikramın mislince
onları cezalandırır."
İstanbul - 30.09.2003
http://gulizk.com
|