[6-359/1684] - İmran İbnu Husayn (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Mescidde,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın huzuruna girmiştim. (O sırada)
Benî Temim kabilesinden bir grup insan geldi. Onlara:
"Ey Benî Temim, size müjde olsun!" diyerek söze başlamıştı. Onlar
hemen:
"Bize müjde verdin. Öyle ise (beytü'l-mâlden) iki kere bağış yap!"
diye talepde bulundular. Onların bu cevabı karşısında Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın yüzünden rengi attı. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın huzuruna (Hayber'in fethi sırasında) Yemen halkından bir
grup (Eş'ârî) girmişti. Onlara:
"Ey Yemenliler! Benî Temim'in kabul etmediği müjdeyi siz bari kabul
edin!" dedi. Onlar:
"Kabul ettik ey Allah'ın Resûlü!" dediler ve arkadan ilâve ettiler:
"Biz dinimizi öğrenmeye ve bu (yaratılış) işinin başı ne idi, onu
senden sormaya geldik!" dediler. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm), mahlükatın ve Arş'ın başlangıcını anlatmaya başladı:
"Bidayette Allah vardı, O'ndan önce başka bir şey yoktu. O'nun Arş'ı
suyun üzerinde bulunuyordu. Sonra gökleri ve yeri yarattı. Sonra zikr
(denen kader defterinde ebede kadar cereyan edecek) her şeyi yazdı."
[6-365/1687] -
İbnu Mes'üd (radıyallâhu anh.) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Allah Teâlâ hazretleri aklı yarattığı zaman
ona: "Gel!" dedi, o da geldi. Sonra "Geri dön!" diye emretti. O da
geri döndü. Bunun üzerine akla şunu söyledi: "Ben, kendime senden daha
sevgili olan başka bir şey yaratmadım. Seni, nezdimde mahlükâtın en
sevgilisi olana bindireceğim." Rezin ilavesi
[6-368,369/1689] -
Hz.Abbas İbnu Abdilmuttalib (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Bathâ nâm
mevkide, aralarında Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın da
bulunduğu bir grup insanla oturuyordum. Derken bir bulut geçti. Herkes
ona baktı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Bunun ismi nedir bileniniz var mı?" diye sordu.
"Evet bu buluttur!" dediler. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Buna müzn de denir" dedi. Oradakiler:
"Evet müzn de denir" dediler. Bunun üzerine Resülullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
"Anân da denir" buyurdu. Ashab da:
"Evet anân da denir" dediler. Sonra Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm):
"Biliyor musunuz, sema ile arz arasındaki uzaklık ne kadardır?" diye
sordu.
"Hayır, vallahi bilmiyoruz!" diye cevapladılar.
"Öyleyse bilin, ikisi arasındaki uzaklık ya yetmiş bir, ya yetmiş iki
veya yetmiş üç senedir. Onun üstündeki sema(nın uzaklığı da)
böyledir."
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) yedi semayı sayarak her biri
arasında bu şekilde uzaklık bulunduğunu söyledi. Sonra ilâve etti:
"Yedinci semânın ötesinde bir deniz var. Bunun üst sathı ile dibi
arasında iki sema arasındaki mesafe kadar mesafe var. Bunun da
gerisinde sekiz adet yabâni keçi (süretinde melek) var. Bunların
sınnakları ile dizleri arasında iki semâ arasındaki mesafe gibi
uzaklık var, sonra bunların sırtlarının gerisirıde Arş var, Arş'ın da
alt kısmı ile üst kısmı arasında iki sema arasındaki uzaklık kadar
mesafe var. Allah, bütün bunların fevkindedir."
Bir rivâyette şu açıklama yer alır: "Bu hadisi Câmiu'1-Usül sâhibi,
Kütüb-i Sitte'ye dâhil kitaplardan hiçbirine nisbet etmemiştir."
Katâde ve Abdullah'dan yapılan bir rivayet şöyle: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) ashalbıyla birlikte otururken bir kısım bulutlar geçmişti:
"Bunun ne olduğunu biliyor musunuz? Bu, el-anân (denen buluttur), bu
arzımızın sakasıdır. Allah Teâlâ bunu kendisine hiç ibâdet etmeyen bir
kavme göndererek (su ihtiyaçlarını görür)" dedi. Bir müddet sonra
devamla:
"Bu sema nedir biliyor musunuz? Dürülmüş bir dalga, korunmuş bir
tavandır. Bunun üstünde diğer bir sema vardır" dedi ve böylece üst
üste yedi semanın olduğunu söyledi. Sonra konuşmasına devamla:
"İkisi arasında ne (kadar uzaklık) var biliyor musunuz?" diye
sorduktan sonra "Beş yüz yıl!" dedi. Sonra tekrar:
"Bunun gerisinde ne olduğunu biliyor musunuz? Bunun gerisinde su var.
Suyun gerisinde Arş var. Allah, Arş'ın fevkindedir. Ademoğlunun
ef'âlinden hiçbiri O'na gizli kalmaz" buyurdu. Sonra tekrar:
"Bu arz nedir, biliyor musunuz? Bunun altında bir diğer arz var, ikisi
arasında beş yüz yıl var. Böylece yedi arzın varlığını birer birer
saydı" hadisi zikretti."
İstanbul - 15.06.2004
http://sufizmveinsan.com
|