[6-373/1691] -
Cübeyr İbnu Mut'im (radıyallâhu anh) anlatıyor. "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a bir bedevî gelerek:
"Ey Allah'ın Resûlü, (kuraklıktan) insanlar meşakkate düştüler. Aile
efradı zayiata uğradı. Hayvanlarımız da helâk oldular. Bizim için
Allah'a dua et, su göndersin. Zîra biz Allah'a karşı senin şefaatini,
sana karşı da Allah'ın şefaatini taleb ediyoruz!" dedi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) adama şu mukabelede bulundu:
"Yazık sana, söylediğin şeyin idrakinde misin ? Sübhanallah!"
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sübhanallahları o kadar tekrar
etti ki bunun tesiri Ashab'ın yüzünden okunmaya başladı. Sonra
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) sözüne şöyle devam etti:
"Yazık sana, mahlukatından hiç kimseye karşı Allah şefaatçi kılınmaz.
Allah'ın şânı böyle bir şey yapmaktan çok yücedir. Bak hele! Sen
Allah'ın (azametinin) ne olduğunu biliyor musun? O'nun Arş'ı,
semavatının' şöyle üzerindedir.-Parmaklarıyla işaret ederek- tıpkı
üzerinde bir kubbe gibi. Arş Zat-ı Zülcelâl sebebiyle inleyip ses
çıkarır, tıpkı süvarisi sebebiyle atın ses çıkarması gibi."
[6-373/1692] - Hz.
Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bir gün elimden tuttu ve şu açıklamayı yaptı:
"Allah toprağı cumartesi günü yarattı. Ondaki dağları pazar günü
yarattı; ağaçları pazartesi günü yarattı. Mekruhları salı günü
yarattı. Nuru çarşamba günü yarattı ve onda hayvanları perşembe günü
yaydı. Hz.Adem (aleyhisselam)'i cuma günü ikindi vaktinden sonra,
ikindi ile gece arasındaki gündüz vaktinin en son saatinde en son
mahluk olarak yarattı."
[6-385/1693] - Hz.
Ebu Zerr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Güneş batarken Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte mescidde idim. Bana:
"Ey Ebu Zerr, biliyor musun bu Güneş nereye gidiyor?" diye sordu. Ben:
"Allah ve Resûlü daha iyi bilirler!" dedim.
"Arş'ın altına secde yapmaya gider, bu maksadla izin ister, kendisine
izin verilir. Secde edip kabul edilmeyeceği, izin isteyip, izin
verilmeyeceği zamanın (kıyametin) gelmesi yakındır. O vakit kendisine:
"Geldiğin yere dön!" denir. Böylece battığı yerden doğar. Bu durumu
Cenâb-ı Hakk'ın şu sözü haber vermektedir. (Mealen): "Güneş, duracağı
zamana doğru yürüyüp gitmektedir. Bu aziz ve alîm olan Allah'ın
takdiridir"(Yâsin 38).
[6-388/1696] - Hz.
Ebu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "Cehennem, Rabbine şikâyet ederek dedi ki:
"Ey Rabbim, bir kısmım diğer kısmımı yiyor. " Bunun üzerine ona iki
nefes, izin verdi: Bir nefes, kışta, bir nefes de yazda. İşte bu (yaz
nefesi), en şiddetli şekilde hissettiğiniz hararettir. Öbürü de
(kışta) en şiddetli bulduğunuz soğuktur."
[6-392/1698] - Ebu
Mûsa (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ı dinledim, şunu söyledi: "Allah Teâlâ hazret1eri, Adem'i,
yeryüzünün bütün (cüzler)inden almış olduğu bir avuç topraktan
yarattı. Âdem'in oğulları da arzın kısımlarına göre vücuda geldi. Bir
kısmı beyazdır, bir kısmı kızıldır, bir kısmı siyahdır. Bunlar
arasında orta (renkliler) de var. Ayrıca bir kısmı uysaldır, bir kısmı
haşindir, bir kısmı habis (kötü kalbli), bir kısmı iyi kalblidir."
İstanbul - 22.06.2004
http://sufizmveinsan.com
|