[2-336/57] - 56 -
Ebu Mûsa Abdullah İbnu Kays el-Eş'arî (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şöyle buyurdular: "Allah'ın
benimle gönderdiği ilim ve hidâyetin misali, bir araziye düşen yağmur
gibidir. (Bilindiği üzere), bazı araziler var, tabiatı güzeldir, suyu
kabul eder, bol bitki ve ot yetiştirir. Bir kısım arazi var, münbit
değildir, ot bitirmez, ama suyu tutar. Onun tuttuğu su ile Cenab-ı
Hakk insanları yararlandırır: Bu sudan kendileri içerler, hayvanlarını
sularlar ve ziraat yaparlar. Diğer bir araziye daha isabet eder ki, bu
ne su tutar ne ot bitirir.
Bu temsilin biri
Allah'ın dininde ilim sâhibi kılınana delalet eder, böylesini Allah
benimle göndermiş olduğu hidâyetten yararlandırır; yani hem öğrenir,
hem öğretir. Temsilden biri de, buna iltifat etmeyen Allah'ın benimle
gönderdiği hidâyeti hiç kabul etmeyen kimseye delalet eder".
[2-338/59] - 58 -
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: " Benim misâlimle sizin misâliniz, şu temsile
benzer: Bir adam var ateş yakmış. Ateş etrafı aydınlatınca, pervaneler
(gece kelebekleri) ve aydınlığı seven bir kısım hayvanlar bu ateşe
kendilerini atmaya başlarlar. Adamcağız onları kurtarmaya (mâni
olmaya) çalışır. Ancak hayvanlar galebe çalarak çoklukla ateşe
atılırlar. Ben (tıpkı o adam gibi) ateşe düşmemeniz için belinizden
yakalıyorum, ancak siz ateşe ateşe koşuyorsunuz"
[2-338/60] - 59 -
İbnu Mes'ud (radıyallahu anh)'un şöyle buyurduğu rivayet edilmiştir:
"Muhakkak ki, en güzel söz Allah'ın kitabıdır. En güzel yol da
Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'in yoludur. İşlerin en kötüsü de
dine aykırı olarak sonradan çıkarılanıdır. Size vâdedilen mutlaka
yerine gelecektir. Siz Allah'ı aciz bırakamazsınız."
[2-341/65] - 64 -
Ebu Hüreyre (radıyallahu anh)'den rivâyet edildiğine göre bir gün
kendisi çarşıya uğrar ve: "Mescidde Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın mirası taksim edilirken ben sizleri burada görüyorum (Bu
ne biçim iş, siz de koşun) buyurur. Herkes mescide koşuşur, bir şey
göremeyince: "Taksim edilen bir şey göremedik, sâdece bazıları Kur'ân
okuyordu" derler. O cevabı yapıştırır. "İyi ya, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın mirası zaten bu değil mi?"
[2-342/68] - 67 -
Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh)'dan rivayet edilir ki, şöyle
buyurmuştur; "Gecesi gündüz gibi olan çok aydınlık bir şeriat üzere
terkedildiniz. Çöldeki bedevîlerin ve mahalle mekteplerindeki
çocukların dini üzere olun. (Âyet ve hadisten öğretilenleri olduğu
gibi takib edin, kendinizden katıp karıştırmadan taklid edin.)
[2-345/70] - 69 -
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm)'in zevce-i pâklerinin hâne-i saâdetlerine bir gurub erkek
gelerek Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın (evdeki) ibadetinden
sordular. Kendilerine sordukları husus açıklanınca sanki bunu az
bularak: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) kim, biz kimiz? Allah
O'nun geçmiş ve gelecek bütün günahlarını affetmiştir (bu sebeple O'na
az ibadet de yeter) dediler. İçlerinden biri: "Ben artık hayatım
boyunca her gece namaz kılacağım" dedi. İkincisi: "Ben de hayatımca
hep oruç tutacağım, hiç bir gün terketmeyeceğim" dedi. Üçüncüsü de:
"Kadınları ebediyen terkedip, onlara hiç temas etmeyeceğim" dedi.
(Bilâhere durumdan haberdar olan) Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) onları bularak: "Sizler böyle böyle söylemişsiniz. Halbuki
Allah'a yemin olsun Allah'tan en çok korkanınız ve yasaklarından en
ziyade kaçınanınız benim. Fakat buna rağmen, bazan oruç tutar, bazan
yerim: namaz kılarım, uyurum da; kadınlarla beraber de olurum. (Benim
sünnetim budur), kim sünnetimi beğenmezse benden değildir" buyurdu.
[2-348/71] - 70 -
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm), ruhsat ifade eden bir amelde bulunmuştu. Bazılarının bundan
kaçındıklarını işitti. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bir hutbe okudu: Âdeti vechile Cenâb-ı Hakk'a hamd ve senâda
bulunduktan sonra şöyle buyurdu: "Allah için söyleyin, bazıları benim
yaptığım şeyi beğenmeyip, kaçınıyorlarmış, doğru mudur bu? Allah'a
yeminle söylüyorum, ben Allah'ı onlardan çok daha iyi biliyorum.
Allah'tan duyduğum korku da onların duyduklarından çok daha fazladır."
[2-349/72] - 71 -
Yine Hz. Aişe (radıyallahu anha) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bunun üzerine şöyle buyurdu: "Bil ki, ben, hem uyurum, hem
namaz kılarım; oruç da tutarım, kadınlarla evlenirim de, Ey Osman,
Allah'tan kork, zira ehlinin senin üzerinde hakkı var, misafirin senin
üzerinde hakkı var, nefsinin senin üzerinde hakkı var. Öyle ise bâzan
oruç tut, bâzan ye. Namaz da kıl, uykunu da al"
Rezîn merhum, şunu ilâve ediyor: Osman (radıyallahu anh) bütün gece
namaz kılmak, gündüzleri de hep oruç tutmak, kadınlarla da hiç nikah
yapmamak üzere yemîn etmişti. Osman Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a yemininden sordu. Bunun üzerine meali şu olan âyet nâzil
oldu: "Allah sizi rastgele yeminlerinizden (lağv) dolayı değil, fakat
kalplerinizin kasdettiği yeminden dolayı sorumlu tutar" (Bakara, 225).
İstanbul - 07.10.2003
http://gulizk.com
|