7-6/1794 - Hz. bu Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlulah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın doksan dokuz ismi
vardır. Kim bunları ezberlerse cennete girer. Allah tektir, teki
sever."Bir rivâyette: "Kim o isimleri sayarsa cennete girer"
buyurmuştur. Buhârî hadisi bu lafızla tahric etmiştir. Müslim'de "tek"
kelimesi yoktur. [Buhârî, Daavât 68; Müslim, Zikr 5, (2677); Tirmizî,
Daavât 87, (3502).]Tirmizî'nin rivâyetinde Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Allah'ın isimlerini şöyle yazdı:"O Allah ki O'nda başka ilâh
yoktur. Rahman'dır. Rahim'dir. El-Meliku'l-Kuddûsu, es-Selâmu,
el-Mü'minu, el-Müheyminu, el-Azîzu, el-Cebbâru, el-Mütekebbiru,
el-Hâliku, el-Bâriu, el-Musavviru, el-Gaffâru, el-Kahhâru, el-Vehhâbu,
er-Rezzâku, el-Fettâhu, el-Alîmu, el-Kâbizu, el-Bâsitu, el-Hâfidu,
er-Râfiu, el-Muizzu, el-Müzillu, es-Semîu, el-Basîru, el-Hakemu,
el-Adlu, el-Latîfu, el-Habîru, el-Halîmu, el-Azîmu, el-Gafûru,
eş-Şekûru, el-Aliyyu, el-Kebîru, el-Hafîzu, el-Mukîtu, el-Hasîbu,
el-Celîlu, el-Kerîmu, er-Rakîbu, el-Mucîbu, el-Vâsiu, el-Hakîmu,
el-Vedûdu, el-Mecîdu, el-Bâisu, eş-Şehîdu, el-Hakku, el-Vekîlu,
el-Kaviyyu, el-Metînu, el-Veliyyu, el-Hamîdu, el-Muhsî, el-Mubdiu,
el-Muîdu, el-Muhyi, el-Mümîtu, el-Hayyu, el-Kayyûmu, el-Vâcidu,
el-Mâcidu, el-Vâhidu, el-Ahadu, es-Samedu, el-Kâdiru, el-Muktediru,
el-Muahhiru, el-Evvelu, el-Âhiru, ez-Zâhiru, el-Bâtinu, el-Vâli,
el-Müte'âli, el-Berru, et-Tevvâbu, el-Müntekimu, el-Afuvvu, er-Raûfu,
Mâliku'l-Mülki, Zü'l-Celâli ve'l-İkrâm, el-Muksitu, el-Câmiu,
el-Ganiyyu, el-Muğnî, el-Mâni', ed-Dârru, en-Nâfiu, en-Nûru, el-Hâdî,
el-Bedîu, el-Bâki, el-Vârisu, er-Reşîdu, es-Sâbûru."İsimleri bu
şekilde, sâdece Tirmizî saymıştır.
7-20/1800 - Hz. Aişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) namaza (iftitah tekbiri ile) başlayınca şunu
okurdu: "Subhâneke Allahümme ve bihamdike ve tebâreke'smüke ve teâlâ
ceddüke ve lâ ilâhe gayruke. (Allah'ım seni her çeşit noksan
sıfatlardan takdîs ederim, hamdim sanadır. Senin ismin mübârek,
azametin yücedir, senden başka ilah da yoktur)."
7-25/1803 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Resullulah
(aleyhissalâtu vesselâm) rükûsunda ve secdelerinde şu duayı çokca
okurdu: "Sübhânekallâhümme Rabbenâ ve bihamdike, Allahümmağfirlî.
(Allah'ım, seni takdis ve tenzih ederim. Rabbimiz! Takdisimiz
hamdinledir. Ey Allahım, beni mağfiret et.)" Bu duayı okumakla Kur'
ân'a yani Kur'ân'ın: "Rabbini hamd ile tesbîh et" (Nasr 3) âyetine]
uyuyordu." Müslim, Ebû Dâvud ve Nesâî'de gelen bir rivâyette şöyle
denir: "Resûllullah (aleyhissalâtu vesselâm) rükû ve secdesinde şöyle
derdi: "Subbûhun kuddûsün Rabbü'lmelâiketi ve'r-Rûhi, (Münezzehsin,
mükaddessin, meleklerin ve Ruh'un Rabbisin)".Muvatta, Tirmizî ve Ebû
Dâvud'un bir rivâyetinde şöyle denir: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ı yatakta kaybettim ve araştırdım, derken elim ayağının
altına rastladı. Secdede idi ve: "Allahümme innî eûzu birızâke min
sahtike ve eûzu bimuâfâtike min ukûbetike ve eûzu bike minke Lâ uhsî
senâen aleyke. Ente kemâ esneyte alâ nefsike. (Allahım! Senin rızanı
şefaatçi kılarak öfkenden sana sığınıyorum. Affını şefaatçi yaparak
cezandan sana sığınıyorum. Senden de sana sığınıyorum. Sana layık
olduğun senâyı yapamam. Sen kendini sena ettiğin gibisin)" diyordu."
7-29/1804 - İbnu Mes'ud (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Sizden biri rükû edince üç
kere "Sübhâne rabbiyel azîm (Büyük Rabbim (her çeşit kusurdan)
münezzehdir" desin. Bu, en az miktardır. Secde yapınca da üç kere
"Sübhâne Rabbiye'l a'lâ (Ulu Rabbim (her çeşit kusurdan) münezzehdir"
desin. Bu da en az miktardır."
7-32/1809 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallâhu anhümâ)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a, Hz. Ebû Bekir
(radıyallâhu anh) gelerek:"Bana namazda okuyacağım bir dua öğret"
dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona şu duayı okumasını
söyledi:"Allahümme innî zalemtü nefsî zulmen kesîran ve lâ
yağfiru'zzünûbe illâ ente fa'ğfir lî mağfireten min indike verhamnî
inneke ente'lğafûru'rrahîm. (Allahım ben nefsime çok zulmettim.
Günahları ancak sen affedersin. Öyle ise beni, şanına layık bir
mağfiretle bağışla, bana merhamet et. Sen affedici ve merhamet
edicisin".
7-38,39,40/1811 - İbnu Abbas (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın geceleyin namazdan çıkınca şu
duayı okuduğunu işittim: "Allahım! Senden, katından vereceğin öyle bir
rahmet istiyorum ki, onunla kalbime hidâyet, işlerime nizam,
dağınıklığıma tertip, içime kâmil iman, dışıma amel-i sâlih,
amellerime temizlik ve ihlâs verir, rızana uygun istikâmeti ilham
eder, ülfet edeceğim dostumu lutfeder, beni her çeşit kötülüklerden
korursun.Allahım, bana öyle bir iman, öyle bir yakîn ver ki, artık bir
daha küfür (ihtimali) kalmasın. Öyle bir rahmet ver ki, onunla, dünya
ve ahirette senin nazarında kıymetli olan bir mertebeye ulaşayım.
Allahım! Hakkımızda vereceğin hükümde lütfunla kurtuluş istiyorum,
(kurbuna mazhar olan) şühedâya has makamları niyaz ediyorum, bahtiyar
kulların yaşayışını diliyorum, düşmanlara karşı yardım taleb
ediyorum!Allahım! Anlayışım kıt, amelim az da olsa (dünyevî ve uhrevî)
ihtiyaçlarımı senin kapına indiriyor (karşılanmasını senden taleb
ediyorum). Rahmetine muhtacım, halimi arzediyorum. (İhtiyacım ve
fakrım sebebiyledir ki) ey işlere hükmedip yerine getiren, kalplerin
ihtiyacını görüp şifâyâb kılan Rabbim! Denizlerin aralarını ayırdığın
gibi benimle cehennem azabının arasını da ayırmanı, helâke dâvetten,
kabir azabından korumanı diliyorum.Allahım! Kullarından herhangi
birine verdiğin bir hayır veya mahlukatından birine vaadettiğin bir
lütuf var da buna idrakim yetişmemiş, niyetim ulaşamamış ve bu sebeple
de istediklerimin dışında kalmış ise ey âlemlerin Rabbi, onun husûlü
için de sana yakarıyor, bana onu da vermeni rahmetin hakkında senden
istiyorum.Ey Allahım! Ey (Kur'ân gibi, din gibi) kuvvetli ipin,
(şeriat gibi) doğru yolun sâhibi! Kâfirler için cehennem vaadettiğin
kıyamet gününde, senden cehenneme karşı emniyet, arkadan başlayacak
ebediyet gününde de huzur-ı kibriyana ulaşmış mukarrebîn meleklerle,
(dünyada iken çok) rükû ve secde yapanlar ve ahidlerini îfa edenlerle
birlikte cennet istiyorum. Sen sınırsız rahmet sahibisin, sen (seni
dost edinenlere) hadsiz sevgi sahibisin, sen dilediğini yaparsın.
(Dilek sahipleri ne kadar çok, ne kadar büyük şeyler isteseler hepsini
yerine getirirsin.)Allahım! Bizi, sapıtmayıp, saptırmayan hidâyete
ermiş hidâyet rehberleri kıl. Dostlarına sulh (vesilesi), düşmanlarına
da düşman kıl. Seni seveni (sana olan) sevgimiz sebebiyle seviyoruz.
Sana muhâlefet edene, senin ona olan adâvetin sebebiyle adâvet
(düşmanlık) ediyoruz.Allahım! Bu bizim duamızdır. Bunu fazlınla kabul
etmek sana kalmıştır. Bu, bizim gayretimizdir, dayanağımız
sensin.Allahım! Kalbime bir nur, kabrime bir nur ver; önüme bir nur,
arkama bir nur ver; sağıma bir nur, soluma bir nur ver; üstüme bir
nur, altıma bir nur ver; kulağıma bir nur, gözüme bir nur ver; saçıma
bir nur, derime bir nur ver; etime bir nur, kanıma bir nur ver;
kemiklerime bir nur koy!Allahım nurumu büyüt, (söylediklerimin hepsine
bedel olacak) bir nur ver, (söylenmiyenleri de kuşatacak) bir nur daha
ver! İzzeti bürünmüş, onu kendine alem yapmış olan Zât münezzehtir.
Büyüklüğü bürünmüş ve bu sebeple kullarına ikramı bol yapmış olan Zât
münezzehtir. Tesbih ve takdîs sadece kendine layık olan Zât
münezzehtir. Fazl ve nimetler sâhibi Zât münezzehtir. Azamet ve kerem
sahibi Zât münezzehtir. Celâl ve ikrâm sâhibi Zât münezzehtir."
İstanbul - 24.08.2004
http://sufizmveinsan.com
|