7-41/1812 - Hz. Sevbân (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) selam verip (namazdan çıkınca) üç kere
istiğfarda bulunup: "Allahümme ente'sselâm ve minke'sselâm tebârekte
ve teâleyte yâ ze'lcelâli ve'l-ikrâm. (Allahım sen selamsın. Selamet
de sendendir. Ey celâl ve ikrâm sâhibi sen münezzehsin, sen yücesin)"
derdi."
7-42/1813 - Ka'b İbnu Ucre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) duyurdular ki: "Namazın takipçileri
(muakkıbât) var. Onları her namazın peşinden söyleyenler -veya
yapanlar- (cennet ve mükâfaat hususunda) hüsrâna uğramazlar. Bunlar
otuz üç adet tesbih, otuz üç adet tahmid, otuzdört adet tekbir'dir".
Nesâî'nin Zeyd İbnu Sâbit (radıyallâhu anh)'ten yaptığı bir rivâyette
şöyle denmektedir: "Bu emredildiği zaman Ensâr'dan bir adam rüyasında
görür ki bir kimse: "Bunu yirmi beş yapın, tehlîli de ilâve edin"
demektedir. Sabah olunca bunu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a
anlattı. Efendimiz: "Söylendiği şekilde yapın!" buyurdu".
7-45/1816 - Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) teheccüt namazı kılmak üzere geceleyin
kalkınca şu duayı okurdu: "Allahım, Rabbimiz! Hamdler sanadır. Sen arz
ve semâvatın ve onlarda bulunanların kayyumu ve ayakta tutanısın,
hamdler yalnızca senin içindir. Sen semâvat ve arzın ve onlarda
bulunanların nûrusun, hamdler yalnızca sanadır. Sen haksın, va'din de
haktır. Sana kavuşmak haktır, sözün haktır. Cennet haktır, cehennem
de haktır. Peygamberler haktır, Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) de
haktır. Kıyamet de haktır. Allahım! Sana teslim oldum, sana inandım,
sana tevekkül ettim. Sana yöneldim. Hasmına karşı senin (bürhanın) ile
dâvâ açtım. Hakkımı aramada senin hakemliğine başvurdum. Önden
gönderdiğim ve arkada bıraktığım hatalarımı affet. Gizli işlediğim,
alenî yaptığım, benim bilmediğim, senin benden daha iyi bildiğin
hatalarımı da affet! İlerleten sen, gerileten de sensin. Senden başka
ilah yoktur".
7-48/1818 - Ebû Selâm, Hz. Enes (radıyallâhu anh)'ten naklediyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:
"Kim akşama ve sabaha erdiği zaman: "Rabb olarak Allah'a, din olarak
İslâm'a, resûl olarak Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'e razı olduk"
derse onu razı etmek de Allah üzerine bir hak olmuştur". [Rezîn bu
duaya: "Kıyamet günü" ifadesini ilave etmiştir.
7-50/1821 - Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) yatağına girdiği zaman, ellerine üfleyip
Muavvizeteyn'i ve Kul hüvallahu ahad'i okur ellerini yüzüne ve
vücuduna sürer ve bunu üç kere tekrar ederdi. Hastalandığı zaman aynı
şeyi kendisine yapmamı emrederdi".
7-57/1829 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Evinden çıkınca kim:
"Allah'ın adıyla, Allah'a tevekkül ettim, güç kuvvet Allah'tandır"
derse kendisine: "İşine bak, sana hidâyet verildi, kifâyet edildi ve
korundun da" denir, ondan şeytan yüz çevirir".
7-62/1833 - İmam Mâlik'e ulaştığına göre Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) sefer arzusuyla ayağını bineğinin özengisine koyduğu zaman
şu duayı okurdu:"Bismillah! Allahım! Sen seferde arkadaşım, ailemde
vekilimsin. Allahım, bize arzı dür, seferi kolaylaştır. Allahım, yolun
meşakkatlerinden, üzüntülü dönüşten, mal ve ailede vukûa gelecek kötü
manzaralardan sana sığınıyorum".
7-66/1837 - Hz. Abdullah İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselam) seferde iken gece olunca şu duayı
okurdu:"Ey arz, benim de senin de Rabbimiz Allah'tır. Senin de, (sende
bulunanların da(3) sende yaratılmış olanların da, senin üzerinde
yürüyenlerin de şerrinden Allah'a sığınırım. Arslanın, iri yılanın,
yılanın, akrebin ve bu beldede ikâmet eden (insîlerin ve cinnî)lerin,
İblis'in ve İblis neslinin şerrinden de Allah'a sığınırım."
7-70/1842 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hz. Fâtıma
(radıyallâhu anhâ) Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek bir
hizmetçi taleb etmişti. Resûlullah ona:"Şu duayı oku(man senin için
hizmetçi edinmenden daha hayırlı)" dedi:"Allahım! Sen yedi semânın
Rabbi, Arş-ı Âzam'ın Rabbisin. Sen bizim Rabbimiz ve herşeyin
Rabbisin. Tevrat, İncil ve Furkân'ı indiren, tohum ve çekirdekleri
açansın. Her şeyin şerrinden sana sığınıyorum. Her şeyin alnından
yapışmışsın (dizginleri senin elindedir). Evvel sensin, senden önce
bir şey yoktur. Ahir sensin, senden sonra da bir şey kalmayacak. Sen
zâhirsin, senin üstünde bir şey mevcut değildir. Sen bâtınsın, senin
dışında bir şey yoktur. Benim borcumu öde, beni fukaralıktan kurtar,
zengin kıl."
7-74,75,76/1846 - Hz. İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz.
Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallâhu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a gelerek: "Annem ve bâbam sana kurban olsun, şu Kur'an
göğsümde durmayıp gidiyor. Kendimi onu ezberleyecek güçte göremiyorum"
dedi. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona şu cevabı verdi: "Ey
Ebûl-Hüseyin! (Bu meselede) Allah'ın sana faydalı kılacağı, öğrettiğin
takdirde öğrenen kimsenin de istifade edeceği, öğrendiklerini de
göğsünde sabit kılacak kelimeleri öğreteyim mi?"Hz. Ali (radıyallâhu
anh): "Evet, ey Allah'n Rasûlü, öğret bana!" dedi. Bunun üzerine Hz.
Peygamber şu tavsiyede bulundu:"Cuma gecesi (perşembeyi cumaya
bağlayan gece) olunca, gecenin son üçte birinde kalkabilirsen kalk.
Çünkü o an (meleklerin de hazır bulunduğu) meşhûd bir andır. O anda
yapılan dua müstecabtır. Kardeşim Ya'kub da evlatlarına şöyle söyledi:
"Sizin için Rabbime istiğfâr edeceğim, hele cuma gecesi bir gelsin."
Eğer o vakitte kalkamazsan gecenin ortasında kalk. Bunda da muvaffak
olamazsan gecenin evvelinde kalk. Dört rek'at namaz kıl. Birinci
rek'atte, Fâtiha ile Yâsin sûresini oku, ikinci rek'atte Fâtiha ile
Hâmim, ed-Duhân sûresini oku, üçüncü rek'atte Fâtiha ile Eliflâmmîm
Tenzîlü'ssecde'yi oku, dördüncü rek'atte Fâtiha ile
Tebâreke'l-Mufassal'ı oku. Teşehhüdden boşaldığın zaman Allah'a
hamdet, Allah'a senayı da güzel yap, bana ve diğer peygamberlere salât
oku, güzel yap. Mü'min erkekler ve mü'min kadınlar ve senden önce
gelip geçen mü'min kardeşlerin için istiğfat et. Sonra bütün bu
okuduğun duaların sonunda şu duayı oku:"Allahım, bana günahları, beni
hayatta baki kıldığın müddetçe ebediyen terkettirerek merhamet eyle.
Bana faydası olmayan şeylere teşebbüsüm sebebiyle bana acı. Seni
benden râzı kılacak şeylere hüsn-i nazar etmemi bana nasîb et. Ey
semâvât ve arzın yaratıcısı olan celâl, ikram ve dil uzatılamayan
izzetin sâhibi olan Allahım. Ey Allah! ey Rahman! celâlin hakkı için,
yüzün nuru hakkı için kitabını bana öğrettiğin gibi hıfzına da kalbimi
icbâr et. Seni benden razı kılacak şekilde okumamı nasîb et. Ey
semâvât ve arzın yaratıcısı, celâlin ve yüzün nuru hakkı için
kitabınla gözlerimi nurlandırmanı, onunla dilimi açmanı, onunla
kalbimi yarmanı, göğsümü ferahlatmanı, bedenimi yıkamanı istiyorum.
Çünkü, hakkı bulmakta bana ancak sen yardım edersin, onu bana ancak
sen nasib edersin. Herşeye ulaşmada güç ve kuvvet ancak büyük ve yüce
olan Allah'tandır." Ey Ebû'l-Hasan, bu söylediğimi üç veya yedi cuma
yapacaksın. Allah'ın izniyle duana icâbet edilecektir. Beni hak üzere
gönderen Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun bu duayı yapan hiçbir mü'min
icâbetten mahrum kalmadı."İbnu Abbâs (radıyallâhu anhüma) der ki:
"Allah'a yemin olsun, Ali (radıyallâhu anh) beş veya yedi cuma geçti
ki Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a aynı önceki mecliste tekrar
gelerek:"Ey Allah'ın Resûlü! dedi, geçmişte dört beş âyet ancak
öğrenebiliyordum. Kendi kendime okuyunca onlar da (aklımda durmayıp)
gidiyorlardı. Bugün ise, artık 40 kadar âyet öğrenebiliyorum ve onları
kendi kendime okuyunca Kitabullah sanki gözümün önünde duruyor gibi
oluyor. Eskiden hadisi dinliyordum da arkadan bir tekrar etmek
istediğimde aklımdan çıkıp gidiyordu. Bugün hadis dinleyip sonra onu
bir başkasına istediğimde ondan tek bir harfi kaçırmadan
anlatabiliyorum. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu söz üzerine
Hz.Ali (radıyallâhu anh)'ye: "Ey Ebû'l-Hasan! Kâbenin Rabbine yemin
olsun sen mü' minsin!" dedi."
İstanbul - 31.08.2004
http://sufizmveinsan.com
|