7-246/1972 - Katâde İbnu Nu'mân (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah bir kulu
sevdi mi, onu dünyâdan korur. Tıpkı sizden birinin hastasına suyu
yasaklaması gibi."
7-246/1973 - Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyalllâhu anh) buyurdular ki:
"Dünya arkasını dönmüş gidiyor, âhiret ise yönelmiş geliyor. Bunlardan
her ikisinin de kendine has evlatları var. Sizler âhiretin evlatları
olun. Sakın dünyanın evlatları olmayın. Zîra bugün amel var hesap
yok, yarın ise hesap var amel yok."
7-258/1978 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-Âs (radıyallâhu anhümâ)
anlatıyor: "Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah,
merhametli olanlara rahmetle muamele eder. Öyleyse, sizler
yeryüzündekilere karşı merhametli olun ki, semâda bulunanlar da size
rahmet etsinler. Rahim (akrabalık bağı) Rahmân'dan bir bağdır. Kim
bunu korursa Allah onunla (rahmet bağı) kurar, kim de koparırsa, Allah
da ondan (rahmet bağını) koparır."
7-260/1979 - Hz. Cerîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah, insanlara merhamet
etmeyene rahmette bulunmaz."
7-260/1980 - Ebû Dâvud ve Tirmizî'de Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh)'
den gelen bir diğer rivâyette Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm)
şöyle buyurmuştur: "Merhamet, ancak şakî'nin (ebedî hüsrâna uğrayanın)
kalbinden çıkarılabilir."
7-261/1981 - Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtü vesselâm) (bir gün), Hasan İbnu Ali (radıyallâhu
anhümâ)'yı öpmüş idi. Bu sırada yanında bulunan Akra' İbnu Hâbis,
(sanki bunu tuhaf karşıladı ve:) "Benim on tane çocuğum var. Fakat
onlardan hiçbirini öpmedim" dedi. Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm)
ona bakıp:"Merhamet etmeyene merhamet edilmez" buyurdu." Rezîn ilâve
etti: "[Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm) şunu da söyledi:] "Allah
siz(in kalbiniz)den merhameti çıkardı ise ben ne yapabilirim?"
7-263/1982 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah celle şânühû
mahlukâtın olmasına hükmettiği zaman -Müslim'in rivâyetinde: "Allah
mahlûkâtı yarattığı zaman"- yanında bulunan, Arş'ın fevkindeki bir
kitaba şunu yazdı: "Muhakkak ki rahmetim gazabıma galebe çalmıştır."
Buhârî'nin bir diğer rivâyetinde: "Rahmetim gazabıma galebe çaldı"
denmiştir.Buhârî ve Müslim'in bir rivâyetlerinde: "(Rahmetim) gazabımı
geçti" denmiştir.
7-265/1983 - Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhisselâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allah rahmeti yüz parçaya
böldü. Bundan doksandokuz parçayı kendine ayırdı. Yer yüzüne geri
kalan bir cüzü indirdi. (Bunu da -cin, insan ve hayvan- mahlûkâtı
arasında taksim etti.) Bu tek cüz(den nasibine düşen pay sebebiyledir
ki mahlûkat birbirlerine karşı merhametli davranır. At, (hayvan)
yavrusuna basmamak endişesiyle ayağını bu sayede kaldırır."
7-267/1984 - Selmânu'l-Fârisî (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Allah'ın yüz
rahmeti var. Bunlardan biriyle mahlûkat kendi aralarında birbirlerine
merhamet gösterirler. Doksandokuz rahmet de Kıyamet günü içindir."
7-268/1986 - Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm)'a bir grup esir getirilmişti.
İçlerinde bir kadın vardı, göğüsleri sütle dolu idi. Bu kadın (sağa
sola) koşuyor, esirler arasında bir çocuk bulduğu zaman onu yakalayıp
kucaklıyor, göğsüne bastırıyor ve emziriyordu. (Dikkatleri çeken bu
manzara karşısında), aleyhissalâtu vesselâm:"Bu kadının, çocuğunu
ateşe atacağına kanaatiniz olur mu?" dedi. Bizler:"Hayır!" diye cevap
verince:"(Bilin ki), Allah'ın kullarına olan rahmeti, bu kadının
çocuğuna olan şefkatinden fazladır" buyurdu."
7-269/1987 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah(aleyhissalâtü vesselâm) buyurdular ki: "Bir adam yolda,
yürürken susadı ve susuzluğu arttı. Derken bir kuyuya rastladı. İçine
inip susuzluğunu giderdi. Çıkınca susuzluktan soluyup toprağı yemekte
olan bir köpek gördü. Adam kendi kendine: "Bu köpük de benim gibi
susamış" deyip tekrar kuyuya inip, mestini su ile doldurup ağzıyla
tutarak dışarı çıktı ve köpeği suladı. Allah onun bu davranışından
memnun kaldı ve günahlarını affetti."Resûlullah'ın yanındakilerden
bazıları:"Ey Allah'ın Resûlü! Yani bize hayvanlar (a yaptığımız
iyilikler) için de ücret mi var?" dediler. Aleyhissalâtu
vesselâm:"Evet! Her "yaş ciğer" (sahibi) için bir ücret vardır"
buyurdu."
7-275,276/1993 - Muhammed İbnu İshak kendisine Ebû Manzûr denen Şamlı
bir zattan naklediyor, bu da amcasından, o da Hadır'ın kardeşi
Âmiru'r-Râm'dan nakletmiştir. Âmir der ki: "Bizim için bayraklar ve
sancaklar yükseltildiği zaman memleketimizde idik. Ben: "Bu nedir?"
diye sordum."Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm)'ın sancağı!" dediler.
Yanına gittim. Bir ağacın altında oturuyordu. Ashâbı da etrafını
sarmıştı. Ben de yanlarına oturdum. Bir ara Resûlullah (aleyhissalâtü
vesselâm) hastalıklardan ve dertlerden bahsedip dedi ki:"Mü'mine bir
hastalık gelir, sonra da Allah ona şifa verirse, bu hastalık onun
geçmiş günahlarına kefâret, geri kalan hayatı için de bir öğüt olur.
Şâyet münâfık hastalanır, sonra da âfiyet verilirse o, sahibi
tarafından bağlanıp sonra da salıverilen fakat niçin bağlandığını,
niçin salıverildiğini bilmeyen bir deve gibidir."Aleyhissalâtu
vesselâm'ın etrafında oturanlardan biri:"Ey Allah'ın Resûlü, eskâm
(hastalıklar) nedir? Ben asla hiç hastalanmadım?" diye sordu.
Resûlullah (aleyhissalâtü vesselâm):"Kalk! sen bizden değilsin"
buyurdu."
İstanbul - 12.10.2004
http://sufizmveinsan.com
|