7-294/1998 - Ebû Mûsa (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtü vesselâm) herhangi bir işi için bir adam gönderse şu
tembihte bulunurdu: "Sevindirin, nefret ettirmeyin, kolaylaştırın,
zorlaştırmayın." [
7-307,308/2002 - Şüfeyyü'l-Esbâhî, Hz. Ebû Hüreyre'den naklediyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kıyamet günü ilk
çağrılacaklar, Kur'ân-ı ezberleyen biri, Allah yolunda öldürülen biri
ve bir de çok malı olan biridir. Allah Teâlâ Hazretleri Kur'ân
okuyana:"Ben Resûlüme inzal buyurduğum şeyi sana öğretmedim mi?" diye
soracak. Adam:"Evet yâ Rabbi!" diyecek."Bildiklerinle ne amelde
bulundun?" diye Rabb Teâlâ tekrar soracak.Adam:"Ben onu gündüz ve gece
boyunca okurdum" diyecek. Allâhu Teâlâ Hazretleri:"Yalan söylüyorsun!"
diyecek. Melekler de ona:"Yalan söylüyorsun!" diye çıkışacaklar.
Allahu Teâlâ Hazretleri ona:"Bilakis sen, "Falanca Kur'an okuyor"
densin diye okudun ve bu da söylendi" der.Sonra, mal sahibi getirilir.
Allah Teâlâ Hazretleri:
"Ben sana bolca mal vermedim mi? Hatta o kadar bol verdim ki, kimseye
muhtaç olmadın?" der. Zengin adam, "Evet yâ Rabbi" der."Sana
verdiğimle ne amelde bulundun?" diye Rabb Teâlâ sorar. Adam:"Sıla-i
rahimde bulunur ve tasadduk ederdim" der. Allâhu Teâlâ
Hazretleri:"Bilakis sen: "Falanca cömerttir" desinler diye bunu yaptın
ve bu da denildi" der.Sonra Allah yolunda öldürülen getirilir. Allah
Teâlâ Hazretleri:"Niçin öldürüldün?" diye sorar. Adam:"Senin yolunda
cihadla emrolundum. Ben de öldürülünceye kadar savaştım" der. Hakk
Teâlâ ona:"Yalan söylüyorsun!" der. Ona melekler de:"Yalan
söylüyorsun!" diye çıkışırlar. Allah Teâlâ Hazretleri ona
tekrar:"Bilakis sen: "Falanca cesurdur" desinler diye düşündün ve bu
da söylendi" buyurur. Sonra (Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ebû
Hüreyre'nin dizine vurup):"Ey Ebû Hüreyre! Bu üç kimse, Kıyamet günü,
cehennemin, aleyhlerinde kabaracağı Allah'ın ilk üç mahlûkudur!"
dedi."Şüfey der ki: "Ben Ebû Hüreyre'den aldığım bu hadisi, Hz.
Muâviye'ye haber verdim. Bunun üzerine: "Böylelerine bu muâmele
yapılırsa, insanların geri kalanlarına neler yapılır?" dedi ve Hz.
Muâviye şiddetli bir ağlayışla ağlamaya başladı, öyle ki helak
olacağını zannettim. Derken bir müddet sonra kendine geldi, yüzündeki
(gözyaşlarını) sildi. Ve şunları söyledi:"Allah ve Onun Resûlü doğru
söylediler: "Dünya hayatını ve onun zinetini isteyenlere, orada
işlediklerinin karşılığını tastamam veririz. Onlar orada bir eksikliğe
de uğratılmazlar. İşte âhirette onlara ateşten başka bir şey yoktur.
İşledikleri şeyler orada boşa gitmiştir. Zâten yapmakta oldukları da
bâtıldır" (Hûd 15-16).
7-309/2003 - Ka'b İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim: "Kim âlim
geçinmek, sefihlerle münâzara yapmak ve halkın dikkatlerini kendine
çekmek gibi maksadlarla ilim öğrenirse Allah o kimseyi cehenneme
atar."
7-310,311/2004 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir gün: "Hüzün kuyusundan
Allah'a sığının!" buyurdular. Oradakiler:"Ey Allah'ın Resûlü! Hüzün
kuyusu da nedir?" diye sordular. "O, dedi, cehennemde bir vâdidir;
cehennem, o vâdiden her gün yüz kere Allah (c.c)'a sığınma taleb
eder."
"Ey Allah'ın Resûlü! denildi, oraya kimler girecek?""Oraya dedi,
amellerinde riya yapan kurrâlar girecektir!..."
7-312/2005 - Ebû Hüreyre ve İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Ahir zamanda,
dinle dünyayı taleb eden insanlar zuhur edecek. Bunlar, insanlar(a iyi
görünüp, onları aldatmak) için öyle bir yumuşaklığa bürünürler ki
koyun postu yanlarında kaba kalır. Diller de baldan daha tatlıdır.
Ancak kalbleri kurtlarınkinden vahşidir. Cenâb-ı Hakk (bunlar için)
şöyle diyecektir: "Beni aldatmaya mı çalışıyorsunuz, yoksa bana karşı
cürete mi yelteniyorsunuz? Zât-ı Akdesime yemin olsun, bunlar üzerine,
kendilerinden çıkacak öyle bir fitne göndereceğim ki, içlerinde halîm
olanlar bile şaşkına dönecekler."
7-312,313/2006 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Allahu Teâlâ
Hazretleri diyor ki: "Ben ortakların şirkten en müstağnî olanıyım.
Kim bir amel yapar, buna benden başkasını da ortak kılarsa, onu
ortağıyla başbaşa bırakırım."
7-313/2008 - Ammâr İbnu Yâsîr (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kimin dünyada iki yüzü varsa
kıyâmet günü, ateşten iki dili olacaktır."
7-315/2009 - Ebû Vâil anlatıyor: "Hz. Üsâme (radıyallâhu anh)'yi
işittim diyordu ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular
ki: "Kıyamet günü bir adam getirilip ateşe atılır. Karnındaki
barsakları dışarı çıkar. Onları, eşeğin değirmen taşını dönderdiği
gibi dönderir. Derken, cehennem ahâlisi etrafında toplanır ve: "Ey
fûlan, sen dünyada iken (bize) ma'rufu emderip, münkerden nehyetmiyor
muydun?" derler. O: "Evet, ma'rufu emrederdim ama kendim yapmazdım,
münkeri yasaklardım ama kendim yapardım" diye cevap verir."
7-332/2011 - Hz. Ebû Hüreyre ve Hz. Câbir (radıyallâhu anhümâ)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Deve,
sığır veya davar sâhibi olup da, bunlardaki Allah'ın hakkını eda
etmeyen herkese Kıyamet günü, bu mallar, olduğundan daha çok ve mümkün
olduğunca iri ve şişman olarak geleceklerdir. Adam, onlar için, düz ve
geniş bir yere oturtulacak, hayvanlar bacakları ve tabanlarıyla onun
üzerinden geçecekler. Geçiş sırasında boynuzlarıyla tosluyacaklar ve
ayaklarıyla ezecekler. İçlerinde boynuzsuz veya boynuzu kırık biri
bulunmayacak. Bu şekilde sonuncusu da onun üzerinden geçince,
birincisi aynı geçişe tekrar başlayacak. Mahlûkatın hesabı tamamlanıp
hüküm verilinceye kadar bu hâl devam edecek.Keza "kenz"e (hazine)
sâhip olup da ondaki (Allah'ın) hakkını ödemeyen herkese, Kıyamet günü
hazinesi, dazlak başlı bir yılan olarak gelecek, ağzını açıp peşine
düşecektir. Yılan yaklaştıkça adam ondan kaçacak. Sonunda yılan
ona:"Gizlediğin hazîneni al! Ben ondan müstağniyim!" diye bağırır.
A-dam, neticede yılandan kaçma çaresinin olmadığını anlaşınca, elini
ağzına sokar. Yılan da onu, aygırın (alafı) kemirmesi gibi
kemiriverecek."
7-338/2012 - Hz. Muâz (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim malının zekâtını sevab
umarak verirse, ona sevap verilir. Kim de zekâtını vermezse biz zekâtı
ve malın yarısını (cezâlı olarak, zorla) alırız. Bu, Rabbimizin kesin
kararlarından biridir. Âl-i Muhammed'e ondan bir hak yoktur."
7-371/2029 - Süleymân İbnu Yesâr anlatıyor: "Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm), Abdullah İbnu Revâha'yı Hayber'e yahudîlerle
kendi arasında mahsûlün takdîri için gönderiyordu. Yahudîler,
hanımlarının zînetlerinden ona bazı takılar verip: "Bu sanadır (al,
karşılığında) bize yükümüzü hafiflet, taksimde lehimize olarak biraz
göz yumuver!" dediler. Abdullah (radıyallâhu anh) onlara şu cevabı
verdi:"Ey yahudîler toplumu! Sizler, bana Allah Teâlâ'nın en menfûr
mahlûklarısınız. Bu, beni size karşı zûlme sevketmeyecektir. Bana
teklif ettiğiniz rüşvete gelince, o haramdır ve biz bu haramı
yemeyiz."Yahudîler:"Arz ve semâvâtı ayakta tutan işte bu
(dürüstlük)tür!" dediler."
İstanbul - 26.10.2004
http://sufizmveinsan.com
|