7-378/2032 - Zubâ'a Bintu'z-Zübeyr İbnu Abdi'l-Muttalib -ki bu kadın
el-Mikdâd İbnu Amr (radıyallâhu anhümâ)'ın nikâhı altında idi-
anlatıyor: "Mikdâd, hâcetini kaza etmek üzere Bakîu'l-Habhabe'ye
gitti. Orada bir fâre, bir delikten bir dinar çıkarıyordu. Sonra birer
birer dînarlar çıkarmaya devam etti. Tam on yedi dinar çıkardı. Sonra
da kırmızı bir bez çıkardı. Bu, dinarların içine konmuş olduğu bez
olmalıydı. Bezin içinden bir dinar daha çıktı. Tamamı onsekiz dinardı.
Mikdâd bunları Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a götürüp durumu
haber verdi ve:
-Bunun sadakasını alın!.. dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona sordu:
-Sen deliğe eğildin mi?
Hayır.
-Öyleyse Allah bunu sana mübârek kılsın!.. dedi.
7-383/2037 - Amr İbnu Şuayb an ebîhi an ceddihî (radıyallâhu anh)
anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Kim,
mal sâhibi bir yetime veli olursa, bu malla ticaret yapsın, malın
zekâtını yiyip bitirmesine terketmesin."
7-384/2038 - Hz. Ali (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Hz. Abbâs
(radıyallâhu anhümâ), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a hayırda
acele etmek maksadıyla daha senesi dolmadan, erken vakitte zekâtın
verilmesi husûsunda sormuştu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bu
hususta ona müsâade etti."
7-387/2041 - Semüre İbnu Cündüb (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) satmak üzere hazırladığımız
şeyden zekât vermemizi emrederdi."
7-391/2044 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) sadaka-i fıtrı müslümanlardan büyükküçük,
kadın-erkek, her bir hür ve köle üzerine bir sa' hurma veya bir sa'
arpa olarak farz kıldı." (Sa’ : İki litreden biraz fazla olan bir ölçü
birimi. )
7-392/2049 - Kays İbnu Sa'd İbnu Ubâde anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), zekât emri gelmezden önce, bize sadaka-i
fıtr'ı emretmişti. Zekât farz kılınınca, fıtır sadakasını ne emretti
ne de nehyetti. Biz onu yerine getirmeye devam ettik..."
7-395,396/2050 - Ebû Humeyd es-Sâidî (radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) zekât toplama işinde bir adam
istihdâm etti. -Bir rivâyette "Benî Süleym'in zekâtını toplama işinde"
denmiştir- Adam vazîfeden dönünce:"Bu size aittir, şu da bana hediye
edilenler!" dedi. Bunun üzerine Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
(öfkeyle) minbere çıkıp, Allah'a hamd ve senâda bulunduktan sonra
şunları söyledi:"Emmâ ba'd, Ben sizden birini, Allah'ın bana tevdî
ettiği bir işte istihdam ederim. Sonra o gelir:"Bu size aittir, şu da
bana hediye edilenler!" der. Bu adama, babasının veya anasının evinde
otursaydı da, eğer doğru sözlüyse hediyesi ayağına gelseydi ya!
Vallahi sizden kim haksız bir şey alırsa mutlaka onu boynunda taşır
olduğu halde Kıyâmet günü Allah'la karşılacaktır. Eğer bu haksız
aldığı şey deve ise böğürecek, sığırsa möleyecek, koyunsa
meleyecek!"Sonra Resûlullah ellerini kaldırdı, o kadar ki koltuk
altındaki beyazlık gözüktü:"Allah'ım tebliğ ettim mi?" dedi ve bu
sözünü üç kere tekrar etti."
7-407.Sahife: "Adiyy İbnu Amîre el-Kindî anlatıyor: "Hz. Peygamber'in
şöyle söylediğini işittim: "(Ey insanlar) sizden kimi bir iş için
tâyin ettiğimizde, o bizden bir iğneyi veya iğneden daha değersiz bir
şeyi gizleyecek olsa bu bir gulûldür (hıyânettir). Kıyâmet günü onunla
gelecek (ve onunla rüsvay olacak)." Bu sözü işiten Ensârdan siyah bir
adam (memuriyetin helâk edici mes'ûliyetinden korkarak) ayağa kalkıp:
"Ey Allah'ın Resûlü bana verdiğin memuriyeti geri al" dedi. Hz.
Peygamber:"Bu da ne demek?" diye sordu. Adam: "Senin şöyle şöyle
söylediğini işittim" deyince Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
meselenin ehemmiyetini te'kîden şu cevabı verdi: "Ben aynı şeyleri
şimdi bir kere daha tekrar ediyorum: "Sizden kimi bir vazîfeye tâyin
edersek, az çok ne elde etti ise getirsin. Ondan kendisine
tarafımızdan verileni alsın, men edilenden kaçınsın."
7-408.Sahife: Rivâyete göre, Hz. Ömer'in oğlu Abdullah (radıyallâhu
anhümâ) bir deve satın alarak koruluğa salar ve orada deve semirir.
Hz. Ömer çarşıda gördüğü bu semiz devenin kime ait olduğunu sorar.
Oğlu Abdullah'ın olduğunu öğrenince onu çağırtır. Oğlunu dinledikten
sonra: "Emîru'l-Mü'minîn' in oğlunun devesini güdün, sulayın,
semirtin... olmaz böyle şey! Ey Abdullah deveyi sat, sermayeni al,
fazlasını beytü'lmâle koy" der ve öyle yapılır.
7-415/2056 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Hasan İbnu
Ali (radıyallâhu anhümâ) zekât hurmasından bir tanesini alıp, hemen
ağzına attı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Hişt, hişt at onu!
Bilmiyor musun, biz zekât yemiyoruz!" -veya: "Bize zekât helâl
değildir!-" diye müdâhale etti."
7-418/2058 - Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) efendimiz, kendisine bir yiyecek getirilince,
mahiyeti hakkında sorardı. Eğer "hediye olduğu" söylenirse ondan
yerdi, "sadaka olduğu" söylenirse yemeyip Ashabına, "Siz yiyin!"
derdi."
7 –
436. Sahife : Hz. Enes'in rivayetine göre Resûlullah: "Kıyamet günü,
kendisine dünyada iken sadece yetecek miktar (kût) verilmiş olmasını
temennî etmeyecek ne bir tek zengin vardır, ne de bir tek fakir"
buyurmuştur.
7-444/2071 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) şöyle dua etmişti: "Allah'ım, beni miskin
olarak, yaşat, miskin olarak ruhumu kabzet, kıyamet günü de miskinler
zümresiyle birlikte haşret."Hz. Âişe (radıyallâhu anhâ) atılarak
sordu: "Niçin ey Allah'ın Resûlü?""Çünkü, dedi, onlar cennete,
zenginlerden kırk bahar önce girecekler. Ey Âişe! fakirleri sev ve
onları (rivâyet meclisine) yaklaştır, tâ ki Kıyâmet günü Allah da sana
yaklaşsın."
Diğer bir hadiste: "Beşyüz yıl" tabiri vardır. İki hadis şöyle
cem'edilir: "Kırktan maksad hırs sahibi fakirin, hırs sahibi zenginden
öne geçeceği müddettir. Beşyüzden maksad, zâhid fakirin hırslı
zenginden önce gireceği müddettir. Böylece hırs sâhibi fakir, zâhid
fakirin yirmibeş derece üstünlüğüne nazaran iki derecelik bir
üstünlüğe sahiptir. Bu kırkın beşyüze nisbetidir. Bu ve benzeri
takdirler Resûlullah'ın lisanında mücâzefe veya tesâdüfî olarak
cereyan etmez. Bilakis idrâk ettiği bir sır veya ilminin ihâta ettiği
bir nisbet sebebiyle söylenmiştir. Zîra o hevâdan konuşmaz."
7-450/2076 - Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bana zayıflarınızı arayın.
Zîra sizler, zayıflarınız sebebiyle yardıma ve rızka mazhar
kılınıyorsunuz."
İstanbul - 02.11.2004
http://sufizmveinsan.com
|