8-305/2419 -
Amr İbnu Abese es-Sülemî (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Bir gün
Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm’a:”Ey Allah’ın Resûlü! dedim,
Allah’a biri diğerinden daha yakın olan bir saat var mıdır -veya-
Allah’ın zikri taleb edilen daha yakın bir saat var mıdır?””Evet,
dedi, vardır. Allah’ın kula en yakın olduğu zaman gecenin son
kısmıdır. Eğer bu saatte Aziz ve Celil olan Allah’a zikredenlerden
olabilirsen ol. Zîra o saatte kılınan namaz, güneş doğuncaya kadar
(meleklerin) beraberlik ve şehadetine mazhardır. Çünkü güneş
şeytanın iki boynuzu arasından doğar ve bu doğma ânı kafirlerin
ibadet vakitleridir. O esnada, güneş bir mızrak boyunu buluncaya ve
(sarı, zayıf) ışıkları kayboluncaya kadar namazı bırak.Bundan sonra
namaz -güneş gün ortasında mızrağın tepesine gelinceye kadar- yine
(meleklerin) beraberlik ve şehadetine mazhardır. Güneşin tepe
noktasına gelme saati, cehennem kapılarının açıldığı ve cehennemin
coşturulduğu bir saattir; namazı (eşyaların gölgesi) doğu tarafa
sarkıncaya kadar terkedin.Bundan sonra namaz -güneş batıncaya kadar-
meleklerin beraberlik ve şehadetine mazhardır. Güneş, batarken de bu
beraberlik ve şehadet kalmaz, çünkü o, şeytanın iki boynuzu arasında
kaybolur. O sırada yapılacak ibadet kâfirlerin ibadetidir.”
8-307/2422 -
Nadr İbnu Abdirrahman, ceddi Muaz (radıyallâhu anh)’dan anlattığına
göre, der ki: “Muaz İbnu Afrâ ile birlikte tavafta bulundum,
(tavaftan sonra kılınan iki rekatlik tavaf namazını) kılmadı.
Kendisine:”Namaz kılmıyor musun?” diye sordum. Şu cevabı verdi:
“Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: “İkindi (namazı)ndan
sonra güneş batıncaya kadar namaz yoktur. Sabah (namazın)dan sonra
da güneş doğuncaya kadar namaz yoktur.”
8-313/2428 -
Ebû Katâde (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) cuma günü hariç, gün ortasında (nısfu’nnehâr) namaz
kılmayı mekruh addederdi ve derdi ki: “Cehennem, cuma dışında (her
gün o vakitte) coşturulur.”
8-319/2432 - Hz.
Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: “İnsanlar, eğer ezan okumak ile namazın ilk
safında yer almada ne (gibi bir hayır ve bereket) olduğunu bilseler,
sonra da bunu elde etmek için kur’a çekmekten başka çare kalmasaydı,
mutlaka kur’aya başvururlardı.”
8-320/2433
-Yine Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: “Namaz için ezan okunduğu zaman şeytan
oradan sesli sesli yellenerek uzaklaşır, ezanı duyamayacağı yere
kadar kaçar. Ezan bitince geri gelir. İkamete başlanınca yine
uzaklaşır, ikamet bitince geri dönüp kişi ile kalbinin arasına girer
ve şunu hatırla, bunun düşün diye aklında daha önce hiç olmayan
şeylerle vesvese verir. Öyle ki (buna kapılan) kişi kaç rekat
kıldığını bilemeyecek hale gelir.”
8-323/2438 - Hz.
Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: “Ezanı işittiği zaman kim: “Allâhümme Rabbe
hâzihi’dda’veti’ttâmme ve’ssalâti’lkâime âti Muhammedeni’l-Vesîlete
ve’lfadîlete veb’ashu makâmen mahmûdeni’llezî va’adtehu. (Ey bu
eksiksiz davetin ve kılınan namazın sahibi! Muhammed’e Vesîle’yi ve
fazîleti ver. O’nu, va’adettiğin -bir rivayette va’adettiğin üzere-
makam-ı Mahmûd üzere ba’s et (dirilt)” derse, ona Kıyâmet günü
mutlaka şefaatim helal olur.”
8-329/2440 -
Sa’d İbnu Ebî Vakkâs (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: “Müezzini işittiği zaman, kim: “Ben şehadet
ederim ki, bir olan Allah’tan başka ilah yoktur, O’na şerik de
yoktur, Muhammed O’nun kulu ve Resûlüdür. Rabb olarak Allah’tan
Resûl olarak Muhammed’den -bir rivayette “...nebî = peygamber olarak
Muhammed’den din olan İslam’dan- razıyım” derse günahı affedilir.”
8-331/2444 -
İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: “Kim, yedi yıl sevabına inanarak ezan
okursa, Allah bunu, onun ateşten kurtulmasına bir senet yapar.”
8-334/2446 -
Berâ (radıyallâhu anh) anlatıyor: “Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: “Allah ve melekleri namazda birinci safa
rahmet ederler. Müezzin sesinin ulaştığı yere kadar mağfiret görür.
Yaş ve kuru her ne, sesini işitirse, onu tasdik eder. Ona,
beraberinde namaz kılanların ecrinin bir misli verilir.”
8-339/2453 - Bir
diğer rivayette şöyle denmiştir: “Ensardan bir adam gelerek:”Ey
Allah’ın Resûlü! Ben sizin üzüntünüzü görüp ayrıldığım vakit
(rüyamdan) bir adam gördüm. Üzerinde yeşil renkli iki giysi vardı.
Kalkıp mescidin üzerinde ezan okudu. Sonra bir miktar oturdu. Tekrar
kalkıp aynı söylediklerini bir kere daha tekrarladı. Ancak bu sefer
bir de kad kâmeti’ssalât (namaz başlamıştır) cümlesini ilave etti.
Eğer halkın (bana yalancı diyeceğinden korkum) olmasaydı ben “uykuda
değildim, uyanıktım” diyecektim” dedi. Bunun üzerine Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm):”Allah sana hayır göstermiş. Bilâl’e söyle (bu kelimeleri
söyleyerek) ezan okusun!” dedi. Hz. Ömer (radıyallâhu anh) de
atılarak:”Onun gördüğünü aynen ben de gördüm, ancak o, anlatma
işinde benden önce davranınca, ben utandım (anlatamadım)” dedi.”Adam
anlattıkları arasında şunları da söyledi: “(Mescidin üzerine çıkan
adam) kıbleye yöneldi ve dedi ki: “Allahu ekber Allahu akber Allahu
ekber Allahu ekber, eşhedu en lâ ilâhe illallah, eşhedu en lâ ilâhe
illallah. Eşhedü enne Muhammeden Resûlullah eşhedü enne Muhammeden
Resûlullah, hayye ala’ssalât -iki defa-, hayye ala’lfelâh -iki defa-
Allahu ekber Allahu ekber, lâilâhe illallah.”Sonra bir miktar
durduruldu. Sonra adam tekrar kalktı, aynı şeyleri yeniden söyledi.
Ancak bu sefer Hayye ala’lfelâh’tan sonra kad kâmeti’ssalât kad
kâmeti’ssalât dedi. Râvi ilave etti: “Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm):”Bunu Bilâl’e öğret!” buyurdu. (Adam emri yerine getirdi)
Bilâl de onları söyleyerek ezan okudu.”
İstanbul - 19.01.2005
http://sufizmveinsan.com
|