[2-416/109]
Enes (radıyallahu anh) 'in anlattığına göre, Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'i bir at yere atmıştı. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın (sağ) tarafı veya (sağ) omuzu ezildi. Bu
O'na ayakta duramayacak kadar ızdırab verdi. O sıralarda hanımlarını
da bir ay müddetle terketti. Bu esnada, hurma kütüğünden yapılmış bir
merdivenle çıkılan tenezzüh odasına (meşrübe) çekildi. Ashâb
(radıyallahu anhum ecmaîn) kendisine "geçmiş olsun" ziyaretine
geliyorlardı. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) oturarak namaz
kılardı, onlar ise ayakta durarak namaza uymuşlardı. Selâmı verince
şöyle dedi: "İmam, kendisine uyulmak için vardır. Öyle ise ayakta
namaz kıldırıyorsa siz de ayakta kılın, şâyet oturarak kıldırıyorsa
siz de oturarak kılın, imam rükuya varmadan rükuya gitmeyin, o başını
kaldırmadan siz de kaldırmayın."
Râvi
der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) ayın 29'unda
meşrübeden indi. Ashâb: "Ey Allah'ın Resûlü, sen bir aylık bir müddet
için îlâ'ya (ayrı kalmaya) karar vermiştin" dediler. Onlara: "Bu ay
yirmi dokuz gündür" cevabını verdi."
Buhârî ve
Müslim'de Ümmü Seleme'den gelen bir rivayette: "Bu ay yirmi dokuz
çekiyor" buyurmuştur.
Müslim'de Câbir (radıyallahu anh)'dan kaydedilen bir rivayette: "Sonra
iki elini üç sefer uzattı, ikisinde her iki elinin bütün
parmaklarıyla, sonuncu kerede sadece dokuz parmağıyla işaret etmişti"
diye (yirmi dokuzu gösterdiği açıklanır)
[2-420/112]
Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) der ki: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) hanımlarına yaklaşmamaya yemin etti (îlâ kararı verdi) ve
(bal yemeyi de kendi kendine) haram etti. Böylece helal olan bir şeyi
kendisine haram kılmıştı. Sonra kefâret karşılığında yeminini bozdu"
[2-424/113]
Ebu'd-Derdâ (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdu ki: "Sizler kıyamet günü isimlerinizle ve
babalarınızın isimleriyle çağırılacaksınız öyleyse isimlerinizi güzel
yapın"
[2-425,426/115]
Ebu Vehb el-Cüşemî (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Peygamberlerin isimleriyle
isimlenin. Allah'ın çok sevdiği isimler Abdullah, Abdurrâhman'dır. En
sâdık olanları da Hâris ve Hemmâm isimleridir. En çirkinleri de Harb
ve Mürre isimleridir"
[2-429,430/120]Yahya İbnu Sa'îd (radıyallahu anh) anlatıyor: Hz.
Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) bol sütlü bir deve hakkında: "Bunu
kim sağacak?" diye sordu. Bir adam ayağa kalkmıştı ki Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm) "İsmin ne?" dedi. Adam: "Mürre (acı)!"
deyince, ona: "Otur!" dedi. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)
tekrar "Bunu kim sağıverecek?" diye sordu. Bir başkası ayağa kalktı,
ben sağacağım diyecekti. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) ona
da: "ismin nedir?" diye sordu. Adam: "Harb!" diye cevap verdi. Ona da
"Otur" dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bu deveyi kim bize sağıverecek?"
diye sormaya devam etti. Bir adam daha kalktı. Ona da ismini sordu.
"Ya'îş (yaşıyor!)" cevabını alınca ona: "Sen sağ" diyerek müsaade
etti."
[2-432,433/122]Esmâ
Bintu Ebî Bekr (radıyallahu anhümâ) anlatıyor. "Mekke'de Abdullah İbnu
Zübeyr (radıyallahu anh)'e hâmile kalmıştım. Doğum yaklaşmıştı ki,
Mekke'yi terkettim ve Medine'ye geldim, Kuba'ya indim. Abdullah'ı
orada dünyaya getirdim. Doğunca, bebeği alıp Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a götürdüm, kucağına bıraktım. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) bir hurma istedi, ağzında çiğneyerek ezdikten sonra,
tükrüğünden çocuğun ağzına bıraktı. Abdullah'ın midesine ilk inen şey
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın mübarek tükrükleri idi. Sonra
(yumuşattığı o) hurma ile çocuğun damağını oğdu, hakkında bereketle
dua etti ve Abdullah ismini verdi. Müslüman aileden ilk doğan çocuk bu
idi. (Medine'de bütün Müslümanlar) onun doğumuna çok sevindiler. Çünkü
"Yahudiler size sihir yaptılar, asla doğum yapamayacaksınız" diye bir
şayia çıkarılmıştı."
[2-440/132]İbnu
Ömer (radıyallahu anhümâ) diyor ki: Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) Âsiye (isyankâr, itaatsiz kadın) ismini değiştirip Cemîle
(güzel kadın) yaptı.
[2-445/136]
Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Bizden birinin bir oğlu oldu.
İsmini Kasım koydu. Kendisine: "Sana Ebu'l-Kasım künyesini vermeyiz.
Bu künye ile seni şereflendirip memnun etmeyiz" dedi. Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'e gelerek durumu arzetti. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) bunun üzerine: "Oğlunun adı Abdurrahmândır"
dedi.
Bir rivayette şu ziyade var: "İsmimi isim olarak koyun, fakat künyemi
künye yapmayın. Zira ben Kasım (taksim edici) kılındım. Aranızda
taksim ederim."
Ebu Dâvud'un bir rivayetinde şöyle buyrulmuştur: "Kim benim ismimi
almışsa, künyem ile künyelenmesin. Kim de künyem ile künyelenmişse,
ismimle isimlenmesin."
[2-447/139] İbnu
Ömer (radıyallahu anhumâ) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) çocuğa, doğumunun yedinci gününde isim konmasını, yıkanarak
pisliklerin temizlenmesini ve akika kurbanı kesilmesini emir buyurdu."
İstanbul - 04.11.2003
http://gulizk.com
|