11-102 / 3874 - İbnu
Ömer radıyallahu anhümâ anlatıyor:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizden kimse sakın
sol eliyle yiyip içmesin. Çünkü şeytan soluyla yer içer."
11-105 / 3877 -
Abdullah İbnu İkrâş İbnu Züeyb babasından naklediyor:
"Kavmim Benî Mürre
İbnu Abîd, benimle mallarının sadakasını Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a gönderdi. Medine'ye gelince O'nu (aleyhissalâtu vesselâm)
Muhacir ve Ensar'ın arasında oturmuş buldum. Elimden tutup beni Ümmü
Seleme radıyallahu anhâ'nın evine götürdü. Varınca:
"Yiyecek bir şey
var mı?" diye sordu. Bize, içerisinde bolca serîd ve (kuşbaşı) et
parçaları olan bir tepsi getirildi. Ondan yemek için yanaştık. Ben
elimle kabın her tarafını yokladım. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) önünden yedi. (Bir ara) sol eliyle sağ elimden tuttu ve:
"Ey İkrâş! bir
yerden ye. Çünkü (kabın içindeki yemek) tek bir yemektir. (Her taraf
birdir)" buyurdu. Sonra bize, içerisinde taze ve kuru çeşitli hurmalar
bulunan bir tabak getirildi. Bu sefer önümden yemeye başladım.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın eli ise, tabağın her tarafında
dolaşıyordu. Bana da:
"Ey İkrâş!
Dilediğin yerinden (alıp) ye. Çünkü (tabağın içindekilerin hepsi) aynı
çeşit değil" buyurdu. Sonra bize su getirildi. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) elini yıkadı elinin ıslaklığı ile yüzünü
kollarını ve başını meshetti ve:
"Ey İkrâş! Bu,
ateşte pişenden (yenince alınması gereken) abdesttir" buyurdu."
11-118 / 3888 - Hz.
Selman radıyallahu anh anlatıyor:
"Tevrat'ta okudum:
"Yemeğin bereketi, yemekten sonra (el ve ağzı) yıkamadadır" diyordu.
Bunu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a söyledim:
"Yemeğin bereketi
yemekten önce ve sonraki yıkamalardadır" buyurdular."
11-122 / 3891 - Hz.
Ebu Hüreyre radıyallahu anh anlatıyor:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) kafir bir misafir ağırlamıştı. Derhal onun
için bir keçinin sağılmasını emretti. Keçi sağıldı. Kafir sütünü içti.
Sonra diğer bir keçinin daha sağılmasını emretti. (Adam doymadı). Bu
suretle tam yedi keçinin sütünü içti.Adam yatıp, sabah olunca müslüman
oldu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir keçi sağılmasını
emretti. Sütünü adam içti, sonra ikinci bir başka keçi daha sağıldı.
Fakat bunun sütünü tamamen içemedi. Bunun üzerine Resûlullah
(aleyhissalâtu veselâm):
"Mü'min bir mideye
içer, kâfir ise yedi mideye içer" buyurdular."
11-126.Sayfa :
Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :
"Kimin fikri fazlaysa
yemeği azdır, kimin tefekkürü azsa yemeği çok, kalbi de katıdır."
11-128 / 3892 - Ebû
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"İki kişinin
yiyeceği üç kişiye de yeter. Üç kişinin yiyeceği de dört kişiye
yeter."
11-131 / 3895 - Mikdâm
İbnu Ma'dikerib (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Âdemoğlu, mideden
daha şerli bir kap doldurmaz. Âdemoğluna belini doğrultacak birkaç
lokmacık yeterlidir. Ancak [nefsinin galebesiyle] illa da (mideyi
doldurma işini) yapacaksa bari onu üçe ayırsın: Üçte birini yemeğe,
üçte birini suya, üçte birini de nefesine (tahsis etsin, üçte birden
fazlasına yemek koymasın)."
11-133 / 3896 - Hz.
Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki: "Bir avuç çürük hurma ile de
olsa akşam yemeği yeyin. Zira akşam yemeğinin terki ihtiyarlık
sebebidir."
11-134 / 3897 - Ebû
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) hiçbir vakit herhangi bir yemeğe laf etmedi,
iştah duyduğu bir yemekse yerdi, hoşuna gitmeyen bir yemekse
terkederdi, (yemezdi)."
11-135 / 3898 -
Yine Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizden birinizin
(yemek) kabına sinek düşecek olursa, onu iyice batırın. Zira onun bir
kanadında hastalık, diğerinde şifa vardır. O, içerisinde hastalık olan
kanadıyla korunur."
11-141 / 3902 - Hz.
Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Ashâb bir koyun
keşmişti. Bu sırada bir dilenci geldi. Etten bir miktar verdiler.
Derken başka gelenler oldu, onlara da verdiler. Geriye yine de et
kaldı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) sordu:
"Koyundan geri ne
kaldı?"
"Sadece omuzu kaldı!"
dediler. Aleyhissalâtu vesselâm ise:
"Omuzu hâriç geri
tarafı kaldı!" buyurdular."
11-160,161 / 3921-
Câbir İbnu Semüre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Bir adam
beraberinde ailesi ve çocukları olduğu halde Harra'ya indi. Bir adam:
"Bir devem
kayboldu, onu bulacak olursan yakalayıver" dedi. Adam onu buldu ama
sahibini bulamadı. Deve hastalandı. Adamın karısı:
"Onu kes (de mundar
ölmesin) dedi. Ama erkek kabul etmedi. Deve öldü. Kadın bu sefer:
"Derisini soy da etini, yağını kadid yapalım (güneşte kurutalım) ve
yiyelim" dedi.Adam:
"Hele, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a bir soralım (da söylediklerini sonra
yapalım!)"dedi. Ona gelip sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Seni ondan
müstağnî kılacak bir zenginliğin var mı?"diye sordu. Adam:
"Hayır! yok" dedi.
Resûlullah da:
"Öyleyse onu yiyin"
buyurdu.
Ravi der ki: "Sonra
devenin sâhibi geldi. Durum kendisine anlatıldı.
"Deveyi kesmedin
mi?" dedi. Adam:
"Senden utandım!"
cevabında bulundu."
İstanbul
-03.10.2007
http://sufizmveinsan.com
|