11-360.Sayfa:
Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :
Bi rkavimde fuhşiyat
(haramlar) zuhur eder ve alenen işlenirse, aralarında veba ve daha
önce gelip geçmiş olan atalarında görülmeyen hastalıklar zuhur eder."
Başka bir hadiste de
Efendimiz :
Bir kavimde zina
artarsa ölüm de artar , buyurmuşlardır. (Aynı sayfa)
11-363,364.Sayfa
:"İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Ömer İbnu'l-Hattâb
(radıyallahu anh) Şâm'a (Suriye'ye müteveccihen yola) çıktı. Sarğ
denen yere gelince Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrah ve maiyetiyle karşılaştı.
Bunlar bölgedeki İslam ordusunun komutanlarıydı. Hz. Ömer'e Suriye'de
veba salgını çıktığını haber verdiler. Bunun üzerine Hz. Ömer (durumu
ve alınacak kararı görüşerek, istişare etmeye karar verdi ve):
"Bana ilk muhacirleri
çağırın!" emretti. Onlar geldiler. Hepsiyle istişare etti, onlara
Suriye'de veba salgını çıktığını bildirdi. Nasıl davranılacağı
hususunda görüş birliğine varamadılar. Bazıları:
"Biz bir maksadla
çıktık, buradan geri dönülmesini uygun görmüyoruz" diyordu. Bazıları
da: "İnsanların geri kısmı ve Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
Ashab'ı seninle beraberdir. Bunları, vebanın üzerine sürmenizi münasip
görmüyoruz" dediler. Hz. Ömer (radıyallahu anh) onlara:
"Beni (bir müddet)
yalnız bırakın!"dedi. Sonra:
"Bana Ensârı çağırın!"
emretti. Ben de onları çağırdım. Hz. Ömer onlarla da istişare etti.
Ensar da Muhacirler gibi fikir birliğine varamadılar, öbürleri gibi
(bir kısmı gidelim, bir kısmı dönelim diyerek) ihtilaf ettiler. Hz.
Ömer onlara da
"beni (bir müddet)
yalnız bırakın!" buyurdu. Sonra bana:
"Burada Fetih
muhacirlerinden olan Kureyşli yaşlılardan kim varsa bana onları
çağır!"dedi. Onları da çağırdım. Bunlardan iki kişi olsun bir ihtilafa
düşen olmadı. Hepsi aynı görüşte idi. "Biz, buradan toptan geri
dönmeyi, hiç kimseyi vebanın üzerine göndermemenizi uygun görüyoruz!"
dediler. Bunun üzerine Hz. Ömer, halka ilan etti:
"Ben sabahleyin geri
dönüyorum, peşimden siz de gelin!"
Ebu Ubeyde
İbnu'l-Cerrâh bu emri muvafık bulmayarak,
"Yani Allah'ın
kaderinden mi kaçıyorsun?" (diyerek itiraz etmek istedi). Hz. Ömer
(radıyallahu anh):
"Ey Ebu Ubeyde! Bu
sözü keşke başkası söyleseydi (de senden işitmeseydim). Evet biz
Allah'ın kaderinden kaçıyor, Allah'ın kaderine iltaca ediyoruz! Şimdi
sen devenle seyahat ederken iki yakalı bir vadiye uğrasan, bunun bir
yakası münbit ve otlu, ötekisi kıraç ve otsuz, burada deveni münbit
tarafta otlatman Allah kaderinden (değil de), kıraç tarafta otlatman
mı Allah'ın kaderinden?" dedi.
Bu sırada, bir
ihtiyacı sebebiyle orada bulunmayan Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu
anh) geldi. (Meseleye muttali olunca):
Bu hususta ben kesin
bir ilim sahibiyim, zira Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın:
"Bir yerde veba
olduğunu işitince oraya girmeyin, bulunduğunuz yerde veba çıkacak
olursa, ondan kaçmak için orayı terketmeyin!" dediğini işittim!"
dedi.
Bunun üzerine Hz. Ömer
(radıyallahu anh) (kararlarındaki isabet sebebiyle) Allah'a hamdetti
ve geri döndüler."
11-368 / 4044 -
Muhammed İbnu Ebî Ümâme İbni Sehl İbni Hanîf, babasından şunları
işittiğini anlatmıştır:
"Babam Sehl
(radıyallahu anh) (Cuhfe yakınlarındaki) Harrâr nam mevkide yıkandı.
Üzerindeki cübbeyi çıkardı. Bu sırada Âmir İbnu Rabî'a ona bakıyordu.
Sehl, bembeyaz bir tene, güzel görünüşlü bir cilde sahipti. Âmir:
"Ne bugünkü bir
manzarayı, ne de böylesine ancak çadıra çekilmiş bâkirede bulunabilen
bir cildi hiç görmedim" dedi.
Sehl daha orada iken
hummaya yakalandı ve rahatsızlığı şiddet peyda etti [ve yere
yıkıldı]. Durum Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a haber verildi
ve:
"Başını kaldıramıyor"
dendi. Halbuki Sehl orduya kaydedilmişti.
"Ya Resulallah o,
sizinle gelemez Vallahi başını bile kaldıramıyor!" dediler.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Onunla ilgili olarak
herhangi bir kimseyi ittiham ediyor musunuz?" diye sordu. "Âmir İbnu
Rebîa var" dediler. Resulullah, onu çağırtıp kendisine kızdı ve:
"Sizden biri niye
kardeşini öldürüyor? Niye bir "Bârekallah!" demedin? Onun için abdest
al!" buyurdu. Bunun üzerine Âmir yüzünü, ellerini, kollarını,
dizlerini ve ayaklarının etrafını ve izarının içini bir kaba yıkadı.
Sonra, bir adam bu suyu onun (Sehl'in) üzerine arkasından döktü;
derken o ânında iyileşti."
AÇIKLAMA:
"İzarının içi" tabiri
ile ne kastedilmiştir? Bu münakaşalıdır. Böğür, üzerine izar bağlanan
kısım, izarla örtülen ön, avret mahallinden kinayedir, uyluk kısmı vs…
11-374.Sayfa:
Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :
"Kim bir şey görür, o
da hoşuna giderse ve derhal "Mâşallah lâ kuvvete illâ billah. (Allah
istemiş, kuvvet sadece Allah'tandır) derse, (onun nazarı) zarar
vermez."
11-383.Sayfa:
Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :
"Mallarınızı zekatla
koruyun, hastalarınızı sadaka ile tedavi edin, belâya dua ile karşı
koyun."*
"Allah dua etmeyen
kulunu sevmez";
"En hayırlı amel zikir
ve duadır";
"Allah müslümanın her
duasına cevap verir. Ya istediğini aynen verir, yahut onun bir misli
kötülükten onu korur, yeter ki günah talep etmesin, sıla-ı rahmin
gereğine aykırı bir istekte bulunmasın."
İstanbul
-14.11.2007
http://sufizmveinsan.com
|