11-388.Sayfa:
Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :
Ebu Hüsâme,
babasından şunu nakleder: "Hz. Peygamber'e sordum:
"Ey Allah'ın Resûlü,
tedavi için başvurduğumuz rukye, ilaç ve diğer korunma vasıtaları
hususunda ne diyorsunuz? Bunlar Allah'ın kaderinden bir şey
değiştirir mi? Bunların faydası olur mu?" Hz. Peygamber (aleyhissalâtu
vesselâm) şu cevabı verdi:
"Onlar da Allah'ın
kaderindendir. Hastalığı yarattığı gibi şifa sebebi olan devayı da O
yaratmıştır."
11-390.Sayfa:
Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :
"Allah haram kılınan
şeyde şifâ yaratmamıştır";
"Haramla tedavide
bulunmayın."
Şarabı
tedavide kullanmak için müracaat edenlere: "O, şifa değil,
hastalıktır" diyerek reddeder.
Yeni girdikleri
evden hastalık ve uğursuzluk bulduklarını söyleyenlere de orayı terk
etmelerini tavsiye etmiştir.
11-409 / 4046 -
Rezin'in zikrettiği bir rivayette (İbnu Abbâs şöyle demiştir):
"Erkek hanımına
(aynı anda üstüste):
"Sen boşsun, sen
boşsun, sen boşsun" diye üç kere söylerse, bu bir boşama sayılır,
yeter ki bunlarla birinci defa ki söylediği "Sen boşsun!" sözünü
tekid etmeyi kastetmiş olsun veya hanımıyla henüz gerdek yapmamış
olsun."
11-410.Sayfa :İbnu
Abbâs:
"Üç talâktan sonra,
kadın bir başka erkekle evlenmedikçe kocasına geri gelemez."
11-411.Sayfa:Zührî'
ye üç talâkla boşanan bâkire hakında sordular. Cevaben dedi ki:
"Bundan İbnu Abbâs,
Ebu Hüreyre ve Abdullah İbnu Ömer'e sordular, hepsi de:
"Bir başka koca ile
evlenmedikçe ona helal olmaz"dediler."
Ebu Hüreyre
"Bir
talâk onun boşanmasını sağlar, üç talâk ise bir başka kocayla
evlenmedikçe eski kocasına haram kılar" der.
11-415 / 4050 - İmam
Mâlik'e ulaştığına göre, Ömer İbnu'l-Hattâb (radıyallahu anh)'a,
Irak'tan yazılarak sorulmuştur:
"Bir erkek hanımına:
"Senin ipin (benim elimde değil), boynundadır (dilediğin yere
gidebilirsin)" dedi. (Bunun hükmü nedir, hanımı boş mu değil mi?)"
Hz. Ömer bunun
üzerine oradaki memuruna:
"Hacc mevsiminde
beni Mekke'de bulmasını emret!" diye yazdı...
Hz. Ömer
(radıyallahu anh) tavaf yaparken adam yanına gelip selam verdi. Hz.
Ömer ona:
"Sen kimsin" diye
sordu. Adam kendini tanıtarak:
"Ben seni bulmamı
emrettiğin (Iraklı) kimseyim!" dedi. Bunun üzerine Hz. Ömer:
"Ben sana şu Beyt-i
Muazzama'nın Rabbi adına soruyorum: "İpin boynundadır!" derken ne
kastettin?" dedi. Adam:
"Sen bu mukaddes
mekandan başka bir yerde yemin verseydin sana doğruyu söylemezdim. Ben
bununla ayrılık kastetmiştim" dedi. Hz. Ömer (radıyallahu anh):
"Bunun hükmü senin
kastettiğin şeydir" buyurdu."
11-418.Sayfa :
Aleyhissalâtu vesselâm, bir gün, oğlu İbrahim'in annesi olan Mâriye
(radıyallahu anhâ)'ya zevcelerinden birinin (Hz. Hafsa'nın) hücresinde
temasta bulunur. Hücre sahibi
"Ya Resulullah nasıl
olur da benim odamda ve benim yatağımda.." diyerek feveran eder.
Bunun üzerine Resulullah bunu sır tutması kaydıyla Mâriye'yi kendisine
haram kılar. Hz. Hafsa: Ya Resulullah, sana helal olanı nasıl haram
kılabilirsin?" diye sorar. Hz. Peygamber cevaben Mâriye'ye temas
etmeyeceğine dair Allah'a yemin eder. İşte bu yemin üzerine Tahrim
suresi nâzil olur.
Âyet şöyle: "Ey
peygamber, sen zevcelerinin hoşnudluğunu arayarak, Allah'ın sana
helal kıldığı şeyi niçin (kendine) haram kılıyorsun? (Bununla beraber
üzülme), Allah çok mağfiret edici, çok esirgeyicidir. Allah
yeminlerinizin keffâretle çözülmesini size farz kılmıştır....
Hani Peygamber,
zevcelerinden birine gizli bir söz söylemişti. Bunun üzerine o (zevce)
bunu ifşa edip de Allah da ona bunu açıklayınca Peygamber bunun
(ancak) bir kısmını bildirmiş, bir kısmından da vazgeçmişti..."
(Tahrim 1, 3)
11-429 / 4061- İbnu
Ömer (radıyallahu anhümâ)'dan rivayet edildiğine göre, hanımını
hayızlı iken boşamış, babası Hz. Ömer (radıyallahu anh), durumu
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sormuştur. Aleyhissalâtu
vesselâm da:
"Ona emret, hanımına
dönsün. Kadın temizleninceye kadar yanında tutsun. Sonra tekrar hayz
olup temizleninceye kadar beklesin. Kadın temizlenince boşamak
dilerse, temastan önce boşasın. İşte bu, azîz ve celîl olan Allah'ın
(boşama hususunda) emir buyurduğu iddettir" buyurdu.
Müslim'in bir
rivayetinde: "...Ona söyle, hanımına dönsün, sonra onu temizken veya
hamile iken boşasın" demiştir.
11-432 / 4063 - Hz.
Ali (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Mâtuh ve
mükreh'inki hariç bütün talaklar mûteberdir" ve ilave ettiler:
"Bilmez misin, kalem
üç (kişi)den kaldırılmıştır:
İfakat buluncaya
kadar "mecnun"dan,
İdrak edinceye kadar
"çocuk"tan,
Uyanıncaya kadar
"uyuyan"dan."
AÇIKLAMA:
Ma'tûh: Yaşlılık
sebebiyle aklî zaafa (ateh) uğramış kimseye denir. Ma'tûh'un
dilimizdeki tam karşılığı bunak'tır.
Mükreh: Korku ile
zorlanıp, bir işi yapmaya icbar edilen demektir. Yani iradesi ve aklı
ile hareket edemeyip şu veya bu tehdid altında iş yapan kimsedir.
Mecnun: Bilindiği
üzere, aklî noksanlığı olan kimsedir, dilimizde karşılığı delidir
İstanbul
-21.11.2007
http://sufizmveinsan.com
|