Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
112.Bölüm


12-7 / 4158 - Ebu Mes'ud el-Bedrî (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Ben köleme kamçıyla vuruyordum. Arkamdan bir ses işittim.

"Ebu Mes'ud, bil!" diyordu.

Öfkeden sesi tanıyamadım. Bana yaklaşınca  onun Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) olduğunu gördüm.

"Ebu Mes'ud bil! Ebu Mes'ud bil!" diyordu. Kamçıyı elimden attım.

"Ebu Mes'ud bil! Allah senin üzerinde senin bunun üzerindekinden daha fazla muktedir" dedi. Ben:

"Bundan sonra ebediyen köle dövmeyeceğim" dedi.

12-17 / 4170 - Sefîne (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Ben Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ)'nın kölesi idim. Bir gün bana:

"Seni âzad ediyorum, ancak yaşadığın müddetçe Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a hizmet etmeni şart koşuyorum dedi.

"Sen bu şartı koşmasan da başka bir şey yapacak değilim!" dedim. Beni âzad etti ve bana bu şartı koştu."

12-22 / 4177 - Hz. Âişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a

"Hangi köleyi âzad etmek efdaldir?" diye sorulmuştu.

"Fiyatça yüksek olanı ve efendisinin nazarında en nefis olanıdır!"  cevabını verdi.

12-37 / 4189 - Yine İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ),

"Boşanan kadınlar kendi  kendilerine üç aybaşı hali beklerler, eğer Allah'a ve âhiret gününe inanmışlarsa, rahimlerinde Allah'ın yarattığını gizlemeleri kendilerine helâl değildir, kocaları bu arada barışmak isterlerse, karılarını geri almakta daha çok hak sahibidirler" (Bakara 223) âyeti için der ki:

"Bu âyete göre, erkek hanımını üç kere de boşasa ona dönmeye hakkı vardı. Bu hüküm şu âyetle neshedildi.

"Boşanma iki defadır. (Ondan sonrası) ya iyilikle tutmak, ya güzellikle salmaktır"

 

12-42 / 4195 - Nâfi rahimehullah  anlatıyor:

"Hz. İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'e hamile iken kocası ölen kadından sorulmuştu.

"Çocuğu doğurunca helal olur, (evlenebilir)" cevabını verdi.

[Orada bulunan bir adam ilave etti]:

"Hz. Ömer (radıyallahu anh) de:

"Kocası  yatakta, henüz defnedilmemiş iken doğum yapsa da kadın (evlenmeye) helaldir" demişti."

 

12-42 / 4196 - Amr İbnu'l-Âs (radıyallahu anh) dedi ki:

"Peygamberimiz (aleyhissalâtu vesselâm)'ın sünnetini bize çarpıtmayın. Kocası ölen kadının iddeti dört ay on gündür yani ümmü veled hakkında." 

 

12-60,61 / 4208 - Humeyd İbnu Nâfi' anlatıyor:

"Bana Zeyneb Bintu Ebî Seleme şu üç hadisi haber verdi:Dedi ki:

"Babası Ebu Süfyan İbnu Harb vefat edince, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevce-i pâkleri Ümmü Habîbe'nin yanına girdim. (Ben yanında iken) Ümmü Habîbe içerisinde sarı renk bulunan bir sürünme maddesi (tîyb) getirtti, bu  halûk veya bir başkası idi. Ondan bir cariyeye sürdü, sonra da yanaklarına süründü. Sonra dedi ki:

"Vallahi benim sürünüp süslenmeyi ihtiyacım yok. Ancak Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:

"Allah'a ve âhiret gününe inanan bir  kadına, bir ölü üzerine üç geceden fazla mâtem tutması helal olmaz. Fakat kocası müstesna, ona dört ay on gün mâtem tutar.

"Zeyneb dedi ki:

"Kardeşi öldüğü zaman Zeyneb Bintu Cahş (radıyallahu anhâ)'nın yanına girdim. O da bir tîyb istedi ve ondan süründü. Sonra dedi ki:

"Doğrusu, vallahi sürünmeye bir ihtiyacım yok. Ancak Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:

"Allah'a ve âhiret gününe inanan bir  kadına..." diye başlayan önceki hadisi aynen zikretti.

"Zeyneb (üçüncü rivayetinde) dedi ki:

"Annem Ümmü Seleme'yi  işittim, diyordu ki:

"Bir kadın Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek:

"Kızımın kocası öldü. Gözünden de hasta, gözüne (ilaç niyetiyle) sürme çekebilir miyiz?" diye sordu. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Hayır!"  

"Hayır!" dedi ve sonuncuda ilave etti: "Onun mâtem müddeti dört ay on gündür. Cahiliye devrinde sizden biri, sene başına mayıs atardı.

"[Ravi Humeyd der ki:

"Zeyneb'e "Senenin başına mayıs atma"  nedir?"  diye sordum] Zeyneb (radıyallahu anhâ) dedi ki:

"Kocası ölen bir kadın hıfş(denen hücre)'ına çekilir, en kötü  elbisesini giyer, üzerinden bir yıl geçmedikçe tîyb sürünmez (yıkanmaz, tırnak kesmez, hiçbir temizlik ameliyesinde bulunmaz, sonra bir yıl tamam olunca berbat bir manzara ile çıkar)dı. Sonra ona bir hayvan getirilirdi. Bu eşek  veya koyun veya bir kuş olabilirdi. Bu (hayvanı önüne sürmek suretiyle iddet halini) kırardı. İddetini kırmada  kullandığı hayvan hemen hemen ölürdü. Sonra (iddetten) çıkardı, kendisine mayıs verilirdi, o da bunu [önüne]  atardı. (Böylece evlenmeye helal olurdu.) İşte bundan sonra tîyb ve diğer (süslenme ve başka) şeylere müracaat ederdi."

İstanbul -19.12.2007  
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail