Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
119.Bölüm


12-214 / 4270 - Bera İbnu'l-Âzib (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Zülkade  ayında umreye çıkmıştı. Mekkeliler Onun Mekke'ye girmesine izin vermediler. Resulullah, gelecek yıl girmek, orada üç gün kalmak, Mekke'ye silahlar torbalarda olarak girmek, ailelerinden peşine düşmek isteyen çıksa bile kimseyi almamak, Ashabından Mekke'de kalmak isteyen çıkarsa kimseye mani olmamak şartları üzerine anlaşmıştı.Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Mekke'ye umre için) girip, müddet de dolunca, Mekkeliler Hz. Ali'ye gelip:

"Arkadaşına söyle! bizi terketsin, müddet doldu!" dediler. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) çıktı, ancak Hamza'nın kızı (radıyallahu anhümâ) peşine takıldı:

"Ey amcam, ey amcam!" diye bağırıyordu. Hz. Ali (radıyallahu anh) onu alıp elinden  tuttu. Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ)'ya:

"Amcanın kızını yanına al!" dedi. [Medine'ye gelince] kızı (yanına alma) hususunda Hz. Ali, Zeyd ve Câfer (radıyallahu anh) ihtilafa düştüler. Hz. Ali:

"O benim amcamın kızıdır! (Ben ehakkım)" diyordu. Ca'fer (radıyallahu anh):

"O hem amcamın kızı, hem de teyzesi nikahım altında!" diyordu. Zeyd de:

"Kardeşimin kızıdır!" diyordu.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), kızın, teyzesinin yanında kalmasına  hükmetti ve:

"Teyze anne makamındadır!" buyurdu. Hz. Ali (radıyallahu anh)'a yönelerek:

"Sen bendensin, ben de senden!" buyurdu. Cafer (radıyallahu anh)'a:

"Yaratılışın ve huyun bana benzer"diyerek iltifat etti. Zeyd (radıyallahu anh)'a da:

"Sen bizim hem kardeşimiz, hem de mevlamız (âzadlımız)sın!"  buyurdu."

 

12-216 / 4272 – (Muta savaşıyla ilgi) Hz.  Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), Zeyd, Cafer ve İbnu Ravâha'nın öldüklerini onlardan haber gelmezden önce bildirdi. Şöyle demişti:

"Bayrağı Zeyd aldı ve isabet aldı (öldü). Bayrağı ondan sonra Ca'fer aldı o da öldü. Sonra Abdullah İbnu Ravâha aldı, o da öldü. -Böyle deyince Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın gözleri yaşla doldu.- (Resulullah sözlerine devam etti):

 Bayrağı,sonra Allah'ın kılıçlarından bir kılıç, tâyin edilmeksizin aldı: Halid İbnu'l-Velid... Allah Teâla Hazretleri ona zafer verdi."

 

12-226 / 4278 - Urve İbnu Zübeyr rahimehullah anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Fetih senesinde (Mekke'ye müteveccihen) yürüyünce, bu haber  Kureyş'e ulaştı. Ebû Süfyan İbnu Harb, Hakim İbnu Hizam, Büdeyl İbnu Verkâ haber toplamak üzere şehrin dışına çıktılar. Yürüyerek ilerleyip Merrü'z-Zehrân nâm mevkie kadar geldiler. Bir de ne görsünler; her tarafta ateşler yanıyor, tıpkı Arafat'ta hacıların yaktığı ateşler gibi. Ebû Süfyân şaşkın:

"Bu da ne? Sanki Arafat'taki ateşler!" der. Budeyl İbnu Verka,

"Beni Amr'ın ateşleri olmasın?" der. Ebû Süfyân:

"Ama, Beni Amr'ın ateşi bundan az olmalı! der. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) devriyelerinden bazıları bunları görür, yaklaşır ve tevkif edip, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a getirirler. Ebû Süfyan müslüman olur.Yürüdükleri zaman Abbâs (radıyallahu anh)'a:

"Sen Ebû Süfyân'ı şu dağın burnunda  durdur da müslümanları görsün! buyurur. Tenbih edildiği şekilde Hz. Abbas, Ebû  Süfyân'ı (hakim bir noktada) durdurur. Kabileler, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte bölük bölük Ebû Süfyân'ın önünden geçmeye başlarlar. Bir bölük geçer, Ebû Süfyan sorar:

"Ey Abbas bunlar kim?"

"Bunlar Beni Gıfar!" der. Ebû Süfyan:

"Bana ne Gıfâr'dan!" der. Sonra Ceheyne kabilesi geçer. Ebû Süfyân aynı şekilde sorar, aldığı cevaba benzer mukabelede bulunur. Arkadan Süleym geçer. Ebû Süfyân aynı şekilde sorar, aldığı cevaba benzer mukabelede bulunur. Derken bir bölük gelir ki, bu öncekilerden çok farklıdır.Yine sorar:

"Ey Abbâs bunlar kim?"

"Bunlar, der Abbas, Ensârdır. Başlarında Sa'd İbnu Ubâde, beraberlerinde de bayrak var!"

Sa'd der ki:

"Ey Ebû Süfyân, bugün savaş günüdür. Bugün Kabe'nin helal addolunacağı gündür!

"Ebû Süfyân Abbâs'a:

"Ey Abbâs! (Sen Mekkelisin) bugün muhafaza vazifeni yapacağın en iyi fırsat. Görelim seni (şehri yağmalatma)" der. Derken  bir bölük daha geçer. Bu geçenlerin sayıca en küçüğü. Bunların içinde Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) ve (yakın) ashabı var. Resulullah'ın sancağı da Zübeyr İbnü'l-Avvâm (radıyallahu anh)'ın elindedir. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Ebû Süfyân'ın yanından geçerken, Ebû Süfyân:

"Sa'd İbnul-Ubâde'nin söylediğini biliyor musun?" der.Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Ne demişti?" diye sorar. Ebû Süfyân:

"Şunu şunu söyledi" diyerek (yukarıda kaydedilen sözlerini) hatırlatır. Bunun üzerine Resulullah:

"Sâd ibnu Ubâde yanıldı. Bilakis, bugün Allah'ın Ka'be'nin şanını yücelttiği bir gündür; bugün Ka'be'ye örtünün giydirildiği bir gündür!" dedi.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), sancağının (Mekke'nin Batı ve Kuzey cihetinde yer alan iki dağdan biri olan) el-Hacun'a dikilmesini emretti.

Hâlid İbnu Velid (radıyallahu anh)'a, şehre Mekke'nin üst kısmından, Kedâ'dan girmesini ferman buyurdu.O gün Halid İbnu Velid'in süvârilerinden iki kişi öldürülür: Hubeyş İbnu'l-Eş'ar ve Kürz İbnu Câbir el-Fihrî (radıyallahu anhümâ)."

 

İstanbul -06.02.2008  
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail