12-214 / 4270 - Bera
İbnu'l-Âzib (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Zülkade ayında umreye çıkmıştı. Mekkeliler Onun Mekke'ye
girmesine izin vermediler. Resulullah, gelecek yıl girmek, orada üç
gün kalmak, Mekke'ye silahlar torbalarda olarak girmek, ailelerinden
peşine düşmek isteyen çıksa bile kimseyi almamak, Ashabından
Mekke'de kalmak isteyen çıkarsa kimseye mani olmamak şartları
üzerine anlaşmıştı.Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) (Mekke'ye
umre için) girip, müddet de dolunca, Mekkeliler Hz. Ali'ye gelip:
"Arkadaşına söyle! bizi
terketsin, müddet doldu!" dediler. Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) çıktı, ancak Hamza'nın kızı (radıyallahu anhümâ) peşine
takıldı:
"Ey amcam, ey amcam!"
diye bağırıyordu. Hz. Ali (radıyallahu anh) onu alıp elinden tuttu.
Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ)'ya:
"Amcanın kızını yanına
al!" dedi. [Medine'ye gelince] kızı (yanına alma) hususunda Hz. Ali,
Zeyd ve Câfer (radıyallahu anh) ihtilafa düştüler. Hz. Ali:
"O benim amcamın kızıdır!
(Ben ehakkım)" diyordu. Ca'fer (radıyallahu anh):
"O hem amcamın kızı, hem
de teyzesi nikahım altında!" diyordu. Zeyd de:
"Kardeşimin kızıdır!"
diyordu.
Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm), kızın, teyzesinin yanında kalmasına hükmetti ve:
"Teyze anne
makamındadır!" buyurdu. Hz. Ali (radıyallahu anh)'a yönelerek:
"Sen bendensin, ben de
senden!" buyurdu. Cafer (radıyallahu anh)'a:
"Yaratılışın ve huyun
bana benzer"diyerek iltifat etti. Zeyd (radıyallahu anh)'a da:
"Sen bizim hem
kardeşimiz, hem de mevlamız (âzadlımız)sın!" buyurdu."
12-216 / 4272 – (Muta
savaşıyla ilgi) Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm), Zeyd, Cafer ve İbnu Ravâha'nın öldüklerini onlardan haber
gelmezden önce bildirdi. Şöyle demişti:
"Bayrağı Zeyd aldı ve isabet
aldı (öldü). Bayrağı ondan sonra Ca'fer aldı o da öldü. Sonra
Abdullah İbnu Ravâha aldı, o da öldü. -Böyle deyince Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın gözleri yaşla doldu.- (Resulullah
sözlerine devam etti):
Bayrağı,sonra Allah'ın
kılıçlarından bir kılıç, tâyin edilmeksizin aldı: Halid
İbnu'l-Velid... Allah Teâla Hazretleri ona zafer verdi."
12-226 / 4278 - Urve İbnu
Zübeyr rahimehullah anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) Fetih senesinde (Mekke'ye müteveccihen)
yürüyünce, bu haber Kureyş'e ulaştı. Ebû Süfyan İbnu Harb, Hakim
İbnu Hizam, Büdeyl İbnu Verkâ haber toplamak üzere şehrin dışına
çıktılar. Yürüyerek ilerleyip Merrü'z-Zehrân nâm mevkie kadar
geldiler. Bir de ne görsünler; her tarafta ateşler yanıyor, tıpkı
Arafat'ta hacıların yaktığı ateşler gibi. Ebû Süfyân şaşkın:
"Bu da ne? Sanki
Arafat'taki ateşler!" der. Budeyl İbnu Verka,
"Beni Amr'ın ateşleri
olmasın?" der. Ebû Süfyân:
"Ama, Beni Amr'ın ateşi
bundan az olmalı! der. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)
devriyelerinden bazıları bunları görür, yaklaşır ve tevkif edip,
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a getirirler. Ebû Süfyan
müslüman olur.Yürüdükleri zaman Abbâs (radıyallahu anh)'a:
"Sen Ebû Süfyân'ı şu
dağın burnunda durdur da müslümanları görsün! buyurur. Tenbih
edildiği şekilde Hz. Abbas, Ebû Süfyân'ı (hakim bir noktada)
durdurur. Kabileler, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte
bölük bölük Ebû Süfyân'ın önünden geçmeye başlarlar. Bir bölük
geçer, Ebû Süfyan sorar:
"Ey Abbas bunlar kim?"
"Bunlar Beni Gıfar!" der.
Ebû Süfyan:
"Bana ne Gıfâr'dan!" der.
Sonra Ceheyne kabilesi geçer. Ebû Süfyân aynı şekilde sorar, aldığı
cevaba benzer mukabelede bulunur. Arkadan Süleym geçer. Ebû Süfyân
aynı şekilde sorar, aldığı cevaba benzer mukabelede bulunur. Derken
bir bölük gelir ki, bu öncekilerden çok farklıdır.Yine sorar:
"Ey Abbâs bunlar kim?"
"Bunlar, der Abbas,
Ensârdır. Başlarında Sa'd İbnu Ubâde, beraberlerinde de bayrak var!"
Sa'd der ki:
"Ey Ebû Süfyân, bugün
savaş günüdür. Bugün Kabe'nin helal addolunacağı gündür!
"Ebû Süfyân Abbâs'a:
"Ey Abbâs! (Sen
Mekkelisin) bugün muhafaza vazifeni yapacağın en iyi fırsat. Görelim
seni (şehri yağmalatma)" der. Derken bir bölük daha geçer. Bu
geçenlerin sayıca en küçüğü. Bunların içinde Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) ve (yakın) ashabı var. Resulullah'ın sancağı da Zübeyr
İbnü'l-Avvâm (radıyallahu anh)'ın elindedir. Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Ebû Süfyân'ın yanından geçerken, Ebû Süfyân:
"Sa'd İbnul-Ubâde'nin
söylediğini biliyor musun?" der.Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Ne demişti?" diye sorar.
Ebû Süfyân:
"Şunu şunu söyledi"
diyerek (yukarıda kaydedilen sözlerini) hatırlatır. Bunun üzerine
Resulullah:
"Sâd ibnu Ubâde yanıldı.
Bilakis, bugün Allah'ın Ka'be'nin şanını yücelttiği bir gündür;
bugün Ka'be'ye örtünün giydirildiği bir gündür!" dedi.
Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm), sancağının (Mekke'nin Batı ve Kuzey cihetinde yer alan
iki dağdan biri olan) el-Hacun'a dikilmesini emretti.
Hâlid İbnu Velid (radıyallahu
anh)'a, şehre Mekke'nin üst kısmından, Kedâ'dan girmesini ferman
buyurdu.O gün Halid İbnu Velid'in süvârilerinden iki kişi öldürülür:
Hubeyş İbnu'l-Eş'ar ve Kürz İbnu Câbir el-Fihrî (radıyallahu anhümâ)."
İstanbul -06.02.2008
http://sufizmveinsan.com
|