12-254 / 4290 – (Huneyn Savaşı sırasında) Hz. Enes (radıyallahu anh)
anlatıyor:
"Huneyn gününde, Hevâzin, Gatafân ve diğerleri çocukları ve
develeriyle birlikte (savaş yerine) geldiler. O gün Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın ordusunda da 10 bin kişi vardı. Mekkeli Tulekâ da(Tulekâ:
Mekke fethedilince esir durumuna düştüğü halde Hz. Peygamber'in esir
muamelesi yapmayıp, azad ettiği Mekke halkı. İçinde müslüman
olmayanlar da vardı.)
Resulullah'ın safında idi. (Savaş
başlar başlamaz) hepsi geri kaçtı. Aleyhissalâtu vesselâm yalnız
kaldı. O gün iki defa nidâ etti. İkisi arasına bir başka söz
karıştırmadı. Şöyle ki:
Sağ tarafına yönelip:
"Ey Ensâr cemaati!" diye bağırdı. O taraftakiler:
"Buyurun ey Allah'ın Resûlü! Biz seninle beraberiz! Müjde" dediler.
Aleyhissalâtu vesselâm sonra da soluna döndü:
"Ey Ensâr cemaati!" dye bağırdı. O taraftakiler de:
"Buyur ey Allah'ın Resûlü! Müjde, biz seninleyiz!" dediler.
Aleyhissalâtu vesselam beyaz bir katırın üstünde idi. Katırdan indi
ve:
"Ben Allah'ın kulu ve elçisiyim!" dedi.
(Müslümanlar toparlanıp mukabil hücuma geçince) müşrikler hezimete
uğradı. Aleyhissalâtu vesselâm çok ganimet elde etti. Onu Muhâcirler
ve Tulekâ arasında taksim etti. Ondan Ensâr'a hiçbir şey vermedi.
Bunun üzerine Ensârîler (radıyallahu anhüm) (serzenişte bulunup):
"Sıkıntı olunca biz çoğalıyoruz, ama ganimeti bizden başkasına
veriyor!" dediler. Bu sözleri Aleyhissalâtu vesselâm'ın kulağına
ulaşmıştı, hemen Ensârı topladı.
"Ey Ensar cemaati! Herkes dünyalıkla dönerken, siz Muhammed (aleyhissalâtu
vesselâm)'la dönmekten, evinizde onunla beraber olmaktan razı ve
memnun değil misiniz?" dedi. Ensâr:
"Elbette ey Allah'ın Resulü, razıyız, memnunuz!" dediler.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"İnsanlar bir vadiye yürüseler, Ensar da bir geçide yürüse, ben
Ensar'ın geçidinde giderim" buyurdular."
12-260.Sayfa : Resulullah Efendimiz şöyle buyurmuşlardır:
"En hayırlı arkadaş grubu dörttür, en hayırlı askeri birlik
dörtyüzdür, en hayırlı ordu dörtbindir. Onikibin kişiye azlığı
sebebiyle galebe çalınmayacaktır."
12-264 / 4296- Osman İbnu Ebi'l-As (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Sakif hey'eti geldiği zaman, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
yanına indiler. Aleyhissalâtu vesselâm onları mescidde ağırladı, tâ
ki kalplerini daha bir rikkate getirip müessir olsun.Onlar (müslüman
olup bey'at yapmak için) öşür alınmamasını, cihada çağrılmamalarını
ve namazın kendilerine farz kılınmamasına şart koştular.
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Sizden öşür alınmasın, cihada da çağrılmayın. Ama rükusuz
(namazsız) bir dinde hayır yoktur" buyurdu."
12-269 / 4299- Ali İbnu Ebî Tâlib (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bir seriyye gönderdi ve
birliğin başına Ensâr' dan bir zat koydu ve askerlere komutanlarına
itaat etmelerini emretti. (Sefer esnasında komutan, bir meseleden)
öfkelenip:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bana itaat etmenizi emretmedi
mi?"dedi. Hepsi de:
"Evet emretti!" dediler.
"Öyleyse, dedi, derhal bana odun toplayın!" Hemen odun toplanmıştı.
Bu sefer:
"Ateş atın!" emretti. Ashab (odun yığınına) ateş attı. Komutan:
"İçine girin!" emretti. Girmek üzere ilerlediler. Ancak
birbirlerinden tutup:
"Biz, ateşten kaçarak Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a geldik
(şimdi ateşe girmemiz olur mu?)" diyerek girmediler. Öyle durdular.
Ateş söndü. Komutanın da öfkesi geçti. Bu vak'a Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a intikal edince:
"Eğer girselerdi, Kıyamet gününe kadar bir daha ondan çıkamazlardı!
Allah'a isyanda (kula) itaat yok! Taat ma'ruftadır!" buyurdular!
12-284.Sayfa : Tebük Seferi dönüşü müslümanlar İbnu Sa'd'ın kaydına
göre,
"Artık cihad bitti!" diye silahlarını satmaya başlarlar. Bu durum
Resulullah'a ulaşınca:
"Deccal çıkıncaya kadar ümmetimden bir grup Allah yolunda cihâda
devam edecektir" buyurarak silahı bırakmayı yasaklar.
12-285.Sayfa : Tebük Seferi sırasında Resulullah'ın devesi
kaybolmuştu. Münâfıklardan biri:
"Muhammed size semadan haber getirdiğini iddia eder, ama devesinin
nerede olduğunu bilmez!" der, teşviş çıkarmaya çalışır. Resulullah
işitince:
"Vallahi ben gaybı bilmem, Allah'ın bana bildirdiğini bilirim. Devem
falanca vadide, yuları bir ağaca takılmıştır, gidin getirin" der.
Aynen dediği gibi çıkar.
12-287 / 4306 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah kıskançtır, mü'min de kıskançtır. Allah'ın kıskanması,
mü'minin Allah'ın haram ettiği şeyi yapmasıdır."
12-289 / 4308 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Sa'd İbnu Ubâde (radıyallahu anh) dedi ki:
"Ey Allah'ın Resulü, ben zevcemle birlikte bir adam yakalasam, dört
şahit getirinceye kadar ona mühlet mi tanıyacağım?"
"Evet!" buyurdu Aleyhissalâtu vesselâm.
Sa'd:
"Asla dedi, seni hakla gönderen Zât-ı Zülcelâl'e yemin olsun, şahid
aramazdan önce kılıncımı indiririm.
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Şu efendinizin söylediğine bakın! Evet (biliyoruz ki) o kıskanç bir
adamdır. Ama ben ondan da kıskancım, Allah da benden kıskanç."
İstanbul -21.02.2008
http://sufizmveinsan.com
|