12-420 / 4369 - Saîd
İbnu Zeyd (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:
"Ebu Bekr cennetliktir,
Ömer cennetliktir, Osman cennetliktir, Ali cennetliktir, Talhâ
cennetliktir, Zübeyr cennetliktir, Sa'd İbnu Mâlik cennetliktir,
Abdurrahman İbnu Avf cennetliktir, Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrâh
cennetliktir."
(Râvi der ki: Zeyd)
onuncu da sükut etti. Dinleyenler:
"Onuncu kim?" diye
sordular. (Bu taleb üzerine):
"Saîd İbnu Zeyd!" dedi.
Yani bu, kendisi idi.
Zeyd sonra ilave etti:
"Allah'a yemin ederim.
Onlardan birinin Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte
yüzü tozlanacak kadar bulunuvermesi, sizden birinin ömür boyu
çalışmasından daha hayırlıdır, hatta ömrü, Hz. Nuh aleyhisselâm'ın
ömrü kadar uzun olsa bile."
12-421,422 / 4370 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ümmetimin(in ferdleri arasında) ümmetime karşı en çok merhametli
olan kimse Ebu Bekr'dir. Onlar içinde Allah'ın emri hususunda en çok
titiz olanı Ömer'dir.
Haya cihetiyle en şiddetli olanı Osman'dır.
(Davalarda) en isabetli hüküm vereni Ali'dir.
Helal ve haramı en iyi bileni Muâz İbnu Cebel'dir.
Ferâizi en iyi bilen Zeyd İbnu Sâbit'tir.
Kur'ân okumasını en iyi bileni Übey İbnu Ka'b'dır.
Her ümmetin bir emîni vardır. Bu ümmetin emîni Ebu Ubeyde İbnu'l-Cerrâh'dır.
Ebu Zerr'den daha doğru sözlü olan birini ne gök gölgeledi, ne de
yer taşıdı. O, verâda Hz. İsa aleyhisselâm gibiydi.
"Hz. Ömer (radıyallahu anh) (hased etmişçesine):
"Yani biz bu hasletin onda olduğunu kabul edecek miyiz?" dedi.
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Evet. Bu hasletleri onda var bilin!" buyurdular."
12-422,423 / 4371 - Hz.
Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ben aranızda ne kadar
kalacağımı bilemiyorum. Benden sora "iki"ye uyun" dedi ve Ebu Bekr
ile Ömer'e işaret etti. (Sözlerine devam ederek): "Ammar'ın
davranışlarını örnek alın. İbnu Mes'ud ne söylemişse tasdik edin"
buyurdu.
12-425,426 / 4374 - Hz. Büreyde (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ey Bilâl! Ne ile benden önce cennete girdin? Her ne zaman cennete
girdiysem, her seferinde önümde senin hışırtını işittim. Dün gece de
cennete girmiştim, önümde (yine) senin hışıtrını duydum. Sonra
altından şerefeler olan murabba bir köşke geldim.
"Bu köşk kimin?" diye sordum.
"Arapardan birinin!" dediler. Ben cevaben:
"Ama ben de bir Arabım, (benim olmadığına göre) bu köşk kimin?"
dedim. Bunun üzerine:
"Kureyş'ten birinin!" dediler. Ben tekrar
:"Ben de bir Kureyşliyim, bu köşk kimin?" dedim. Bu sefer:
"Muhammed ümmetinden birinin!" dediler. Ben de:
"Muhammed benim, bu köşk kimin?" dedim. Bunun üzerine:
"Ömer İbnu'l-Hattâb'ın" dediler, (radıyallahu anh). Bunun üzerine
Bilâl:
"Ya Resûlullah! Her ezan okuyuşunda iki rek'at namaz kıldım. Her ne
zaman hades vaki oldu ise derhal abdest tazeledim ve Allah'a iki
rek'at namaz kılmayı üzerimde borç gördüm" dedi. Bilâl'in bu
açıklaması üzerine Aleyhisselâtu vesselâm:
"İşte bu iki şey sebebiyle (cennete girmede benden evvel davranmış
olmalısın)" buyurdular.
12-427 / 4375 - Amr
İbnu'l-Âs (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a sordum:
"(Ey Allah'ın Resulü!)
İnsanların hangisi size daha sevgilidir?"
"Aişe!" buyurdular."Ya
erkeklerden?" dedim
"Babası!" buyurdular.
"Sonra kim?" dedim.
"Ömer!" buyurdular ve
başka bazı erkekler saydılar."
12-435 / 4381 - Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Nezdimizde bir eli(ihsanı) bulunan hiç kimse yoktur ki, o ihsan
sebebiyle biz ona (misliyle veya daha fazlasıyla) karşılıkta
bulunmayalım. Ancak Ebu Bekr bundan hariç. Çünkü, onun nezdimizde
yardımı varsa da, onun karşılığını Kıyamet günü ona Allah
verecektir. Bana Ebu Bekr'in malı kadar kimsenin malı faydalı
olmadı. Ben müslüman olmasını teklif ettiğim herkesten bir zorluk
gördüm. Ebu Bekr hariç. Zira o teklifim karşısında hiç tereddüd
etmeden kabul etti. Eğer kendime bir dost (halil) ittihaz etseydim,
mutlaka Ebu Bekr'i dost edinirdim. Haberiniz olsun, arkadaşınız
Allah Teâla'nın dostu (halilullah'tır)."
12-445 / 4384 - İbnu
Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın hastalığı şiddetlenince, kendisine cemaate namazı kimin
kıldıracağı soruldu.
"Ebu Bekr'e söyleyin,
halka namazı o kıldırsın!" buyurdular. Hz. Aişe (radıyallahu anhâ):
"Ebu Bekr yufka yürekli
bir kimsedir, senin yerinde namaza duracak olsa (dayanamayıp ağlar
ve ağlamaktan halka kıraati duyuramaz, (namaz kıldırma işini) Ömer'e
emretseniz!" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm yine:
"Ebu Bekr'e söyleyin,
namazı kıldırsın!" buyurdular. Hz. Aişe önceki sözünü tekrar etti.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Ona (Ebu Bekr'e)
emredin, namazı kıldırsın!" dedi ve:"Siz (kadınlar) kendi kafanıza
göre düzende Hz. Yusuf'un kadın arkadaşları gibisiniz!" diye
söylendi."
12-449 / 4390 - Yine İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah Teâla Hazretleri, hakkı, Hz. Ömer'in diline ve kalbine
koydu." İbnu Ömer der ki:
"Halkın başına ne zaman bir iş gelse, (o hususta) Ömer bir şey
demiş, halk da başka bir şey demiş ise mutlaka Ömer (radıyallahu anh)'ın
dediği üzere Kur'an'dan bir vahiy gelmiştir."
İstanbul
-19.03.2008
http://sufizmveinsan.com
|