Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
138.Bölüm


13-310 / 4712 - Amr İbnu Şuayb, an ebihi an ceddihi tarikiyle anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Hür veya cariye bir kadınla kim zina yaparsa, bundan hasıl olacak çocuk veled-i zinadır, ne o babasına, ne de babası ona varis olamaz."

 13-320 / 4721 - Yine Ebu Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), doğan çocuk ağlar sonra ölürse, varis olur ve ona varis olunur. Ağlamazsa (ölü doğarsa), ne varis olur ne de ona varis olunur."  

13-339 / 4742- Mikdam (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Kim külfet bırakırsa yükü banadır. Kim de mal bırakırsa bu varislerinedir. Ben varisi olmayanın varisiyim. Onun yerine diyet öderim, ona varis de olurum. Dayı da varisi olmayanın varisidir, ona bedel diyet de öder. Esirine de ona (fidye ödeyerek) kurtarıverir, ona varis de olur."

 13-344 / 4748 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ), Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh)'den, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın bıraktığı maldaki  hissesini taksim edivermesini talep etti. Hz. Ebu Bekr, ona şu cevabı verdi:"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm): "Bize varis olunmaz, bıraktığımız sadakadır" buyurmuştu."Hz. Fatıma bu cevaba öfkelendi ve Hz. Ebu Bekr'e küstü, ölünceye kadar da konuşmadı. Zaten Aleyhissalâtu vesselâm'dan sonra altı ay kadar hayatta  kalmış (ve rahmet-i Rahman'a kavuşmuştu.)Sonra Hz. Ömer (radıyallahu anh) bunu yaptı: Medine'deki sadakasını Hz. Ali ve Abbas (radıyallahu anhümâ)'ya verdi. Hayber ve Fedek'teki (sadakasını) kendi elinde tuttu ve: "Bu iki arazi, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın karşısına çıkan hakları ve hadiseleri içindi. (Şimdi) bu iki arazinin işi, Resûlullah'tan sonra devlet işini eline alan halifenin tasarrufuna kalmıştır" dedi. Ravi devam eder: "Bu iki yer, bugüne kadar aynı minval üzere devam etmiştir."  

13-347 / 4752 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) (öldüğü vakit) ne dinar, ne dirhem, ne koyun ve ne de deve bıraktı. Hiçbir vasiyette de bulunmadı."  

13-358,359.Sayfa : Ebu Musa'dan gelen bir rivayete göre, Hz. Peygamber: "Kıyametten önce mutlaka herç vardır" buyurması üzerine: "Ey Allah'ın Resûlü herç nedir?"  diye sordum. "Katldir" cevabını verdi. Bunun üzerine orada bulunan Müslümanlardan bazıları: "Ey Allah'ın Resûlü (bunu belirtmeniz de niye?) Biz şimdiden bir yılda şu kadar bu kadar çok müşrik öldürüyoruz!" derler. Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) muhatablarının yanlış anladıklarını görerek, şu tavzih ve açıklamada bulunur: "(Benim kastım) müşriklerin öldürülmesi değildir. (O gün gelince) birbirinizi öldüreceksiniz, o kadar ki,  kişi komşusunu, amcaoğlunu ve akrabalarını öldürecek." Cemaatten bazıları tekrar sorar:
"Ey Allah'ın Resulü, o zaman aklımız  başımızda olduğu halde mi bunu yapacağız (yoksa delirmiş mi olacağız?)"
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm) şu cevabı verir:
"Hayır, bu esnada akıl kalmaz. (Aşırı hırs  ve cehalet sebebiyle) o devir insanlarının ekseriyetinin aklı ortadan kalkar. Bu durumda, halk içinde ortaya çıkan akıldan mahrum bir ayak takımı, öncekilerin yerine geçer." 
Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm):
"Davaları aynı olan iki büyük grup arasında büyük bir savaş vukua gelmedikçe kıyamet kopmaz" , buyurur.

 13-365 / 4758 - Ebu Ümeyye eş-Şa'bânî anlatıyor: "Ey Ebu Sa'lebe, dedim, şu ayet hakkında ne dersin?"

(Mealen): "Ey iman edenler! Siz kendinize bakın. Siz doğru yolda oldukça sapıtmış olanlar size zarar vermez.." (Maide 105).

Bana şu cevabı verdi:"Gerçekten bunu, iyi bilen birine sordun. Zira ben aynı şeyi  Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a sormuştum: Demişti ki:

"Ma'rufa sarılın, münkerden de kaçının! Ne zaman uyulan bir cimrilik, takip edilen bir heva, (dine, ahirete) tercih edilen dünyalık görür, rey sahiplerinin (selefi dinlemeden) kendi reylerini  beğendiklerini müşahede edersen, o zaman  kendine bak. İnsanlarla uğraşmayı bırak. Zîra (bu safhaya gelince) arkanızda sabır günleri var demektir. O günler avuçta ateş tutmak gibi (sıkıntılı)dır.  O günlerde, sizin kadar amel yapabilen bir kimseye elli kişinin ecri verilecektir."

 13-369 / 4760 - Hz. Ebu  Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) seslendiler:
"Ey Ebu Zerr!"
"Buyurun, Ey Allah'ın Resulü, emrinizdeyim!"  dedim.
"İnsanlara (kitle halinde) ölüm isabet edip, kabirlerin (ücretli) hizmetçiler tarafından kazılacağı zaman ne yapacaksın?" buyurdular.
"Benim için Allah ve Resulü neyi ihtiyar buyurursa onu yaparım!"  dedim.
"Sabrı tavsiye ederim!" buyurdular -veya, sabredersin! dediler- ve sonra bana tekrar seslendiler:
"Ey Ebu Zerr!"
"Buyurun ey Allah'ın Resûlü, sizi dinliyorum!" dedim.
"Zeyt mıntıkasının taşları kanda boğulduğunu gördüğün zaman ne yapacaksın?"
"Allah ve Resûlü benim için neyi ihtiyar buyurursa onu!" dedim.
"Sana kendilerinden olduğun yakınlarını tavsiye ederim!"  dedi.

Ben sordum:"Ey Allah'ın Resulü! (O zaman) kılıcımı alıp omuzuma koymayayım mı?""Böyle  yaparsan (fitneci) kavme ortak olursun!" buyurdular.
"Bana ne emredersiniz!" dedim.
"Evine çekil!" buyurdular.
"Evime girilirse?" dedim.
"Eğer kılıcın parıltısının seni şaşırtacağından korkarsan, elbiseni yüzüne ört. Gelen hem senin günahınla, hem de kendi günahıyla dönsün!"  buyurdular.
 

 

İstanbul -18.06.2008  
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail