13-399,400 / 4766 - Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Hz. Ömer (radıyallahu anh)'in yanında idik, bize:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın fitne hakkındaki hadisini
kim hafızasında tutuyor?" dedi. Ben atılıp:
"Ben biliyorum!" dedim.
"Sen iyi cür'etlisin, nasılmış söyle bakalım!" dedi.
Ben de anlattım:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ı işittim. Demişti ki:
"Kişinin fitnesi ehlinde, malında, çocuğunda, nefsinde ve
komşusundadır. Oruç, namaz, sadaka, emr-i bi'lmaruf ve nehy-i
ani'lmünker bu fitneye kefaret olur!"
Ömer (radıyallahu anh) atılıp:
"Ben bu fitneyi kastetmemiştim. Ben öncelikle denizin dalgaları
gibi dalgalanacak (bütün cemiyeti sarsacak) fitneyi kastetmiştim!"
dedi. Bunun üzerine ben:"Ey mü'minlerin emîri! O fitne ile sizin ne
alâkanız var! Sizinle onun arasında kapalı bir kapı mevcut!"
dedim."Bu kapı kırılacak mı, açılacak mı?" dedi."Hayır açılmayacak
bilakis kırılacak!" dedim. Hz. Ömer (hayıflanarak):"(Eyvah) Öyleyse
ebediyen kapanmayacak!" buyurdu." Ravi der ki: "Biz Huzeyfe (radıyallahu
anh)'ye sorduk:"Ömer bu kapının kim olduğunu biliyor muydu?""Evet,
dedi. Yarından önce bu gecenin olacağını bildiği katiyyette onu
biliyordu. Ben hadis rivayet ettim; boş söz (ve efsane)
anlatmadım."Huzeyfe (radıyallahu anh)'ye soruldu:"O kapı kimdir?"
"Ömer (radıyallahu anh)'dir!" buyurdu."
13-403,404 / 4768 - Hz. Ebu Bekr (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Ümmetimden bir
kısım insanlar Dicle denen bir nehir yanında, Basra denen geniş bir
düzlüğe inerler. Nehrin üzerinde bir köprü vardır. Oranın halkı
(kısa zamanda) çoğalır ve muhacirlerin [Müslümanların beldelerinden
biri olur. Ahirzamanda geniş yüzlü, küçük gözlü olan Benî Kantûra
gelip nehir kenarına inerler. Bundan böyle (Basra) halkı üç fırkaya
ayrılır:* Bir fırka sığır ve kır develerinin peşlerine takılıp (kır
ve ziraat hayatına dönerler, bunlar) helak olurlar.* Bir fırka
nefislerini(n kurtuluşunu esas) alırlar (ve Benî Kantûra ile sulh
yolunu) tutarlar. Böylece bunlar küfre düşerler.* Bir fırka da
çocuklarını geride bırakıp onlarla savaşırlar. İşte bunlar şehit
olurlar."
13-410 / 4770 - Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın zevcelerinden
Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:"Bir halifenin ölümü anında (ehl-i hal ve
akd arasında) ihtilaf olacak. (O zaman) Medine ahalisinden bir adam
(Mehdi) kaçarak Mekke'ye gidecek. Mekke halkından bir kısmı ona
gelecek ve (fitne çıkar korkusuyla) istemediği halde onu (evinden)
çıkaracaklar. Rükn ile Makam arasında ona biat edecekler. Onları
(ortadan kaldırmak için) Şam'dan bir ordu gönderilecek. Ordu
Mekke-Medine arasındaki el-Beyda'da yere batırılacak. İnsanlar bu
(kerameti) görünce Şam'ın ebdalı ve Irak ahalisinin velileri ona
gelip biat ederler. Sonra Kureyş'ten dayıları Kelb kabilesinden olan
bir adam zuhur eder ve (Mehdi ve adamlarına) karşı bir ordu
gönderir. Ama onlar bu orduya galebe çalarlar. Bu ordu, Kelbî'nin
(ihtirasıyla çıkarılmış) bir ordudur. Bu Kelbî'nin ganimetine
iştirak edemeyen zarara uğramıştır. (Mehdi, malı taksim eder. Halk
arasında peygamberlerinin sünnetini (ihya eder ve onun) ile amel
eder. İslam yeryüzünde yerleşir. Yedi yıl hayatta kalır. -Bazı
raviler dokuz yıl demiştir.- Sonra ölür ve Müslümanlar cenaze
namazını kılarlar."
13-412. Sayfa : Ebu Nuaym'ın İbnu Ömer'den rivayeti şöyle: "Her
nesilde ümmetimin en hayırlıları 500 kişidir. Ebdallar da kırk
kişidir. Ne 500'ler için ne de 40'lar için eksilme vardır. Bunlardan
bir kimse ölünce Allah yerine 50'den birini alır, kırklara koyar."
Yanındakiler: "Ey Allah'ın Resulü! Bize onların amellerini söyle!"
dediler.Buyurdu ki: "Onlar kendilerine zulmedenleri affederler.
Kendilerine kötülük yapanlara iyilik yaparlar. Allah'ın kendilerine
verdiği şeylerde başkalarına pek cömert davranırlar."
13-417 / 4771 - Hz. Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor:"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:"Size çullanmak üzere, yabancı kavimlerin,
tıpkı sofraya çağrışan yiyiciler gibi, birbirlerini çağıracakları
zaman yakındır."Orada bulunanlardan biri: "O gün sayıca azlığımızdan
mı?" diye sordu:"Hayır, buyurdular. Bilakis o gün siz çoksunuz.
Lakin sizler bir selin getirip yığdığı çerçöpler gibi hiçbir
ağırlığı olmayan çerçöpler durumunda olacaksınız. Allah,
düşmanlarınızın kalbinden size karşı korku duygusunu çıkaracak ve
sizin kalplerinize zaafı atacak!""Zaaf da nedir ey Allah'ın
Resulü?" denildi."Dünya sevgisi ve ölüm korkusu!" buyurdular."
13-422,423 / 4777 - İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ)
anlatıyor:"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Benî
İsrail üzerine gelen şeyler, aynıyla ümmetimin üzerine de
gelecektir. Öyle ki onlardan alenî olarak annesine gelen olmuşsa,
ümmetimden de bu çirkin işi mutlaka yapan olacaktır. Nitekim, Benî
İsrail yetmiş iki millete (dine, fırkaya) bölünmüştü. Benim ümmetim
de yetmiş üç millete bölünecektir. Bunlardan bir tanesi hariç hepsi
ateştedir.""Bu fırka hangisidir?" diye soruldu."Benim ve ashabımın
üzerinde olduğu şeyden ayrılmayanlardır!" buyurdular."
İstanbul -03.07.2008
http://sufizmveinsan.com
|