13-425,426 / 4779 -
Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:"Ümmetim için saptırıcı imamlardan korkarım.
Ümmetimin arasına kılıç bir kere girdi mi, artık kıyamet gününe
kadar kaldırılmaz. Ümmetimden bir kısım kabileler müşriklere
iltihak etmedikçe, ümmetimden bir kısım kabileler putlara
tapmadıkça kıyamet kopmaz. Ümmetimde otuz tane yalancı çıkacak
hepsi de kendisinin peygamber olduğunu iddia edecek. Halbuki ben
peygamberlerin mührüyüm (sonuncusuyum) ve benden sonra
peygamber de
yoktur. Ümmetimden bir grup hak üzerinde olmaktan geri durmaz.
Onlara muhalefet edenler onlara zarar veremezler. Allah'ın (Kıyamet)
emri, onlar bu halde iken gelir."
13-431 / 4785 - Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:"Umeranız hayırlı olanlarınızdan iseler,
zenginleriniz sehâvetkâr kimselerse, işlerinizi aranızda müşavere
ile hallediyorsanız, bu durumda yerin üstü (hayat), altından
(ölümden) hayırlıdır. Eğer umeranız şerirlerinizden, zenginleriniz
cimri ve işleriniz kadınların elinde ise, yerin altı üstünden,
(ölmek yaşamaktan) daha hayırlıdır. (Çünkü artık dini ikame imkanı
kalmaz.)"
13-435 / 4787 - Ebu
Malik veya Ebu Amir el-Eş'arî (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Ümmetimden bir
kavim, ferci (zinayı), ipeği, içkiyi, çalgıyı helal addedecektir.
Bir kısım kavimler de bir dağın eteğine inecekler. Onların sürüsünü,
çoban sabahları yanlarına getirecek. (Fakir) bir adam da bir
ihtiyacı için yanlarına gelecek. Onlar adama:"Bize yarın gel!"
derler. Bunun üzerine Allah onları geceleyin yakalayıverir ve dağı
tepelerine koyarak bir kısmını helak eder. Geri kalanları da mesh
ederek kıyamete kadar maymun ve hınzırlara çevirir."
13-439 / 4789 -
Abdurrahman İbnu Abdi'l-Ka'be anlatıyor: "Mescide girmiştim.
Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ)'yı gördüm,
Ka'be'nin gölgesinde oturuyordu. Ka'be'nin gölgesinde birçok kimse
ona müteveccih olarak oturmuştu. Ben de ona doğru oturdum. Şunu
anlattı:"Bir seferde Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la
beraberdik. Bir yerde konakladık. Kimimiz çadırını tamir ediyor,
kimimiz yerini düzlüyor, kimimiz hayvanlarını güdüyordu. Derken
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın münadisi seslendi: "es-Salatu
câmia: Haydin namaza!" Resulullah'a gittik, yanında toplandık.
Şöyle buyurdular:"Benden önce her peygamber, ümmeti için hayır
bildiği şeyi onlara öğretmekle mükellef idi. Onlar için şer bildiği
şeyden de onları inzar etmesi (korkutması) gerekli idi. Bilesiniz,
şu ümmetinizin afiyeti önce gelenler hakkında kesin kılınmıştır.
Sonrakiler belaya ve kötü addedeceğiniz birkısım hallere maruz
kalacaklardır. Birbirini takip eden fitneler gelecek. Mü'min: "Bu
fitne helakimdir" diyecek. Sonra bu kalkacak, başka bir fitne
gelecek. "Helakim işte bundan, işte bundan" diyecek. Öyleyse, kim
ateşten uzak kalmayı ve cennete girmeyi dilerse, Allah'a ve ahiret
gününe inanır olduğu halde ölümü karşılasın. İnsanlara, onların
kendisine nasıl muamele etmelerini dilerse öyle muamelede bulunsun.
Kim bir imama biat edip samimiyetle sadakat sözü vermiş ise,
elinden geldikçe ona itaat etsin. Bir başkası gelip, önceki ile
münazaaya girişecek olursa sonradan çıkanın boynunu uçurun."Ravi (Abdurrahman)
der ki: "Abdullah İbnu Amr'a yanaştım ve:"Allah aşkına söyle. Bu
anlattıklarını bizzat kendin Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'dan
işittin mi?" dedim. Sorum üzerine eliyle kulak ve kalbini
tutarak:"Evet kulaklarım işitti, kalbim de belledi" dedi. Ben:"Ama,
amcaoğlun Muaviye, bize mallarımızı aramızda batıl bir şekilde
yememizi, birbirimizi öldürmemizi emrediyor. Halbuki Allah Teala
hazretleri (mealen): "Ey iman edenler! Birbirinizin malını haram
şekilde yemeyin; ancak karşılıklı rıza ile yaptığınız ticaret
başkadır. Birbirinizi ve kendinizi öldürmeyin. Canlarınızı da boşu
boşuna tehlikeye atmayın. Şüphesiz ki Allah size merhametlidir"
(Nisa 29) buyuruyor" dedim.Biraz sustu sonra:"Allah'a itaatte ona
itaat et, Allah'a isyanda ona isyan et!" dedi. "
13-441 / 4790 - Hz.
Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm): "Irak ehline bir ölçeklik yiyecek ve tek dirhemlik
paranın gelmeyeceği zaman yakındır!" buyurmuşlardı."Nereden?" diye
soruldu."Acem diyarından. Onlar bunu yasaklayacak" buyurdu ve
devamla:
"Şam ehline de tek dinarlık paranın ve bir ölçeklik yiyeceğin
gelmeyeceği zaman yakındır!" buyurdular. Yine:"Bu nereden
gelmeyecek?" diye soruldu."Rum cihetinden!" buyurdular. Sonra (Hz.
Cabir) bir müddet sustu (ve ilave etti: "Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) dedi ki:"Ümmetimin sonunda bir halife gelecek; malı sayı
ile değil, avuç avuç dağıtacak!”
13-445 / 4793 - Hz.
Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki: "İblis'in arşı deniz üzerindedir. Oradan
askerlerini gönderip insanları fitneye atar. Bunlardan, yanında
mertebece en yüksek olanı en büyük fitneyi çıkarandır. Askerlerinden
biri gelip: "Şunu şunu yaptım!" der. İblis: "Hiçbir şey
yapmamışsın!" der. Sonra bir diğeri gelip: "Ben falanı(n peşini)
hanımıyla arasını açıncaya kadar bırakmadım!" der." İblis onu
kendine yaklaştırıp:“Sen ne iyisin” der.
13-449.Sayfa :
Rasûlullah Efendimiz (aleyhissalâtu vesselâm) buyurur ki: "Emanet
(din duygusu, adalet, emniyet) insanların kalplerinin
derinliklerine iner (fıtrî olarak onlarda vardır). Sonra Kur'an ve
sünnetten aldıkları bilgilerle bunu beslerler, kuvvetlendirirler.
Emanetin kaldırılmasına gelince, (bu da yavaş yavaş olur, şöyle
ki:) Kişi uyur (fesada bulaşma nispetinde emanet(ten bir miktarı)
kalbinden alınır. Öyle ki, emanetin yeri, rengi uçmuş bir yanık izi
gibi küçük bir lekeye döner. Kişi bir kere daha uyur, (cemaatten
geri kalan da) alınır. Bu sefer geride, senin ayağının üzerinden
yuvarlanan kor taneciğinin hasıl ettiği kabarcık gibi bir iz kalır.
Bu kabarcık nasıl ki boştur, sana te'sir etmeden söner gider, (aynen
öyle de emanetten kalan iz de yaşayışa hiç bir tesir icra etmez).
Böylece insanlar alışveriş (ve günlük yaşayışlarına) gitmek üzere
müşkil bir günün) sabahına erişirler. Hemen hemen hiç kimse emaneti
eda etmez (dinin istediği şekilde yaşamaz). Zamanla iyiler o kadar
azalır ki) parmakla gösterilmeye başlanır ve "Falanca yerde emin bir
adam varmış" denir. Bir kimse lehinde "Ne akıllı, ne nezaketli, ne
civanmert kişi" diye medh ü sena edilir de o adamın kalbinde hardal
tanesi kadar iman bulunmaz."
İstanbul -09.07.2008
http://sufizmveinsan.com
|