14-233,…,236 / 4993 -
Hz. Süheyb (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"Sizden öncekiler
arasında bir kral vardı. Onun bir de sihirbazı vardı. Sihirbaz
yaşlanınca krala: "Ben artık yaşlandım. Bana bir oğlan çocuğu gönder
ve sihir yapmayı öğreteyim!" dedi. Kral da öğretmesi için ona bir
oğlan gönderdi. Oğlanın geçtiği yolda bir rahip yaşıyordu. (Bir gün
giderken) rahibe uğrayıp onu dinledi, konuşması hoşuna gitti. Artık
sihirbaza gittikçe, rahibe uğruyor, yanında (bir müddet) oturup onu
dinliyordu.(Bir gün) delikanlıyı sihirbaz, yanına gelince dövdü.
Oğlan da durumu rahibe şikayet etti. Rahip ona:
"Eğer sihirbazdan
(dövecek diye) korkarsan:
"Ailem beni oyaladı!"
de; ailenden korkacak olursan, "Beni sihirbaz oyaladı" de!" diye
tenbihte bulundu.
O bu halde (devam eder)
iken, insanlara mani olmuş bulunan büyük bir canavara rastladı.
(Kendi kendine):
"Bugün bileceğim;
sihirbaz mı efdal, rahip mi efdal!" diye mırıldandı.
Bir taş aldı ve:
"Allahım! Eğer rahibin
işi, sana sihirbazın işinden daha sevimli ise, şu hayvanı öldür ve
insanlar geçsinler!" deyip, taşı fırlattı ve hayvanı öldürdü.
İnsanlar yollarına devam ettiler. Delikanlı rahibe gelip durumu
anlattı. Rahib ona:
"Evet! Bugün sen benden
efdalsin (üstünsün)! Görüyorum ki, yüce bir mertebedesin. Sen
imtihan geçireceksin. İmtihana maruz kalınca sakın benden haber
verme!" dedi.
Oğlan anadan doğma
körleri ve alaca hastalığına yakalananları tedavi eder, insanları
başkaca hastalıklardan da kurtarırdı. Onu kralın gözleri kör olan
arkadaşı işitti. Birçok hediyeler alarak yanına geldi ve:
"Eğer beni tedavi
edersen, şunların hepsi senindir" dedi. O da:
"Ben kimseyi tedavi
etmem, tedavi eden Allah'tır. Eğer Allah'a iman edersen, sana şifa
vermesi için dua edeceğim. O da şifa verecek!" dedi. Adam derhal
iman etti, Allah da ona şifa verdi.Adam bundan sonra kralın yanına
geldi. Eskiden olduğu gibi yine yanına oturdu. Kral:
"Gözünü sana kim iade
etti?" diye sordu.
"Rabbim!" dedi. Kral:
"Senin benden başka bir
rabbin mi var?" dedi. Adam:
"Benim de senin de
rabbimiz Allah'tır!" cevabını verdi. Kral onu yakalatıp işkence
ettirdi. O kadar ki, (gözünü tedavi eden ve Allah'a iman etmesini
sağlayan) oğlanın yerini de gösterdi. Oğlan da oraya getirildi. Kral
ona:
"Ey oğul! Senin sihrin
körlerin gözünü açacak, alaca hastalığını tedavi edecek bir dereceye
ulaşmış, neler neler yapıyormuşsun!" dedi. Oğlan:
"Ben kimseyi tedavi
etmiyorum, şifayı veren Allah'tır!" dedi. Kral onu da tevkif
ettirip işkence etmeye başladı. O kadar ki, o da rahibin yerini
haber verdi. Bunun üzerine rahip getirildi. Ona:
"Dininden dön!" denildi.
O bunda direndi. Hemen bir testere getirildi. Başının ortasına
konuldu. Ortadan ikiye bölündü ve iki parçası yere düştü. Sonra
oğlan getirildi. Ona da:
"Dininden dön!" denildi.
O da imtina etti. Kral onu da adamlarından bazılarına teslim etti.
"Onu falan dağa götürün,
tepesine kadar çıkarın. Zirveye ulaştığınız zaman (tekrar dininden
dönmesini talep edin); dönerse ne âla, aksi takdirde dağdan aşağı
atın!" dedi.
Gittiler onu dağa
çıkardılar. Oğlan:
"Allahım, bunlara karşı,
dilediğin şekilde bana kifayet et!" dedi. Bunun üzerine dağ onları
salladı ve hepsi de düştüler. Oğlan yürüyerek kralın yanına geldi.
Kral:
"Arkadaşlarıma ne oldu?"
dedi.
"Allah, onlara karşı
bana kifayet etti" cevabını verdi. Kral onu adamlarından bazılarına
teslim etti ve:
"Bunu bir gemiye
götürün. Denizin ortasına kadar gidin. Dininden dönerse ne âla,
değilse onu denize atın!" dedi. Söylendiği şekilde adamları onu
götürdü. Oğlan orada:
"Allahım, dilediğin
şekilde bunlara karşı bana kifayet et!" diye dua etti. Derhal
gemileri alabora olarak boğuldular. Çocuk yine yürüyerek hükümdara
geldi. Kral:
"Arkadaşlarıma ne oldu?"
diye sordu. Oğlan:
"Allah onlara karşı
bana kifayet etti" dedi. Sonra krala:
"Benim emrettiğimi
yapmadıkça sen beni öldüremeyeceksin!" dedi. Kral:
"O nedir?" diye sordu.
Oğlan:
"İnsanları geniş bir
düzlükte toplarsın, beni bir kütüğe asarsın, sadağımdan bir ok
alırsın. Sonra oku, yayın ortasına yerleştirir ve:
"Oğlanın Rabbinin
adıyla" dersin. Sonra oku bana atarsın. İşte eğer bunu yaparsan beni
öldürürsün!" dedi.
Hükümdar, hemen halkı
bir düzlükte topladı. Oğlanı bir kütüğe astı. Sadağından bir ok
aldı. Oku yayının ortasına yerleştirdi. Sonra:
"Oğlanın Rabbinin
adıyla!" dedi ve oku fırlattı. Ok çocuğun şakağına isabet etti.
Çocuk elini şakağına okun isabet ettiği yere koydu ve Allah'ın
rahmetine kavuşup öldü.
Halk:
"Oğlanın Rabbine iman
ettik!" dediler. Halk bu sözü üç kere tekrar etti. Sonra krala
gelindi ve:
"Ne emredersiniz?
Vallahi korktuğunuz başınıza geldi. Halk oğlanın Rabbine iman
etti!" denildi. Kral hemen yolların başlarına hendekler kazılmasını
emretti. Derhal hendekler kazıldı. İçlerinde ateşler yakıldı. Kral:
"Kim dininden dönmezse
onu bunlara atın!" diye emir verdi. Yahut hükümdara "Sen at!" diye
emir verildi.İstenen derhal yerine getirildi. Bir ara, beraberinde
çocuğu olan bir kadın getirildi. Kadın oraya düşmekten çekinmişti,
çocuğu:
"Anneciğim sabret. Zîra
sen hak üzeresin!" dedi.
İstanbul -04.10.2008
http://sufizmveinsan.com
|