14-244,245 / 4995 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizden
önce yaşayanlardan üç kişi yola çıktılar. (Akşam olunca) geceleme
ihtiyacı onları bir mağaraya sığındırdı ve içine girdiler. Dağdan
(kayan) bir taş yuvarlanıp, mağaranın ağzını üzerlerine kapadı.
Aralarında:
"Sizi
bu kayadan, salih amellerinizi şefaatçi kılarak Allah'a yapacağınız
dualar kurtarabilir!" dediler. Bunun üzerine birincisi şöyle dedi:
"Benim
yaşlı, ihtiyar iki ebeveynim vardı. Ben onları çok kollar, akşam
olunca onlardan önce ne ailemden ne de hayvanlarımdan hiçbirine
yedirip içirmezdim. Bir gün ağaç arama işi beni uzaklara attı. Eve
döndüğümde ikisi de uyumuştu. Onlar için sütlerini sağdım. Hâlâ
uyumakta idiler. Onlardan önce aileme ve hayvanlarıma yiyecek
vermeyi uygun bulmadım, onları uyandırmaya da kıyamadım. Geciktiğim
için çocuklar ayaklarımın arasında kıvranıyorlardı. Ben ise süt
kapları elimde, onların uyanmalarını bekliyordum. Derken şafak
söktü:
" Ey
Allahım! Bunu senin rızan için yaptığımı biliyorsan, bizim yolumuzu
kapayan şu taştan bizi kurtar!"
Taş
bir miktar açıldı. Ama çıkacakları kadar değildi.
İkinci
şahıs şöyle dedi:
"Ey
Allahım! Benim bir amca kızım vardı. Onu herkesten çok seviyordum.
Ondan kâm almak istedim. Ama bana yüz vermedi. Fakat gün geldi
kıtlığa uğradı, bana başvurmak zorunda kaldı. Ona, kendisini bana
teslim etmesi mukabilinde yüz yirmi dinar verdim; kabul etti. Arzuma
nail olacağım sırada:
"Allah'ın mührünü, gayr-ı meşru olarak bozman sana haramdır!" dedi.
Ben de
ona temasta bulunmaktan kaçındım ve insanlar arasında en çok
sevdiğim kimse olduğu halde onu bıraktım, verdiğim altınları da
terkettim.Ey Allahım, eğer bunları senin rızayı şerifin için
yapmışsam, bizi bu sıkıntıdan kurtar."
Kaya
biraz daha açıldı. Ancak onlar çıkabilecek kadar açılmadı.
Üçüncü
şahıs dedi ki:
"Ey
Allahım, ben işçiler çalıştırıyordum. Ücretlerini de derhal
veriyordum. Ancak bir tanesi [bir farak pirinçten ibaret olan]
ücretini almadan gitti. Ben de onun parasını onun adına işletip kâr
ettirdim. Öyle ki çok malı oldu. Derken (yıllar sonra) çıkageldi ve:
"Ey
Abdullah! Bana olan borcunu öde!" dedi. Ben de:
"Bütün
şu gördüğün sığır, davar, deve, köleler senindir. Git bunları al
götür!" dedim. Adam:
"Ey
Abdullah, benimle alay etme!" dedi. Ben tekrar:
"Ben
kesinlikle seninle alay etmiyorum. Git hepsini al götür!" diye
tekrar ettim. Adam hepsini aldı götürdü.
"Ey
Allahım, eğer bunu senin rızan için yaptıysam, bize şu halden
kurtuluş nasip et!" dedi. Kaya açıldı, çıkıp yollarına devam
ettiler."
14-248
/ 4996 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizden
önce yaşayanlar arasında Kifl adında biri vardı. Bildiğinden hiç
şaşmazdı. İhtiyaç içinde olduğunu bildiği bir kadına gelerek, altmış
dinar verdi. Kadından kâm almak üzere teşebbüse geçince kadın,
titredi ve ağladı.
"Niye
ağlıyorsun?" diye sorunca, kadın:
"Bu
benim hiç yapmadığım (haram) bir amel. Bu günaha beni razı eden de
fakrımdır!" dedi. Adam da:
"Yani
sen şimdi Allah korkusuyla mı ağlıyorsun? Öyleyse, Allah'tan
korkmaya ben senden daha layıkım! Haydi git, verdiğim para da senin
olsun. Vallahi ben bundan böyle Allah'a hiç asi olmayacağım!" dedi.
Adam o
gece öldü. Sabah, kapısında şu yazılı idi:
"Allah
Kifl'i mağfiret etti!"Halk bu duruma şaşırdı kaldı. Allah o devrin
peygamberine Kifl'in durumunu vahyen bildirinceye kadar şaşkınlık
devam etti."
İstanbul -15.10.2008
http://sufizmveinsan.com
|