Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
157.Bölüm


14-260 / 5003 - Yine Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Eğer Benî İsrail olmasaydı, et kokuşmazdı. Eğer Havva olmasaydı, kadınlar kocalarına hiçbir zaman ihanet etmezdi."

 14-271,272 / 5004 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Nefsim kudret elinde olan Zat-ı Zülcelal'e yemin ederim! Meryem oğlu İsa'nın, aranıza (bu şeriatle hükmedecek) adaletli bir hakim olarak ineceği, istavrozları kırıp, hınzırları öldüreceği, cizyeyi (Ehl-i Kitap'tan)  kaldıracağı vakit yakındır. O zaman, mal öylesine artar ki, kimse onu kabul etmez; tek bir secde, dünya ve içindekilerin tamamından daha hayırlı olur."

Sonra Ebu Hureyre der ki: Dilerseniz şu ayeti okuyun. (Mealen): "Kitap ehlinden hiçbir kimse yoktur ki, ölümünden önce O'nun (İsa'nın) hak peygamber olduğuna iman etmesin. Kıyamet gününde  ise İsa onlar aleyhine şahitlik edecektir.”

 14-276 / 5007 - Ümmü Seleme (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resululah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:"Mehdi benim zürriyetimden, kızım Fatıma'nın evladlarındandır."

 14-290,291,292 / 5009 - Şa'bî'nin, Fatıma Bintu Kays (radıyallahu anhâ)'dan nakline göre Fatıma şöyle  anlatmıştır: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki :"Temîmu'd-Dari Hıristiyan bir kimse idi. Gelip biat etti ve Müslüman oldu.O, benim Mesih Deccal'den anlattığıma  uygun olan bir rivayette bulundu. Bana  anlattığına göre, Temim, bir gemiye binip denize açılmıştır. Yanında Lahm ve Cüzam kabilelerinden otuz kişi vardı. (Hava şartları iyi olmadığı için) onlarla denizin dalgaları bir ay kadar oynadı. Sonunda güneşin battığı esnada denizde bir adaya yanaştılar. Geminin kayıklarına binerek adaya çıktılar. Derken karşılarına çok tüylü kıllı bir hayvan çıktı. Bunlar, tüylerinin çokluğundan hayvanın baş tarafı  neresi, arka tarafı neresi anlayamadılar. (Şaşkın şaşkın):"Sen necisin,  neyin nesisin?" dediler. O cevap verdi:"Ben cessâseyim!""Cessâse nedir?"  denildi."Ey cemaat! Şu manastıra kadar gelin! İçinde bir adam var, o sizin haberinize müştaktır!" dedi. O, böylece bir adamdan söz edince, biz onun bir şeytan olmasından korktuk. Hemen koşarak manastıra girdik. İçeride bir adam vardı; hilkatçe gördüklerimizin en irisiydi  ve elleri boynuna, dizlerinden topuklarına demirle sıkı şekilde bağlanmıştı."Vah sana! Kimsin sen?""Benim haberimi alabilmişsiniz. Şimdi siz kimsiniz, bana söyleyin!"  dedi. Arkadaşlarım:"Biz bir grup Arabız. Bir gemideydik, denizin coşkun bir  anına rastladık. Dalgalar bizi bir ay oynatıp oyaladı. Sonra şu adaya yaklaştık, sandallara binip adaya çıktık. Tüylü ve çok kıllı bir hayvanla karşılaştık. Tüyünün çokluğundan başı ne taraf, arkası ne taraf anlayamadık.

"Vah sana, nesin sen?" dedik."Ben cessâseyim!" dedi. Biz: "Cessâse de ne?" dedik."Manastırdaki şu adama gelin, o sizin haberinize pek müştaktır!"  dedi. Biz de koşarak sana geldik. Biz onun bir şeytan olmadığından emin olmadığımız için korktuk" dedik. Adam:

"Bana Beysan hurmalığından haber verin!" dedi. Biz:"Onun neyinden haber soruyorsun?" dedik."Ben onun ağacından soruyorum, meyve veriyor mu?" dedi.

"Evet!" dedik."Öyleyse meyve vermeme zamanı yakındır!" dedi."Bana Taberiya gölünden haber verin!" dedi.

"Onun nesinden haber istiyorsun?" dedik.

"Onun suyunun çekilmesi yakındır!" dedi.

"Bana Zuğer gözesinden haber verin!" dedi.

"Sen onun neyinden haber istiyorsun?" dedik.

"Gözede su var mıdır? Orada su var mıdır?" dedi.

"Evet, onun çok suyu vardır! Sahipleri onun  suyu ile ziraat yapıyorlar!" dedik.

"Ümmilerin peygamberlerinden bana haber verin. O ne yaptı?" dedi.

"O Mekke'den çıkıp Yesrib'e (Medine'ye) yerleşti" dedik.

"Araplar O'nunla mukatele etti  mi?" dedi. Biz:

"Evet!" dedik.

"Onlara karşı ne yaptı?" dedi. Biz de, (onu ezmek için) peşine düşen Araplara galebe çaldığını, Arapların kendisine itaat  ettiklerini haber verdik. (O da bize):

"Bu, onların itaat etmeleri, kendileri için daha hayırlıdır. Ben şimdi size kendimi tanıtayım:

Ben Mesih Deccal'im. Çıkış için bana izin verilme zamanı yakındır. O zaman çıkıp yeryüzünde dolaşacağım. Kırk gün  içinde uğramadığım karye (köy) kalmayacak. Mekke ile Taybe (Medine) hariç. Bu iki şehir bana haramdır. Onlardan birine her ne vakit girmek istersem, elinde yalın kılıç bir melek beni karşılar, benim oraya girmeme mani olur. Onların her bir geçidinde bir melek vardır, onları korur!" dedi."

Sonra Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) çubuğuyla minbere dürterek:

"Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Bu Taybe'dir! Ben bunu size anlattım değil mi?" buyurdular. Halk da:

"Evet!" diye karşılık verdi. Bunun üzerine (aleyhissalâtu vesselâm):

"Temîmi'd-Dâri'nin rivayetinin benim size ondan (Mesih Deccal'dan) Mekke ve Medine'den anlattığıma muvafık düşmesi hoşuma gitti. Bilesiniz o Şam denizinde veya Yemen denizindedir. Hayır doğu tarafındadır. Evet o doğu tarafında zuhur edecektir. O doğu tarafından zuhur edecektir!" buyurdu ve eliyle doğu tarafına işaret etti."

 İstanbul -29.10.2008  
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail