14-296
/ 5011 - Hz. Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Deccal
çıktığı vakit beraberinde su ve ateş vardır. Ancak halkın ateş
olarak gördüğü tatlı sudur; halkın su olarak gördüğü ise yakıcı bir
ateştir. Sizden kim o güne ererse, halkın ateş olarak gördüğüne
düş(meyi kabul et)sin. Çünkü o, tatlı soğuk sudur."
14-297
/ 5012 - Ebu Saîdi'l-Hudrî (radıyallahu anh)'nin anlattığına göre,
Aleyhissalâtu vesselâm'a Deccal'den sormuştur. Aleyhissalâtu
vesselâm da şu cevabı vermiştir:
"O
(Deccal) çıktığı gün (aynen bir insan gibidir) yemek yer. Ben size,
onun hakkında, benden önceki peygamberlerden hiçbirinin kendi
ümmetine anlatmadığı hususları anlatacağım:
Onun
sağ gözü meshedilmiştir (görmez), pertlektir, göz hadakası yoktur,
sanki hadakası çevrim içinde bir balgam gibidir. Sol gözü de inciden
bir yıldız gibidir. Onun beraberinde sanki cennet ve ateşin birer
misli vardır. Ancak hakikatta ateşi cennet, suyu da ateştir.
Haberiniz olsun! Onun yanında iki kişi vardır; köy halkını inzar
ederler. Bu ikisi köyden çıkınca Deccal'in ashabından ilki oraya
girer."
14-298
/ 5013 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) Veda haccı sırasında (bir ara):
"Halk
susup dinlesin!" buyurdular. Sonra Allah'a hamd ve senada bulunup,
arkadan Mesih ve Deccal'den uzun uzun söz ettiler ve buyurdular ki:
"Allah'ın gönderdiği her peygamber, ümmetini onunla inzar etti. Nuh
aleyhisselam ümmetini onunla inzar etti, ondan sonra gelen
peygamberler de. O, sizin aranızda çıkacak. Onun hali sizden gizli
kalmayacak. Rabbinizin tek gözlü olmadığı size kapalı değildir. O
ise sağ gözü kör birisidir. Onun gözü, sanki (salkımdan) dışa
fırlamış bir üzüm danesi gibidir. [İki gözünün arasında kefere yani
kâfir yazılmış olacaktır. Bunu her Müslüman okuyacaktır]."
14-300,301 / 5015 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Ömer
İbnu'l-Hattab (radıyallahu anh), Ashab'tan bir grup içerisinde
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte İbnu Sayyad'a doğru
gittiler, Onu, Benî Megâle şatosunun yanında çocuklarla oynar
buldular. O sıralarda büluğa yaklaşmış durumdaydı. İbnu Sayyad,
Aleyhissalâtu vesselâm, eliyle sırtına vuruncaya kadar (onların
geldiğini) hissetmedi. Aleyhissalâtu vesselâm, omuzuna vurup:
"Benim
Allah'ın resulü olduğuma şehadet ediyor musun?" diye sordu. İbnu
Sayyad ona bakıp:
"Şehadet
ederim ki, sen ümmilerin peygamberisin!" dedi. İbnu Sayyad da
Resulullah'a:
"Sen,
benim Allah'ın resulü olduğuma şehadet eder misin?" dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm onu reddetti ve:
"Ben
Allah'a ve O'nun resullerine iman ettim!" buyurdu ve sonra sordu:
"Pekiyi, ne görüyorsun?"
"Bana
bir doğru sözlü (sadık), bir de yalancı (kazib) gelmektedir" diye
cevap verdi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:
"Sana
bu iş karıştırıldı! (Sıdkı kizb; kizbi sıdk ile karıştırıyorsun)"
buyurdular.
Sonra
da Aleyhissalâtu vesselâm ona:
"Ben
senin için (içimde) bir şey sakladım (bil bakalım!)" dedi. İbnu
Sayyad:
"O
dumandır!" diye cevap verdi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Sus,
sen kendi kadrini hiçbir vakit aşamayacaksın!" buyurdular.
Bunun
üzerine Hz. Ömer (radıyallahu anh):
"Ey
Allah'ın Resulü! Bana müsaade buyurun şunun boynunu vurayım!" dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm da:
"Eğer
(Deccal) bu ise, sen ona musallat edilecek değilsin, eğer bu Deccal
değilse onu öldürmekte sana bir hayır yok!" buyurdular." [
Tirmizî, "Ben senin için (içimde) bir
şey sakladım (bil bakalım!)" sözünden sonra şu ibareyi ilave etti:
"Onun
için (içinde) "O halde semanın ap aşikâr bir duman getireceği günü
gözetle (Habibim)" (Duhan 10) ayetini gizlemişti."
14-305
/ 5017- Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Ayakkabıları kıldan bir kavimle savaşmadıkça kıyamet kopmaz. Siz,
yüzleri kılıflı kalkanlar gibi, gözleri küçük, burunları yassı olan
bir kavmle savaşmadıkça kıyamet kopmaz."
14-309,310 / 5018 - Yine Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Rumlar, A'mak ve Dâbık nam mahallere inmedikçek kıyamet kopmaz.
Onlara karşı Medine'den bir ordu çıkar. Bunlar o gün arz ehlinin en
hayırlılarıdır. Bu ordunun askerleri savaşmak üzere saf saf düzen
alınca, Rumlar:
"Bizden
esir edilenlerle aramızdan çekilin de onları öldürelim!" derler.
Müslümanlar da:
"Hayır!
Vallahi sizinle, kardeşlerimizin arasından çekilmeyiz" derler. Bunun
üzerine (Müslümanlar) onlarla harb eder. Bunlardan üçte biri
inhizama uğrar. Allah ebediyen bunların tevbesini kabul etmez. Üçte
biri katledilir, bunlar Allah indinde şehitlerin en
faziletlileridir.
Üçte
biri de muzaffer olur. Bunlar ebediyen fitneye düşmezler. Bunlar
İstanbul'u da fethederler. (Fetihten sonra) bunlar, kılıçlarını
zeytin ağacına asmış ganimet taksim ederken, şeytan aralarında
şöyle bir nida atar:
"Mesih
Deccal, ailelerinizde sizin yerinizi aldı!" Bunun üzerine,
çıkarlar. Ancak bu haber batıldır. Şam'a geldiklerinde (Deccal)
çıkar. Bunlar savaş için hazırlık yapıp safları tanzim ederken,
namaz için ikamet okunur. Derken İsa İbnu Meryem iner ve onlara
gitmek ister. Allah'ın düşmanı, Hz. İsa'yı görünce, tıpkı tuzun suda
erimesi gibi, erir de erir. Eğer bırakacak olsa, (kendi kendine)
helak oluncaya kadar eriyecekti. Ancak Allah onu kudret eliyle
öldürür; öyle ki onlara, harbesindeki kanını gösterir."
14-311
/ 5019 - Yine Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün):
"Bir
tarafı karada bir tarafı da denizde olan bir şehir işittiniz mi?"
diye sordular. Oradakiler: "Evet!" deyince, şöyle buyurdular:
"İshakoğullarından
yetmiş bin kişi bu şehre sefer tertiplemedikçe kıyamet kopmaz.
Askerler şehre gelince konaklarlar. Ancak silahla savaşmazlar, tek
bir ok dahi atmazlar.
"Lailahe
illallahu vallahu ekber!" derler. Bunun üzerine şehrin deniz tarafı
düşer. Sonra askerleri ikinci kere, "Lailahe illallahu vallahu ekber"
derler, şehrin diğer tarafı da düşer. Sonra tekrar "Lailahe
illallahu vallahu ekber!" derler. Bu sefer onlara (kapılar) açılır.
Oradan şehre girerler ve şehrin ganimetini toplarlar. Ganimetleri
aralarında taksim ederlerken, yanlarına bir münadi gelip:
"Deccal
çıktı!" diye bağırır. Askerler her şeyi bırakıp geri dönerler"
14-312
/ 5020 - İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Yahudilerle savaşacak ve onları öldüreceksiniz. Öyle ki taş dahi:
"Ey
Müslüman! İşte Yahudi, arkamda (saklandı), gel, öldür onu!"
diyecek."
İstanbul -07.11.2008
http://sufizmveinsan.com
|