14-377,378 / 5071 - Ebu
Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"(Ashab, Resulullah'a):
"Ey Allah'ın Reulü!
Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Bulutsuz bir günde,
öğle vaktinde güneşi görme hususunda bir itişip kakışmanız olur
mu?" diye sordu. Ashab:
"Hayır!" deyince:
"Bulutsuz (dolunaylı)
gecede ayı görmekte itişip kakışmanız olur mu?" diye tekrar sordu.
Ashab yine:
"Hayır!" deyince:
"Nefsim yed-i kudretinde
olan Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun, Rabbinizi görme hususunda da
hiçbir itişip kakışmanız olmayacak. Tıpkı güneş ve ayı görmede
itişip kakışmanız olmadığı gibi. Böylece kul, Rabbiyle karşı karşıya
gelecek. Rabb Teala:
"Ey filan! Ben sana
ikram etmedim mi? Seni efendi yapmadım mı? Sana zevce vermedim mi?
Atı, deveyi sana musahhar (hizmetçi) kılmadım mı? Reislik yapmana,
ganimet malından dörtte bir almana müsaade etmedim mi?" diye
soracak. Kul:
"Evet ey Rabbim!"
diyecek. Rab Teala:
"Benimle karşılaşacağını
hiç düşünmedin mi?" diyecek. Kul bu soruya:
"Hayır!" karşılığını
verecek. Rab Teala da:
"Öyleyse şimdi de ben
seni unutuyorum. Tıpkı (dünyada) sen beni unuttuğun gibi!" diyecek.
Sonra ikinci kul Allah'ın karşısına çıkar. Rab Teala ona da aynı
şeyleri söyler. Sonra üçüncüye de birinciye söylediklerinin aynısını
söyler. Kul:
"Evet! ey Rabbim!" der.
Rab Teala da:
"Benimle karşılaşacağını
hiç aklından geçirdin mi?" diye sorar. Kul:
"Ey Rabbim, sana,
kitaplarına ve peygamberlerine inandım. Namaz kıldım, oruç tuttum,
sadaka verdim!" der ve elinden geldiğince (Hak Teala hakkında) hayır
senada bulunur. Rab Teala:
"Bu hususta lehine
şehadet edecek biri var mı?" diye soracak. Kul:
"Hayır, yok!" diyecek.
Rab Teala:
"Şimdi senin aleyhine
bir şahit gönderilecek!" der. Kul kendi kendine:
"Benim aleyhime şahidlik
yapacak da kim?" diye içinden düşünür. Kulun ağzı mühürlenir.
Uyluğuna:
"Haydi konuş!" denir.
Uyluğu , eti, kemiği konuşup, onun amelini haber verirler. Bu, onun
kendisi için bir özür aramaması içindir. Bu kimse, Allah'ın gadabına
uğrayan münafıktır."
14-381,382,383 / 5072 -
İbnu'l-Müseyyeb, Atâ İbnu Zeyd el-Leysî, Ebu Hureyre (radıyallahu
anh)'den naklen anlatıyor:
"İnsanlar Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a:
"Ey Allah'ın Resulü!
Kıyamet günü Rabbimizi görecek miyiz?" diye sordular. O da:
"Siz bulutsuz dolunay
gecesinde ayı görmekten şüpheye düşer misiniz?" diye sordu. Onlar;
"Hayır! Ey Allah'ın
Resulü!" diye cevap verdiler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Bulutsuz bir günde
güneşi görmekten şüphe eder misiniz?" diye tekrar sordu. Ashab yine:
"Hayır!" cevabını verdiler. Bunun üzerine:
"Şunu bilin ki, siz
Rabbinizi de böyle göreceksiniz. Kıyamet günü, insanlar
haşrolunurlar. (Rab Teala):
"Kim (Benden başka) bir
şeye tapıyor idiyse ona tabi olsun!" buyurur. Onlardan bir kısmı
güneşe, bir kısmı aya, bir kısmı da putlara tabi olurlar. Orada,
münafıklarıyla birlikte bu ümmet kalır. Allah onlara [tanımadıkları
bir surette] yaklaşır."Ben sizin Rabbinizim!" buyurur. Oradakiler:
"[Senden Allah'a
sığınırız]. Biz, Rabbimiz bize gelinceye kadar bu yerdeyiz! Rabbimiz
gelince biz onu tanırız!" derler. Derken Rableri [onların tanıyacağı
surette] gelir.
"Ben Rabbinizim!" der.
Onlar da:
"Sen Rabbimizsin!"
derler. Rab Teala onları (cennete) davet eder. Cehennemin üzerine
sırat kurulur. Peygamberler arasında, ümmetiyle sırattan ilk geçen
ben olurum. O gün peygamberler dışında kimse konuşmaz.
Peygamberlerin o günkü kelamı da:
"Allahümme sellim,
Allahümme sellim (Ey Rabimiz selamet ver, ey Rabbimiz selamet ver!"
olacak.
Cehennemde, deve
dikeninin dikenleri gibi kancalar var. Deve dikeninin dikenlerini
gördünüz mü?" diye sordu. Ashab:
"Evet!" deyince
Aleyhissalâtu vesselâm devam etti:
"İşte o kancalar, tıpkı
deve dikeninin dikenleri gibidir. Ancak, onların büyüklüğü ne
kadardır, Allah'tan başka kimse bilmez. İnsanları (kötü) amelleri
sebebiyle kapar. İnsanların bir kısmı (kötü) ameli sebebiyle helak
olur. Bir kısmı da ateşin içine yıkılır, sonra kurtulur. Allah, ateş
ehlinden kurtarmak istediklerine rahmet etmeyi irade edince, ateş
ehlinden Allah'a ibadet etmiş olanları, ateşten çıkarmaları için
meleklere emreder. Melekler bu kimseleri, secde izleriyle tanırlar.
Çünkü Allah Teala hazretleri secde mahallinin yakılmasını ateşe
haram etmiştir.Onlar böylece ateşten çıkarlar. Hepsi de ateşten
kavrulmuş vaziyettedir. Üzerlerine hayat suyu dökülür. Selin
getirdiği milli topraktan habbelerin (filiz açıp) bitmesi gibi,
suyun değdiği yerler yeniden bitecek.Rab Teala, sonra, kullar
arasındaki hükmünü tamamlayacak. Derken cennetle cehennem arasında
bir kul kalacak. Bu, cennete girmede cehennemliklerin sonuncusudur.
Yüzü cehenneme doğru ilerlerken:
"Ey Rabbim! Yüzümü ateş
tarafından çevir! Kokusu beni perişan etti, alevi de beni kavurdu"
diye yalvaracak. Allah Teala'ya, kendisine dua etmesini dilediği
kadar duada bulunacak.
Sonra Allah Teala
hazretleri:
"Ben bu istediğini
versem, bundan başkasını da ister misin?" diye soracak. Adam:
"İzzet ve celaline yemin
olsun hayır! Bundan başkasını istemem!" diyecek ve istemeyeceği
hususunda Allah'a ahd u mîsakta bulunacak. (Allah), bunun üzerine
yüzünü ateşten çevirecek. Adam yüzüyle cennete yönelince ve onun
güzelliğini görünce, Allah'ın dilediği bir müddet susacak. Sonra
(dayanamayıp):
"Ey Rabbim! Beni
cennetin kapısına yaklaştır!" diyecek. Allah Teala hazretleri:
"Sen bana istemiş
olduğundan başka bir talepte bulunmayacağına dair ahd u mîsakta
bulunmadın mı? Ey ademoğlu yazık sana! Sen ne dönekmişsin!"
diyecek. Adam:
"Ey Rabbim! Mahlukatın
en bedbahtı ben olmayayım!" diyecek. Rab Teala:
"Sana bu istediğin
verilse, acaba başka bir şey istemeyecek misin?" der. Adam:
"Hayır! İzzetine ve
celaline yemin olsun hayır! Başka bir şey istemeyeceğim!" diyecek.
Rabbi de onu mâzur addedecek. Çünkü o, sabredilemeyecek bir şeyler
görmüştür. Adam, Rabbine, istediği ahd u misakta bulunur. (Rabbi de)
onu cennetin kapısına yaklaştırır. Kapıya yaklaşıp
onun güzelliğini ve
içindeki taravet ve süruru görünce, Allah'ın dilediği kadar sesini
keser. (Fakat daha fazla dayanamayıp atılır):
"Ey Rabbim! Beni cennete
koy!" der. Rab Teala:
"Ey ademoğlu yazık sana!
Sen ne dönekmişsin! Sana verilenlerin dışında bir şey
istemeyeceğine dair bana ahd u mîsak vermedin mi?" diyecek. Adam:
"Ey Rabbim! Beni
mahlukatın en bedbahtı yapma!" diyecek. Allah onun bu haline
gülecek. Sonra ona cennete girmesi için izin verecek ve:
"Dile (ne dilersen!)"
diyecek. Adam dileyecek. Öyle ki, hiçbir arzusu kalmayacak. Allah
yine de: "Şunları şunları da iste!" deyip, istemesi gereken şeyleri
zikredecek. Böylece istenecek şeyler bitince Allah Teala hazretleri:
"Bütün bunlar, bir
misliyle sana verilmiştir!" buyuracak."
Ebu Saîd der ki:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın:
"Bütün bunlar, on
misliyle birlikte sana verilmiştir!" dediğini işittim."
İstanbul -03.12.2008
http://sufizmveinsan.com
|