14-396
/ 5085 - Müslim'in bir diğer rivayetinde Ebu Hureyre'den şöyle
rivayet edilmiştir: "Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular
ki:
"Ümmetim havzın başında yanıma gelecek. Ben, tıpkı devesinden
başkasının devesini kovan bir kimse gibi, havzımdan (bazı) insanları
kovarım!" Yanındakiler:
"Ey
Allah'ın Resulü! Bizi tanıyacak mısınız?" dediler.
"Evet
buyurdu. Sizin, başkasında olmayan bir alâmetiniz olacak. Sizler
yanıma alın ve abdest uzuvlarında, abdestin eseri olan bir nurla
geleceksiniz. Ancak sizden bir grup benden engellenecek, onlar bana
ulaşamayacaklar. Ben:
"Ey
Rabbim onlar benim ashabım, onlar benim ashabım!" diyeceğim.
Ama bir
melek bana cevap verip:
"Senden
sonra onlar ne bidatlar ortaya çıkardılar biliyor musun?" diyecek."
Bir
diğer rivayette şöyle buyrulmuştur:
"Havuzum Eyle ile Aden arasındaki mesafeden daha geniştir. Onun rengi
kardan daha beyaz, baldan daha tatlıdır. Onun maşrabaları
yıldızlardan daha çoktur."
14-400
/ 5088 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Ateşi
hatırlayıp ağladım. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Niye
ağlıyorsun?" diye sordu.
"Cehennemi hatırladım da onun için ağladım! Siz, kıyamet günü,
ailenizi hatırlayacak mısınız?" dedim.
"Üç
yerde kimse kimseyi hatırlamaz:
*Mizan
yanında; tartısı ağır mı geldi hafif mi öğreninceye kadar,
*Sahifelerin uçuştuğu zaman; kendi defterini nereye düşecek,
öğreninceye kadar: Sağına mı soluna mı; yoksa arkasına mı?
*Sıratın yanında; cehennemin iki yakası ortasına kurulunca; bunu
geçinceye kadar."
14-404
/ 5090 - Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Şefaatim, ümmetimden büyük günah sahipleri içindir."
Tirmizî, şu ziyadeyi kaydeder:
"Hz.
Cabir (radıyallahu anh) dedi ki:
"Kebair
(büyük günah) ehli olmayanın şefaate ne ihtiyacı var!"
14-406,407 / 5091 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kıyamet gününde, insanlar birbirlerine girecekler. Hz. Adem
aleyhisselam'a gelip:
"Evlatlarına şefaat et!" diye talepte bulunacaklar. O ise:
"Benim
şefaat yetkim yok. Siz İbrahim aleyhisselam'a gidin! Çünkü o
Halilullah'tır" diyecek. İnsanlar Hz. İbrahim'e gidecekler. Ancak o
da:
"Ben
yetkili değilim! Ancak Hz. İsa'ya gidin. Çünkü o Ruhullah'tır ve
O'nun kelamıdır!" diyecek. Bunun üzerine O'na gidecekler. O da:
"Ben
buna yetkili değilim. Lakin Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'e
gidin!" diyecek. Böylece bana gelecekler. Ben onlara:
"Ben
şefaate yetkiliyim!" diyeceğim. Gidip Rabbimin huzuruna çıkmak için
izin talep edeceğim. Bana izin verilecek. Önünde durup, Allah'ın
ilham edeceği ve şu anda muktedir olamayacağım hamdlerle Allah'a
medh u senada bulunacak, sonra da Rabbime secdeye kapanacağım. Rabb
Teala:
"Ey
Muhammed! Başını kaldır! Dilediğini söyle, söylediğine kulak
verilecek. Ne arzu ediyorsan iste, talebin yerine gelecektir!
Şefaatte bulun, şefaatin kabul edilecektir!" buyuracak. Ben de:
"Ey
Rabbim! Ümmetimi, ümmetimi istiyorum!" diyeceğim. Rab Teala:
"(Çabuk
onların yanına) git! Kimlerin kalbinde buğday veya arpa denesi
kadar iman varsa onları ateşten çıkar!" diyecek. Ben de gidip bunu
yapacağım! Sonra Rabbime dönüp, önceki hamd u senalarla hamd ve
senalarda bulunacağım, secdeye kapanacağım. Bana, öncekinin aynısı
söylenecek.
Ben de:
"Ey
Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine:
"Var,
kimlerin kalbinde hardal danesi kadar iman varsa onları da ateşten
çıkar!" denilecek. Ben derhal gidip bunu da yapacak ve Rabbimin
yanına döneceğim. Önceki yaptığım gibi yapacağım. Bana, evvelki
gibi:
"Başını
kaldır!" denilecek. Ben de kaldırıp:
"Ey
Rabbim! Ümmetim! Ümmetim!" diyeceğim. Bana yine:
"Var,
kalbinde hardal danesinden daha az miktarda imanı olanları da
ateşten çıkar!" denilecek. Ben gidip bunu da yapacağım. Sonra
dördüncü sefer Rabbime dönecek, o hamdlerle hamd u senada
bulunacağım, sonra secdeye kapanacağım. Bana:
"Ey
Muhammed! Başını kaldır ve (dilediğini) söyle, sana kulak
verilecektir! Dile, talebin verilecektir! Şefaat et, şefaatin kabul
edilecektir!" denilecek. Ben de:
"Ey
Rabbim! Bana Lailahe illallah diyenlere şefaat etmem için izin
ver!" diyeceğim. Rabb Teala:
"Bu
hususta yetkin yok! -veya: Bu hususta sana izin yok!- Lakin
izzetim, celalim, kibriyam ve azametim hakkı için lailahe illallah
diyenleri de ateşten çıkaracağım!" buyuracak."
14-414,415 / 5093 - Yezid İbnu Süheyb el-Fakir anlatıyor:
"Haricîlerin görüşlerinden biri içime işlemişti, haccetmek, sonra da
(propaganda yapmak üzere) insanların karşısına çıkmak arzusuya,
kalabalık bir grup içerisinde yola çıktık. Medine'ye uğradık. Orada
Cabir İbnu Abdillah (radıyallahu anh), insanlara hadis rivayet
ediyordu. Bir ara cehennemlikleri zikretti. Ben:
"Ey
Resulullah'ın arkadaşı! Sen ne konuşuyorsun? Halbuki Allah Teala
hazretleri:
"(Ey
Rabbim!) Ateşe kimi atarsan mutlaka onu rezilrüsvay edersin" (Al-i
imran 192);
"Ateşten her çıkmak isteyişlerinde oraya geri çevrilirler" (Secde
20) buyurmaktadır" dedim.
Hz.
Cabir:
"Sen
Kur'an'ı okuyor musun?" dedi. Ben de:
"Evet!"
dedim.
"Öyleyse onun evvelini oku! Çünkü o, küffar hakkındadır!" dedi ve
sonra ilave etti:
"Sen,
Allah'ın Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'i dirilteceği makam-ı
mahmudu işittin mi?"
"Evet!"
dedim. Dedi ki:
"O,
Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm)'e mahsus mahmud makamdır. Allah
Teala hazretleri o makamın hatırına, cehennemden çıkaracaklarını
çıkarır!"
(Hz.
Cabir) sonra, sırat köprüsünün konuluşunu ve üzerinden insanların
geçişini tavsif etti. Biz:
"Bu
ihtiyarın, Aleyhissalâtu vesselâm hakkında yalan söyleyeceğini mi
zannedersiniz?" dedik ve Haricîlikten rücû ettik. Hayır! Vallahi
bizden bir kişiden başka, Haricîlikte kalan olmadı."
İstanbul -18.12.2008
http://sufizmveinsan.com
|