14-465 /
5151 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cennet ve
cehennem, aralarında (ihtilaf ederek Allah nezdinde ) dava açtılar.
Cehennem:
"Ben,
mütekebbirler (dünyada büyüklük taslayanlar) ve mütecebbirler
(zorbalık yapanlar) için tercih edildim!" diye dövündü. Cennet ise:
"[Ey
Rabbim!] Bana niçin sadece zayıflar ve (insanlar nazarında) düşük
olanlar, (hakir görülenler) girer?" dedi.
Allah Teala
hazretleri önce cennete hitap etti:
"Sen benim
rahmetimsin. Kullarımdan dilediklerime rahmetimi seninle
ulaştıracağım!"
Sonra da
cehenneme hitap etti:
"Sen de
benim azabımsın. Kullarımdan dilediğimi seninle azablandıracağım!"
(Her ikisine
yönelerek):
"İkiniz(in
de vazifesi var! İkiniz de) dolacaksınız!" buyurdu. Ancak cehennem,
bir türlü dolmak bilmedi. Allah Teala da ayağını üzerine bastı.
Derken cehennem:
"Yeter!
yeter!" diye inledi. Bu suretle dolmuş olan cehennemin ağzı
birbirine kavuştu. Allah mahlukatından hiçbir ferde asla
zulmetmez.Cennete gelince, Allah yeni mahlukat yaratarak onu
dolduracaktır."
14-467 / 5152 -
Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"Hakkıyla
cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne ölürler
ne de yaşarlar. Lakin günahları -yahut hataları denmiştir- sebebiyle
ateşe duçar olan birkısım kimseler vardır ki, ateş onları tamamen
öldürür. Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme izni
verilir. Böylece grup grup getirilirler ve cennet nehirlerine
dağıtılırlar. Sonra:
"Ey cennet
ehli! Bunların üzerlerine su dökün" denilir. Bunlar, sel yatağında
biten bir ot gibi yeniden biterler."
14-469,470 /
5155 - Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Cehenneme
giren iki kişinin oradaki bağırtıları şiddetlenecek. Allah Teala
hazretleri:
"Çıkarın
bunları!" buyuracak. Onlara:
"Niçin
bağırıyorsunuz?" diye soracak. Onlar:
"Bize
merhamet edesin diye böyle yaptık!" diyecekler. Rab Teala:
"Benim size
rahmetim, gidip kendinizi ateşe atmanız şeklindedir!" buyuracak.
Onlar
gidecekler. Biri kendisini ateşe atacak. Allah da ateşi ona soğuk ve
selametli kılacak. Diğeri kalkar fakat kendini ateşe atamaz.
Allah Teala
hazretleri:
"Arkadaşının attığı gibi, seni de kendini atmaktan alıkoyan
nedir?" diye sorar. Adam:
"Ey Rabbim,
beni ondan çıkardıktan sonra oraya bir kere daha göndermeyeceğini
ümid ediyorum!" der. Allah Teala hazretleri:
"Haydi
ümidini verdim!" der. İkisi de Allah'ın rahmetiyle cennete
sokulurlar."
14-475 / 5159 -
Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a:
"Sen Rab
Teala'nı hiç gördün mü?" diye sordum.
"Nurdur, ben
O'nu nasıl görürüm" buyurdular. "
14-476 /
5160 - Mesruk rahimehullah anlatıyor:
"Hz. Aişe (radıyallahu
anhâ)'ye dedim ki:
"Ey
anneciğim! Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) Rabbini gördü mü?"
Bu soru
üzerine:
"Söylediğin
sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok mu? Kim
onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana:
"Muhammed
Rabbini gördü" derse yalan söylemiş olur.(Hz. Aişe bu noktada,
sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen): "Onu gözler idrak
edemez, O ise gözleri idrak eder" (En'am 103).Devamla dedi ki:
"Kim sana
derse ki Muhammed yarın olacak şeyi bilir, yalan söylemiştir. Zira
ayet-i kerimede (mealen): "Hiçbir nefis yarın ne kesbedeceğini
bilemez" (Lokman 34) buyrulmuştur.
Kim sana
Muhammed'in vahiyden bir şey gizlediğini söylerse o da yalan
söylemiştir. Çünkü ayet-i kerimede (mealen):
"Ey
Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu
yapmazsan Allah'ın risaletini tebliğ etmiş olmazsın" (Maide 67)
buyrulmuştur.
Lakin
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Cibril'i (suret-i asliyesinde)
iki sefer görmüştür."
14-493 / 5163 -
Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"Şurası
muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir.
Bu ikisi arasında (haram veya helal olduğu) şüpheli olanlar
vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli
şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de
şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun
etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa
düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu
vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette
bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı
sağlıklı olur, eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz
olsun bu et parçası kalptir."
14-495.Sayfa
: Rasûlullah Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz şöyle buyurmuştur:
"...Kim
günah şüphesi sezinlediği bir şeyi terkederse, o haramlığı apaçık
olan şeyi daha çok terkedici olmuştur. Kim şüphelendiği şeyi yapmada
cü'retkâr olursa haramlığı açık olan şeye düşmesi yakındır."
14-497 / 5164 -
Selman el-Farisî ve İbnu Abbas (radıyallahu anhüm) anlatıyorlar:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"Helal, Allah
Teala hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allah
Teala hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükut
ettiği şey ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine
girmeyiniz."
İstanbul -15.01.2009
http://sufizmveinsan.com
|