Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
168.Bölüm


14-465 / 5151 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Cennet ve cehennem,  aralarında (ihtilaf ederek Allah nezdinde ) dava açtılar. Cehennem:

"Ben, mütekebbirler (dünyada büyüklük taslayanlar) ve mütecebbirler (zorbalık yapanlar) için  tercih edildim!" diye dövündü. Cennet ise:

"[Ey Rabbim!] Bana niçin sadece zayıflar ve (insanlar nazarında) düşük olanlar, (hakir görülenler) girer?" dedi.

Allah Teala hazretleri önce cennete hitap etti:

"Sen benim rahmetimsin. Kullarımdan dilediklerime rahmetimi seninle ulaştıracağım!"

Sonra da cehenneme hitap etti:

"Sen de  benim azabımsın. Kullarımdan dilediğimi seninle azablandıracağım!"

(Her ikisine yönelerek):

"İkiniz(in de vazifesi var! İkiniz de) dolacaksınız!" buyurdu. Ancak cehennem, bir türlü  dolmak bilmedi. Allah Teala da ayağını üzerine bastı. Derken cehennem:

"Yeter! yeter!" diye  inledi. Bu suretle dolmuş olan cehennemin ağzı birbirine kavuştu. Allah mahlukatından hiçbir ferde asla zulmetmez.Cennete gelince, Allah yeni mahlukat  yaratarak onu dolduracaktır."

 

14-467 / 5152 - Ebu Said (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Hakkıyla  cehennemlik olan cehennemlikler var ya, onlar cehennemde ne ölürler  ne de yaşarlar. Lakin günahları -yahut hataları denmiştir- sebebiyle ateşe  duçar olan birkısım kimseler vardır ki, ateş onları  tamamen öldürür. Yanıp kömür olduktan sonra, kendilerine şefaat edilme izni verilir. Böylece  grup grup getirilirler  ve cennet nehirlerine dağıtılırlar. Sonra:

"Ey cennet ehli! Bunların üzerlerine su dökün" denilir. Bunlar, sel  yatağında biten bir ot gibi yeniden biterler."

 

14-469,470 / 5155 - Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Cehenneme giren iki  kişinin oradaki bağırtıları şiddetlenecek. Allah Teala hazretleri:

"Çıkarın bunları!" buyuracak. Onlara:

"Niçin bağırıyorsunuz?" diye soracak. Onlar:

"Bize merhamet  edesin diye böyle yaptık!" diyecekler. Rab Teala:

"Benim size rahmetim, gidip kendinizi ateşe atmanız şeklindedir!"  buyuracak.

Onlar gidecekler. Biri kendisini ateşe atacak. Allah da ateşi ona soğuk ve selametli kılacak. Diğeri kalkar fakat kendini ateşe atamaz.

Allah Teala hazretleri:

"Arkadaşının  attığı gibi, seni de  kendini atmaktan alıkoyan nedir?" diye sorar. Adam:

"Ey Rabbim, beni ondan çıkardıktan sonra oraya bir kere daha göndermeyeceğini ümid ediyorum!" der. Allah Teala hazretleri:

"Haydi ümidini verdim!" der. İkisi de Allah'ın rahmetiyle cennete sokulurlar."

 

14-475 / 5159 - Ebu Zerr (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a:

"Sen Rab Teala'nı hiç gördün mü?" diye sordum.

"Nurdur, ben O'nu nasıl görürüm" buyurdular. "

 

14-476 / 5160 - Mesruk rahimehullah anlatıyor:

"Hz. Aişe (radıyallahu anhâ)'ye dedim ki:

"Ey anneciğim! Muhammed (aleyhissalâtu vesselâm) Rabbini gördü mü?"

Bu soru üzerine:

"Söylediğin sözden tüylerim ürperdi. Senin üç hatalı sözden haberin yok mu? Kim onları sana söylerse yalan söylemiş olur. Şöyle ki: Kim sana:

"Muhammed Rabbini gördü" derse yalan söylemiş olur.(Hz. Aişe bu  noktada, sözüne delil olarak) şu ayeti okudu. (Mealen): "Onu gözler idrak edemez, O ise gözleri idrak eder" (En'am 103).Devamla dedi ki:

"Kim sana derse ki Muhammed yarın olacak  şeyi bilir, yalan söylemiştir. Zira ayet-i kerimede (mealen): "Hiçbir nefis yarın ne kesbedeceğini bilemez" (Lokman 34) buyrulmuştur.

Kim sana Muhammed'in vahiyden bir şey gizlediğini söylerse o da yalan söylemiştir. Çünkü ayet-i kerimede (mealen):

"Ey Peygamber! Sana Rabbinden her indirileni tebliğ et. Şayet bunu yapmazsan Allah'ın risaletini tebliğ etmiş olmazsın" (Maide 67) buyrulmuştur.

Lakin Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) Cibril'i (suret-i asliyesinde) iki sefer görmüştür."

 

14-493 / 5163 - Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Şurası muhakkak ki, haramlar apaçık bellidir, helaller de apaçık bellidir. Bu  ikisi arasında (haram veya helal olduğu)  şüpheli olanlar vardır. İnsanlardan çoğu bunları bilmez. Bu durumda, kim şüpheli şeylerden kaçınırsa, dinini de, ırzını da tebrie etmiş olur. Kim de şüpheli şeylere düşerse harama düşmüş olur, tıpkı koruluğun etrafında sürüsünü otlatan çoban gibi ki, her an koruluğa düşebilecek durumdadır. Haberiniz olsun, her melikin bir koruluğu vardır, Allah'ın koruluğu da haramlarıdır. Haberiniz olsun, cesette bir et parçası var ki, eğer o sağlıklı olursa cesedin tamamı sağlıklı olur,  eğer o bozulursa, cesedin tamamı bozulur. Haberiniz olsun bu et parçası kalptir."

 

14-495.Sayfa : Rasûlullah Aleyhissalâtu vesselâm Efendimiz şöyle buyurmuştur:

"...Kim günah şüphesi sezinlediği bir şeyi terkederse, o haramlığı  apaçık olan şeyi daha çok terkedici olmuştur. Kim şüphelendiği şeyi yapmada cü'retkâr olursa haramlığı açık olan şeye düşmesi yakındır."

 

14-497 / 5164 - Selman el-Farisî ve İbnu Abbas (radıyallahu anhüm) anlatıyorlar:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Helal, Allah Teala hazretlerinin kitabında helal kıldığı şeydir. Haram da Allah Teala hazretlerinin kitabında haram kıldığı şeydir. Hakkında sükut ettiği şey ise affedilmiştir. Onun hakkında sual külfetine girmeyiniz."

  İstanbul -15.01.2009  
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail