15-83 / 5293 - Hz. Enes
(radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Zübeyr İbnu'l-Avvam ve Abdurrahman İbnu Avf (radıyallahu
anhümâ) için kendilerindeki uyuz sebebiyle ipekli giymelerine izin
verdi."
15 – 87 / 5297 - Ebu
Bürde İbnu Ebî Mûsa el-Eş'arî anlatıyor:
"Hz. Aişe radıyallahu
anhâ'nın yanına girdim. Bana yamalı bir giysi ve kaba bir izar
çıkardı ve "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu iki (parça)nın
içinde vefat etti!" dedi."
15-95,96 / 5306 - Amr
İbnu Şuayb an ebihi an ceddihi (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'a (dalında) asılı meyve hakkında sorulmuştu:
"İhtiyaç sahibi,
sepetine almaksızın ağzıyla ulaşırsa, kendisine bir vebal gelmez.
Ancak kim de, eteğinde (bir şeyler) alarak oradan çıkarsa, aldığının
iki kat değeriyle borçlanır. Ayrıca (ta'zir nevinden) ceza da yer.
Kim de yığın yapıldıktan sonra meyveden çalarsa ve bunun değeri
miğfer fiyatını bulursa, eli kesilir" buyurdu.
Sonra kendisine lukata
(buluntu) dan sorulmuştu:
"İşlek yolda bulunmuş
olanla, insanların çokça yaşadığı meskun karyede bulunmuş olanı bir
yıl boyu ilan et. Eğer sahibi gelirse hemen ver. Eğer gelmezse artık
o senin olmuştur. Harabede bulunmuş ise, bununla, maden için humus
(beşte bir) vergisi vardır" buyurdular.
15-98 / 5307 - Sehl İbnu
Sa'd (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ali İbnu Ebi Talib
(radıyallahu anh), (bir gün), Hz. Fatıma (radıyallahu anhâ)'nın
yanına girmiş idi. O sırada Hz. Hasan ve Hüseyin ağlamakta idiler.
"Niye ağlıyorsunuz?"
diye sordu. Hz. Fatıma:
"Acıktılar!" dedi.Hz.
Ali (bir yiyecek temin etmek üzere) çıktı. Derken yolda bir dinar
para buldu. Dönüp Hz. Fatıma'ya gelerek haber verdi. O da:
"Falan Yahudiye git,
bununla un satın al!" dedi. Ali (radıyallahu anh) ona vardı ve un
aldı. Yahudi ona:
"Sen, kendini Allah
elçisi zanneden şu zatın damadı mısın?" dedi. Hz. Ali'nin
"evet"i üzerine:
"Dinarını al, un da
senin olsun!" dedi. Ali oradan ayrılıp, Fatıma (radıyallahu anhâ)'ya
unu ve dinarı getirdi, durumu da anlattı. Hz. Fatıma:
"Şimdi de şu falan
kasaba git, bize bir dirhemlik et al!" dedi. Hz. Ali gidip, dinarı
bir dirhemlik et mukabilinde rehin bıraktı. Eti Hz. Fatıma'ya
getirdi. O hamur yaptı , (tencereye) koydu, ekmek pişirdi. Babasına
haber gönderdi. Resulullah yanlarına gelince, Hz. Fatıma:
"Ey Allah'ın Resûlü! (Şu
yemeğin) hikâyesini size anlatayım da eğer helalse yiyelim, bizimle
siz de yiyin. Bunun mahiyeti şöyle şöyledir..." diye anlattı.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allah'ın adıyla yiyin!"
buyurdular ve hep beraber ekmekten yediler. Onlar daha yerlerinde
iken, bir köle gelip, Allah ve İslam adına dinar bulan var mı?" diye
sormaya başladı.
Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) onu çağırıp (dinarı hakkında) sordu. Köle:
"Çarşıda benden düştü!"
dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Ey Ali! Haydi kasaba
git. Ona:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) sana : "Dinarı bana göndersin, dirhemini ben ödeyeceğim!"
diyor de!" emretti. Kasap dinarı gönderdi. Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) onu köleye verdi."
15-103.Sayfa :Rasûlullah
Efendimiz buyurdular ki :
"Mekke'de bulunan bir
yitik, ilan için olmadıkça alınması helal olmaz" buyurulmuştur.
15-103,104 / 5313 - İbnu
Mes'ud (radıyallahu anh)'un anlattığına göre:
"[Yedi yüz dirheme] bir
cariye satın almış ve (borcunu ödemeden) sahibini kaybetmiştir. Bir
yıl sahibini arayan İbnu Mes'ud onu bulamaz ve bu parayı, bir
dirhem, iki dirhem şeklinde parça parça vermeye başlar ve:
"Ey Allahım, bunu
falanca adına sadaka kabul et! Eğer adam gelirse sadaka benim adıma
olacak, borç da uhdemde kalacak!" der.
İbnu Mes'ud der ki:
"Sahibini
bulamadığınız buluntu hakkında böyle hareket edin!"
İstanbul 12.02.2009
http://sufizmveinsan.com
|