15-292
/ 5478 - Abdullah İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ)
anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte bir ölü defnettik. Defin işi
bitince Aleyhissalâtu vesselâm'la birlikte ölünün (çıktığı evin)
kapısının hizasına kadar geldik. Orada gelmekte olan bir kadınla
karşılaştık. Zannımca, Aleyhissalâtu vesselâm onu tanıdı. Bu, Hz.
Fatıma (radıyallahu anhâ) idi.
"Evden
niye ayrıldın?" diye sordu.
"Şu
ölünün sahibine geldim. Ölülerine olan merhamet duygularımı onlara
ifade ettim. (Allah rahmet etsin dedim) -veya ölüleri sebebiyle
onlara taziyede (başsağlığı dileğinde) bulundum" dedi.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Belki
sen onlarla birlikte kabirlere kadar vardın!?" dedi. Hz. Fatıma:
"Allah
korusun! O hususta sizin zikrettiğiniz günahı işittim, (hiç kabre
kadar gider miyim!)" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Eğer
onlarla kabirlere kadar gitmiş olsaydın..." diyerek ciddi bir
tehditte bulundu.
15-294
/ 5480 - Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Rabbimden anneme istiğfar talep etmek için izin istedim, fakat bana
izin vermedi. Kabrini ziyaret etmem için izin istedim, buna izin
verdi."
15-296
/ 5481 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm), Medine ehlinin mezarlarına uğramıştı.
Mezarlara yüzünü çevirerek:
"Esselamu
aleyküm (selam üzerinize olsun) ey kabir halkı! Allah sizi de bizi
de mağfiret buyursun. Sizler bizim seleflerimizsiniz. Biz de arkadan
geleceğiz" buyurdular.”
15-297
/ 5485 - Osman İbnu Hakim anlatıyor:
"Harice
İbnu Zeyd elimden tutup beni bir kabrin üzerine oturttu ve amcam
Zeyd İbnu Sabit (radıyallahu anh)'ten haber verdi. Buna göre, Zeyd
şöyle demişti:
"Kabir
üzerine oturmanın mekruhluğu, onun üzerinde abdest bozanlaradır."
15-298
/ 5487 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim
(bir belaya) maruz olana taziyede bulunursa, ona öbürünün sevabının
bir misli verilir."
15-299
/ 5488 - Abdullah İbnu Câfer anlatıyor:
"Ca'ferin
ölüm haberi geldiği zaman, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Ca'fer
ailesi için yemek yapın! Çünkü onlara, onları meşgul eden (haber)
geldi!" buyurdular."
15-300
/ 5490 - Ebu Katade (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Bir
cenaze geçirilmişti. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm):
"Hem o
istirahata kavuştu, hem de ondan istirahata kavuşuldu" buyurdular.
Bunun
üzerine, yanındakiler:
"Ey
Allah'ın Resulü, "istirahata kavuşan" ve "ondan istirahata kavuşan"
kimdir, bu ne demektir?" diye sordular. Şu açıklamayı yaptı:
"Mü'min
kul (ölünce) dünyanın yorgunluk ve ağrılarından kurtulur. Facir
(ölünce) ondan da kullar, memleket, ağaçlar ve hayvanlar kurtulur."
15-300
/ 5491 - İbnu Amr İbni'l-As (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Medine'de doğan bir adam Medine'de ölmüş idi. Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) namazını kıldırdı, sonra da:
"Keşke
doğduğu yerden başka bir yerde ölseydi!" buyurdu. Oradakiler
"Niçin?" diye sorunca açıkladı:
"Kul
doğduğu yerin dışında ölürse, cennette doğduğu yerle eserinin
kesildiği (ecelinin geldiği) yerin arası mukayese edilir!"
15-300
/ 5492 - Hâni Mevla Osman İbnu Affan (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Hz.
Osman (radıyallahu anh), bir kabrin üzerinde durunca sakalı
ıslanıncaya kadar ağlardı. Kendisine:
"Cenneti ve cehennemi hatırladığın vakit ağlamıyorsun, fakat kabri
hatırlayınca ağlıyorsun!" dediler. Bunun üzerine:
"Çünkü
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim.
"Kabir,
ahiret menzillerinin birinci menzilidir. Kişi ondan kurtulabilirse,
ondan sonrakiler daha kolaydır. Ondan kurtulamazsa ondan sonrakiler
bundan daha zordur, daha şediddir."
Hz.
Osman devamla Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şu sözünü de
nakletti:
"(Ahiret
aleminden gördüğüm) manzaraların hiçbiri kabir kadar korkutucu ve
ürkütücü değildi!"
Rezin
şu ziyadeyi kaydetti:
"Hâni
der ki:
"Hz.
Osman (radıyallahu anh)'ın şu beyti inşa ettiğini işittim:
"Eğer
ondan necat buldunsa, büyük musibetten kurtuldun,Aksi halde senin
kurtulacağını hayal etmem."
15-305
/ 5495 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) (bir gün) iki kabre uğradı ve:
"(Bunlarda yatanlar) azab çekiyorlar. Azabları da büyük bir günahtan
değil" buyurdular.
Sonra
sözlerine şöyle devam ettiler:
"Evet!
Biri, nemimede (laf getirip götürmede) bulunurdu. Diğeri de idrar
sıçrantısına karşı korunmazdı."
Aleyhissalâtu vesselâm sonra yaş bir hurma dalı istedi, ikiye böldü.
Birini birinin üzerine dikti, birini de öbürünün üzerine dikti.
Sonra da:
"Belki
bunlar yaş kaldıkça azapları hafifler!" buyurdular."
15-307
/ 5497 - Zeyd İbnu Sabit (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm), bizimle birlikte, Benî Neccar'a ait bir
bahçede bulunduğu sırada bindiği katır, onu aniden saptırdı,
nerdeyse (sırtından yere) atacaktı. Karşımızda beş veya altı kabir
vardı. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Bu
kabirlerin sahiplerini bilen var mı?" buyurdular. Bir adam:
"Ben
biliyorum!" deyince, (aleyhissalâtu vesselâm):
"Ne
zaman öldüler?" dedi. Adam:
"Şirk
devrinde" deyince Aleyhissalatu vesselam:
"Bu
ümmet kabirde fitneye maruz kılınacak. Eğer birbirinizi
defnetmemenizden korkmasaydım şahsen işitmekte olduğum kabir azabını
size de işittirmesi için Allah'a dua ederdim" buyurdular ve sonra
şunları söylediler:
"Kabir
azabından Allah'a sığının!" Oradakiler:
"Kabir
azabından Allah'a sığınırız!" dediler. Aleyhissalâtu vesselâm:
"Cehennem azabından da Allah'a sığının!" dedi.
"Cehennem azabından Allah'a sığınırız" dediler.
"Fitnelerin açık ve kapalı olanından Allah'a sığının!" dedi.
"Açık
ve kapalı her çeşit fitneden Allah'a sığınırız!" dediler.
"Deccal'ın fitnesinden Allah'a sığının!" buyurdu.
"Deccal'ın fitnesinden
Allah'a sığınırız!" dediler."
İstanbul
16.04.2009
http://sufizmveinsan.com
|