15-418,419
/ 5573 - Adiyy İbnu Hâtim (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ben
Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanında iken bir adam geldi
ve fakirlikten şikayet etti. Derken biri daha gelip, o da yol
kesilmesinden şikayet etti.
Aleyhissalâtu vesselâm:
"Ey
Adiyy dedi, sen Hire şehrini gördün mü?"
"Hayır görmedim, ancak işittim!" dedim. Bunun üzerine:
"Eğer ömrün biraz uzarsa, devesine binen bir kadının Hire'den (tek
başına) kalkıp Ka'be'yi tavaf edeceğini mutlaka göreceksin. O bu
seyahatini yaparken Allah'tan başka hiçbir şeyden korkmayacak!"
Adiyy der ki:
"İçimden, kendi kendime, "memlekete dehşet saçan Tayy eşkiyaları
nereye gidecek?" dedim. Resulullah sözlerine devam etti:
"Eğer ömrün olursa Kisra'nın hazinelerinin de fethedildiğini
göreceksin!
"Kisra
İbnu Hürmüz mü?" diye araya girdim.
"Evet İbnu Hürmüz olan Kisra!" buyurdu ve devam etti:
"Eğer hayatın uzarsa mutlaka göreceksin: Kişi eli altın veya gümüş
parayla dolu olduğu halde bunu tasadduk etmek üzere fakir arayacak
fakat kendinden onu kabul edecek bir tek adam bulamayacak. Her
biriniz, mutlaka bir gün gelecek aranızda herhangi bir perde, bir
tercüman olmaksızın Allah'la karşılaşacaksınız. O zaman Allah Teala
hazretleri:
"Sana tebliğ getiren bir peygamber göndermedim mi?" diye soracak.
Muhatabı:
"Evet gönderdin!" diyecek. Rabb Teala:
"Ben
sana mal vermedim mi, ikram etmedim mi?" diye soracak, kul:
"Evet! Ey Rabbim verdin" deyip sağına bakacak, cehennemden başka
bir şey görmeyecek, soluna bakacak cehennemden başka bir şey
görmeyecek."
Adiyy der ki:
"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:
"Bir hurmanın yarısı da olsa onu sadaka olarak vererek ateşten
korunun! Kim yarım hurma bulamazsa güzel bir sözle korunsun!"
Yine
Adiyy (radıyallahu anh) dedi ki:
"Ben
Hire'den kalkıp, Beytullah'ı tavaf eden ve Allah'tan başka
kimseden korkmayan yaşlı kadını gördüm.
Kisra İbnu Hürmüz'ün hazinelerini
fethedenler arasında ben bizzat bulundum.
Eğer
sizlerin ömrü uzun olursa mutlaka, Ebu'l-Kasım (aleyhissalâtu
vesselâm)'ın şu söylediğini de göreceksiniz:
"Kişi, eli altın veya gümüşle dolu olarak çıkacak, onu kendinden
(sadaka olarak) kabul edecek adam bulamayacak."
15-422
/ 5575 - Hz. Sevban (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Allah
Teala hazretleri yeryüzünü benim için dürüp topladı, ben de doğusunu
da batısını da gördüm. Ümmetimin mülkü, bana gösterilen yerlere
kadar uzanacaktır. Bana iki hazine verildi: Kırmızı ve beyaz
hazineler. Ben Rabbimden, ümmetimi umumi bir kıtlıkla helak
etmemesini, ümmetime kendi nefislerinden başka bir düşman musallat
edip çoğunluğu helak etmelerine meydan vermemesini talep ettim.
Rabbim
Teala hazretleri bu isteklerime şöyle cevap verdiler:
"Ey
Muhammed! Bir hüküm verdim mi artık o geri alınmaz. Ben senin
ümmetine "Onları umumi bir kıtlıkla helak etmeyeceğim, kendileri
dışında, çoğunu helak edecek bir düşman da musallat etmeyeceğim,
hatta yeryüzünün her tarafında bulunanlar, onlar aleyhinde
toplansalar da. Ama kendi aralarında birbirlerini helak edecekler."
15-424,425 .Sayfalar : Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :
"Kıyamet günü azabın en şiddetlisine dûçar olacak kimseler Allah'ın
yarattıklarını taklit edenlerdir.
15-427
/ 5577 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Muhakkak ki, Allah bu ümmet için, her
yüz senenin başında, kendisine dini tecdid edecek kimse(ler)
gönderecektir."
15-428 / 5579 - Yine Huzeyfe (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm), kıyamete kadar gelecek her şeyi bana haber
verdi. Onlardan her ne varsa Aleyhissalâtu vesselâm'a sordum. Sadece
"Medine halkını Medine'den kim çıkaracak?" bunu sormadım."
15-432
/ 5582 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın hanımlarından bazıları:
"Ey
Allah'ın Resulü! Hangimiz sana daha çabuk kavuşacak?" diye sordular.
O ‘da:
"Kolu
en uzun olanınız!" diye cevap verdi.
Onlar
da bir karış alıp kollarını ölçtüler. En uzun kollusu Sevde idi.
Bilahare anladık ki, kolunun uzunluğu(ndan murad) sadaka imiş. Zaten
o sadaka vermeyi severdi. İlk önce o, Aleyhissalâtu vesselâm'a
kavuşmuştu."
15-440 / 5586 - Hz. Ali (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'la Mekke'de idim. Beraberce bir tarafına
gitmiştik. O'nun karşısına çıkan her ağaç, her dağ O'na selam
veriyor ve:
"Allah'ın selamı üzerine olsun ey Allah'ın Resulü!" diyordu."
15-440
/ 5587 - Cabir İbnu Semüre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Mekke'de bir taş var, peygamberlik geldiği zaman günler boyu bana
selam verdi, şu anda o taşı biliyorum."
15-441 / 5588 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:
"Bir
bedevi gelerek Aleyhissalâtu vesselâm'a:
Senin Allah elçisi olduğunu ne ile bileyim?" dedi. Aleyhissalâtu
vesselâm:
"Hurma ağacından şu salkımı çağırmamla. O benim Allah'ın elçisi
olduğuma şehadet eder!" dedi ve onu çağırdı.
Salkım, ağaçtan inmeye başladı. Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
yanına düştü ve: "Selam senin üzerine olsun ey Allah'ın Rsulü!"
dedi. Sonra Aleyhissalâtu vesselâm ona:
"Haydi yerine dön!" emrettiler.
Salkım, yerine döndü ve eski yerine kaynadı. Bedevi (bu manzara
karşısında) Müslüman oldu."
İstanbul
23.06.2009
http://sufizmveinsan.com
|