Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
189.Bölüm


15-441 / 5589 - Ma'n İbnu Abdirrahman anlatıyor:

"Babam merhumu  dinledim. Diyordu ki:

"Mesruk'a sordum:

"Kur'anı dinledikleri gece, cinleri(n geldiğini) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a kim haber verdi?" Bana şu cevabı verdi:

"Baban, yani İbnu Mes'ud bana  bildirdi ki:

"Onların yani cinlerin geldiğini bir ağaç haber verdi."

15-442 / 5590 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)  bir hurma kütüğüne dayanarak hitapta bulun(ur)du. (Duyulan ihtiyaç üzerine) ona bir minber yaptılar, onun üzerinde hutbe vermeye başladı.

Hurma kütüğü, Aleyhissalâtu vesselâm'ın kendisini  terketmesi üzerine bir deve inleyişi gibi inleyip ağlamaya başladı. Bunun üzerine Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) minberden inip kütüğü meshedip okşadı. Kütük inlemeyi bırakıp sükünet buldu."

15-444 / 5592 - Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Hudeybiye günü, halk usandı, Aleyhissalâtu vesselâm'a geldiler. Resulullah'ın önünde deriden  mamul bir su kabı vardı, abdest aldı. Halk ona doğru sokuldu. Bunun üzerine:

"Neyiniz var?" diye sordu.

"Yanımızda abdest almaya ve içmeye önünüzdekinden başka suyumuz kalmadı!" dediler.  Aleyhissalâtu vesselâm, derhal ellerini kaba koydu. Derken parmaklarının arasından su kaynamaya başladı, tıpkı gözeneklerin kaynaması gibiydi. Hepimiz ondan içtik.

"Hz. Cabir'e:

"O gün kaç kişiydiniz?" denildi.

"Eğer, biz yüz bin de olsak su  yetecekti, ama biz bin beş yüz kişi idik." cevabını verdi."

15-444 / 5593 - Hz. Bera (radıyallahu anh)'dan rivayete göre demiştir ki:

"Siz Fetih deyince Mekke'nin fethini anlıyorsunuz. Evet Mekke'nin fethi bir fetihtir. Ancak  biz sahabiler, fetih deyince, Hudeybiye günündeki Bey'atu'r-Rıdvan'ı anlardık. Biz o zaman, Aleyhissalâtu vesselâm'ın yanında bin dört yüz kişi idik. Hudeybiye bir kuyu(nun adı)dır. Biz o kuyunun suyunu tamamen aldık, tek damla bırakmadık.  Bu durum Aleyhissalâtu vesselâm'a ulaşmıştı. Derhal kuyunun yanına geldi, kenarına oturup bir kap su istedi. Elini yıkadı, ağzına su alıp [kuyuya püskürttü] ve dua etti. Sonra suyu kuyuya döktü.

["Onu bir müddet terkedin" dedi.]

Biz  kuyuyu terkedip biraz uzaklaştık. Az sonra kuyu bize  ve bineklerimize yetecek kadar su  saldı."

15-445 / 5594 - İbnu Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Biz Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın mucizelerini bereket addederdik, siz ise onları bir korkutma vesilesi sayıyorsunuz. Biz Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte bir seferde bulunuyorduk. Suyumuz azaldı.

"Bana, (bir parça) artık su arayın!" buyurdular.

İçerisinde azıcık su bulunan bir kap getirdiler. Aleyhissalâtu vesselâm elini içine soktu ve:

"Haydi temiz, mübarek suya gelin. Bereket Allah Teala hazretlerindendir!" buyurdular.

Yemin olsun, suyun parmaklarının arasından kaynadığını gördüm.

Vallahi biz, yenmekte olan taamın tesbihini işitirdik."

15-447,448 / 5596 - Hz. Cabir (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Hendek'in kazılması sırasındaydı. Aleyhissalâtu vesselâm'ın çok acıktığını gördüm. Hanımıma gelerek:

"Yanında yiyecek bir şey var mı, Aleyhissalâtu vesselâm'ı çok acıkmış gördüm"  dedim. İçerisinde bir sa' kadar arpa bulunan bir dağarcık çıkardı. Bizim evcilleşmiş bir koyuncuğumuz vardı. Zevcem koyunu kesti, arpayı da öğüttü. Ben işimi bitirinceye kadar o da bitirdi. Koyunu onun çömleğine parçaladım. Sonra Ayhissalâtu vesselâm'ın yanına döndüm.

Hanımım:

"Sakın beni Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a karşı mahcup etmeyesin!" dedi.

Ben Aleyhissalâtu vesselâm ve beraberindekilerin yanına geldim ve gizlice:

"Ey Allah'ın  Resulü! Bir hayvancığımız vardı kestik, evde bulunan bir sa' kadar arpayı da öğüttük. Haydi siz ve beraberinizdekiler bize buyurun!" dedim.

Ama Resulullah yüksek sesle:

"Ey Hendek halkı! Ca'bir size ziyafet  hazırlamış! Haydi buyurun!" diye bağırdı.

(Bana da):

"Ben gelinceye kadar tencereyi ocaktan indirmeyin, hamurunuzu da  ekmek yapmayın!" buyurdular.

Ben (eve) geldim.  Halktan önce Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) geldi. Ben hanımıma uğramıştım. Bana:

"Yaptığını gördün mü, (beni mahcup edeceksin), alacağın olsun"  dedi. Ben de:

"Senin söylediğini yaptım" dedim.

Hemen  hamuru çıkardım. Aleyhissalâtu vesselâm içine tükrüğünden koydu ve bereketle dua etti, sonra   tencereye yöneldi, ona da tükrük koyup bereketle dua etti. Sonra  zevceme:

"Ekmek yapacak bir kadın çağır, seninle ekmek yapsın! Tencereden  de kepçeyle al, onu ocaktan indirme!" diye talimat verdi.

Gelenler bin kadardı. Allah'a yemin olsun hepsi de (doyuncaya kadar) yedi ve sofradan ayrıldı. Tenceremiz, olduğu gibi kaynıyordu.

Hamurumuz ise, ekmek yapılıyor olduğu halde aynen (eksiksiz) duruyordu."

15-448,449 / 5597 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Bir gün, elimde birkaç hurma olduğu halde, Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'in yanına geldim ve:

"Ey Allah'ın Resulü, şunlara bereketle bir dua ediverin!" dedim.

Hemen onları biraraya getirip, sonra onların  bereketi için bana dua etti. Sonra:

"Bunları al, şu erzak kabına koy. Her ne zaman bundan bir şey almak isteyince, elini içine daldır ve al. Sakın, içindekileri döküp dağıtma!"  buyurdular. Ben de öyle yaptım.

Ben bundan şu  şu kadar vask miktarında Allah yolunda tasaddukta bulundum. Ayrıca biz ondan hem kendimiz yedik hem de başkalarına yedirdik. Onu belimden hiç ayırmadım. Bu hal, Hz. Osman'ın şehid edildiği güne kadar devam etti. O zaman koptu.

(Rezin şu ilavede bulundu:

"Ve düştü, buna  çok üzüldüm.)"

   İstanbul 01.07.2009 
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail