15-451 / 5598 - Hz. İbnu
Mes'ud (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Ka'be'nin yanında namaz kılarken, Ebu Cehl ve arkadaşları
da orada oturuyordu. Bir gün öncesi bir deve kesilmişti. Ebu Cehl
arkadaşlarına: "Falan ailenin kestiği devenin işkembesini kim
getirip, secdeye gidince Muhammed'in omuzları arasına bırakacak?"
dedi. Oradakilerin en bedbahtı fırlayıp, işkembeyi kaptığı gibi,
Aleyhissalâtu vesselâm secdeye kapanınca iki omuzu arasına bıraktı.
Buna hepsi güldüler, (keyflerinden) birbirlerinin üzerine eğilmeye
başladılar. Ben (biraz uzaklarında) ayakta durmuş onlara bakıyordum.
Eğer bir destekcim olsaydı onu sırtından atardım. Resulullah secdede
idi, başını kaldırmıyordu. Derken biri kalkıp Hz. Fatıma
(radıyallahu anhâ)'ya haber verdi. O, henüz küçük bir kızcağızdı,
geldi, işkembeyi sırtından yere attı. Sonra onlara yönelip,
hakaretler savurdu.
Aleyhissalâtu vesselâm
namazını tamamlayınca, sesini yükseltti ve hepsine bedduada bulundu.
Resulullah dua etti mi üç kere tekrar ederdi, bir şey isteyince de
üç kere isterdi. Namazı bitince:
"Allah'ım, Kureyş(in
helakini) sana havale ediyorum!" dedi ve üç kere tekrar etti.
Resulullah'ın sesi kulaklarına gelince onlardan gülme gitti.
Duasından korkuya düştüler. [Beddua edince bu onlara çok ağır geldi.
Zira onlar bu beldede yapılan duaların kabul edildiğini
biliyorlardı.] Sonra Resulullah:
"Ey Allah'ım, Ebu Cehl İbnu
Hişam'ın, Utbe İbnu Rebia'nın, Şeybe İbnu Rebia'nın, Velid İbnu
Utbe'nin, Ümeyye İbnu Halef'in, Utbe İbnu Ebi Muayt'ın helaklerini
sana havale ediyorum" dedi. Bir yedinciyi de zikretmişti, aklımda
tutamadım. Muhammed'i hak ile gönderen Zat-ı Zülcelal'e yemin olsun,
Resulullah'ın ismen zikrettiği bu adamları, Bedir günü hep yerlere
serilmiş gördüm. Bunlar, sonra da kuyuya, Bedir kuyusuna sürüklenip
atıldılar."
15-453,454 / 5599 - Hz. Cabir
İbnu Abdillah (radıyallahu anh)'ın anlattığına göre,
"babası öldüğü zaman bir
Yahudiye otuz vask borç bıraktı. Hz. Cabir (radıyallahu anh)
Yahudiden, bu borcun ödenmesi için biraz müddet talep etti. Ancak
Yahudi, te'hir kabul etmedi. Hz. Cabir Aleyhissalâtu vesselâm'a
gelerek, Yahudi nezdinde şefaatçi olmasını talep etti. Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm), (bu otuz vasklık) borca bedel bir
hurmalığın meyvesini alması için konuştu. Yahudi kabul etmedi. Bunun
üzerine Aleyhissalâtu vesselâm hurmalığa girdi, içerisinde yürüdü.
Sonra Cabir'e:
"Hurmayı kes, ona borcunu
(tamamıyla) öde!" buyurdu.
Cabir hurmayı kesti, Yahudiye
otuz vask borcunu ödedi. Geriye on yedi vask hurma da arttı:
Cabir, durumu haber vermek
üzere Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gitti. Aleyhissalâtu
vesselâm ikindiyi kılıyordu. Namazı bitince fazlalığı haber verdi.
"Bunu Ömer İbnu'l-Hattab'a
haber ver!" buyurdular. Ben de gidip ona söyledim Ömer:
"Ben, Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm) içinde yürüyünce hurmada bereket hasıl
olacağını anlamıştım" dedi."
15-456 / 5600 - Hz. Ebu
Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Ben müşrike annemi İslam'a
davet ediyordum, fakat hep imtina ediyordu. Bir gün yine davette
bulunmuştum, bana Resulullah Aleyhissalâtu vesselâm hakkında hoşuma
gitmeyen sözler işittirdi. Ağlayarak Aleyhissalâtu vesselâm'a
gittim.
"Niye ağlıyorsun?" diye
sordu.
"Ey Allah'ın Resulü dedim,
annemi İslam'a davet ediyordum, hep bana imtina etti. Bugün de aynı
davette bulundum, bu sefer sizin hakkınızda hoşuma gitmeyen sözler
sarfetti. Ebu Hureyre'nin annesine hidayet vermesi için Allah'a
dua ediverin!" dedim.Bu talebim üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:
"Allahım! Ebu Hureyre'nin
annesine hidayet et!" buyurdular.
Ben, Aleyhissalâtu
vesselâm'ın duasına sevinerek huzurlarından ayrıldım. Anneme
geldiğim zaman, kapıya yöneldim. Kapı kapalıydı. Annem ayak
seslerimi işitti:
"Ebu Hureyre! Yerinde dur
(içeri girme)!" diye seslendi.
Ben su şırıltılarını
işittim, yıkanıyordu. Yıkandı, entarisini giydi, alelacele
başörtüsünü koydu ve kapıyı açtı.Şehadet ederim ki Allah'tan başka
ilah yoktur. Şehadet ederim ki Muhammed Allah'ın elçisidir!"
diyordu.
Ben hemen Resulullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'a döndüm. Sevinçten ağlıyordum.
"Ey Allah'ın Resulü! Müjde!
dedim. Allah senin duanı kabul buyurdu. Ebu Hureyre'nin annesine
hidayet nasip etti!"
Aleyhissalâtu vesselâm
Allah'a hamdetti ve hayırlı sözler söyledi."
15-458,459 / 5603 - Hz. Ebu
Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
(Bir gün) Ebu Cehl:
"Muhammed, aranızda, hâlâ
yüzünü toprağa sürtüyor mu?" dedi.
"Evet" cevabını alınca:
"Lat ve Uzza'ya yemin olsun!
Onu böyle yaparken görürsem boynuna ayaklarımla basacağım -veya: Ben
de O'nun yüzünü yere batıracağım-" dedi.
Sonra bir gün, Resulullah
namaz kılarken boynuna basmak üzere yaklaştı. Fakat birdenbire O'nu
bırakıp geri döndüğünü ve elleriyle korunduğunu gördüler.
"Sana ne oldu?" dediler.
"Benimle onun arasında ateşten
bir hendek, korkunç bir şey ve birtakım kanatlar var!" cevabını
verdi.
Resulullah (aleyhissalâtu
vesselâm) da:
"Eğer bana yaklaşsaydı
melekler onu uzuv uzuv kapıp parçalayacaktı!" buyurdu.
Bunun üzerine Allah Teala
hazretleri şu ayeti inzal buyurdu. (Mealen):
"Fakat insan, kendisini
ihtiyaçtan uzak görünce azgınlaşır. Dönüş ancak Rabbinedir. Allah'ın
kulunu namaz kılmaktan alıkoyanı gördün mü? Gördün mü o kâfiri?
Eğer o doğru yol üzerinde olsa yahut kötülükten sakınmayı tavsiye
etse daha hayırlı olmaz mıydı? Gördün mü o kâfiri? Eğer o yalanlayıp
haktan yüz çeverirse, Allah'ın kendisini gördüğünü bilmez mi?
Andolsun ki, eğer o inkâr ve isyanına son vermezse, biz onu
alnından yakalayıp cehenneme sürükleriz. Zira o, pek yalancı ve
günahkâr bir alındır. O kavmini yardıma çağırsın. Biz de zebanileri
çağıracağız. Hayır sen ona aldırma, secde et ve Rabbine yaklaş" (Alak
6-19).