Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
195.Bölüm


16-12 / 5661 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Dini ve ahlâkı sizi memnun eden birisi kız talep ederse onu evlendirin. Böyle yapmazsanız, yeryüzünde fitne ve geniş bir fesad çıkar."

 

16-52 / 5693 - Misver İbnu Mahreme (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:

"Hz. Ali (radıyallahu anh) nikahı altında Fatıma  (radıyallahu anhâ) olduğu halde Ebu Cehl'in kızına talib oldu. Bunu işiten Hz. Fatıma, Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelerek:

"Kavmin, kızları için senin hiç gadablanmayacağını zannediyor. İşte Ali, Ebu Cehl'in kızıyla evlenecek!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm kalktı [minbere çıktı] şehadet getirdi ve şu  hitabede bulundu:

"Emma ba'd! Ben Ebu'l-As İbnu'r-Rebî'e (kızımı) nikahladım. Bana konuştu ve doğruyu söyledi [vadetti ve vaadini tuttu. Şurası muhakkak ki ben helal olanı haram kılmıyorum, haramı da helal kılmıyorum]. Fatıma benden bir parçadır. Onu üzen beni de üzer. Allah'a yemin olsun Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kızı Allah düşmanının kızıyla ebediyyen bir araya gelmeyecektir!"

Ravi der ki: "Ali istemekten vazgeçti."

 

16-62 / 5705 - İbnu Şihab anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) zamanında, bir kısım  kadınlar, kendi yurtlarında Müslüman oldular. Bunlar hicret de etmediler. Bunlar İslam'a girdikleri zaman kocaları kâfir idiler. Bunlardan biri Velid İbnu'l-Mugire'nin kızıydı. Bu kadın Safvan İbnu Ümeyye'nin nikahı altında idi. Bu hanım Fetih günü Müslüman olmuş, kocası Safvan da İslam'dan kaçmıştı. Aleyhissalâtu vesselâm peşinden amcasının oğlu Vehb İbnu Umeyr'i, kendisine bir  eman alâmeti olarak şahsî ridasıyla birlikte gönderdi. [Resulullah onu İslam'a çağırıyor ve] yanına gelmeye davet ediyordu: (Gelince bakacak), İslam hoşuna giderse kabul edecekti, gitmezse kendisine iki ay müsaade edecekti.

Safvan, Aleyhissalâtu vesselâm'ın yanına ridasıyla birlikte gelince, yüksek sesle [halkın arasında] bağırırarak:

"Ey Muhammed! İşte Vehb İbnu Umeyr! Senin ridanı bana getirdi  ve senin beni yanına davet ettiğini, İslam hoşuma giderse kabul edeceğimi, gitmezse bana iki ay mühlet  tanıyacağını söyledi" dedi.

Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) kalkıp:

"Ey Ebu Vehb (devenden) in!" buyurdu. Fakat o:

"Hayır,  vallahi, meseleyi  benim için açıklığa kavuşturmadıkça inmem!" dedi. Bunun üzerine Aleyhissalâtu vesselâm:

"Sana, daha fazla, dört ay mühlet tanıyorum" buyurdular.

Sonra Resulullah Havazin tarafına Huneyn Seferi'ne çıktı. (Sefer hazırlığı sırasında) Safvan'a adam göndererek çağırtıp, emaneten silah ve başka  harp malzemesi vermesini talep etti. Safvan:

"Zorla mı, gönül rızasıyla mı istiyorsun?" dedi. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Gönül rızasıyla!" buyurdu. Safvan [yanında bulunan] silah vs.yi iâne olarak verdi. Sonra Safvan kâfir olduğu halde Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la birlikte döndü.

Huneyn Gazvesi'ne, Taif'in fethine katıldı. Bu esnada henüz  kâfirdi. Ama hanımı Müslüman olmuştu. Aleyhissalâtu vesselâm aralarını ayırmadı. Bu hal Safvan (radıyallahu anh)'ın Müslüman oluşuna kadar devam etti. Müslüman olduktan sonra hanımı eski nikahıyla onun yanında kaldı.

Safvan ile hanımının Müslüman oluşu arasında iki ay kadar bir zaman mevcuttur."

 

16-84.Sayfa : Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :

"Erkek erkeğin avretine bakmasın, kadın da kadının avretine  bakmasın, erkek erkekle bir tek örtünün altına girmesin, kadın da kadınla bir tek örtünün altına girmesin."

 

16-90 / 5727 - Said İbnu'l-Haris anlatıyor:

"İbnu Ömer (radıyallahu anhümâ)'i şöyle  söyler işittim:

"Siz nezr etmekten yasaklanmadınız mı? Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) demişti ki:

"Nezir, olacak bir şeyi ne öne alır ne de geriye bıraktırır. Ancak onunla cimriden mal çıkarılmış olur."

 

16-91 / 5729 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın şöyle söylediğini işittim:

"Kim Allah'a itaat etmeye nezrederse hemen itaat etsin. Kim de Allah'a isyan etmeye nezrederse, sakın isyan etmesin."

 

16-97 / 5733 - İbnu Abbas (radıyallahu anhümâ) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) hutbe verirken, güneşte ayakta duran bir  adam gördü. Bunun niye orada durduğunu sordu.

"Bu Ebu İsrail'dir, güneşte durarak oruç tutmaya, yiyip içmemeye, gölgede oturmamaya ve konuşmamaya nezretmiştir!" dediler.

 Aleyhissalâtu vesselâm:

"Ona söyleyin! gölgelensin ve konuşsun, ancak  orucunu tamamlasın" buyurdular."

16-99 / 5735 - Ukbe İbnu Amir (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Kızkardeşim, Beytullah'a yalın ayak yürüyerek gitmeye nezretmişti. Bu hususta Resulullah'a sormamı talep etti. Ben de sordum. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Yürüsün ve binsin!" buyurdular."

16-99 / 5736 - Tirmizî'nin rivayetinde şu ziyade vardır:

"...ayağı çıplak ve başı da örtüsüz olarak Resulullah:

"[Allah, kızkardeşinin meşakkati sebebiyle bir şey yapacak değildir.] Ona emredin, başını örtsün, hayvanına binsin, (kefaret olarak) üç gün oruç tutsun" buyurdu."

   İstanbul 28.08.2009 
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail