Kütüb-i  Sitte’den  Alıntılar
198.Bölüm


16-201 / 5777 - Abdullah İbnu Sa'di (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına bir heyet olarak geldik. Ben:

"Ey Allah'ın Resulü! Muhakkak ki ben, arkamda, artık hicretin sona erdiğini zanneden bir kavim bıraktım" dedim.

Aleyhissalâtu vesselâm:

"Küffarla kıtal edildiği müddetçe, hicret sona ermeyecektir!" buyurdu."

16-123.Sayfa : Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :

"Bir müşrik, Müslüman olduktan sonra müşriklerden ayrılmadıkça Allah onun hiçbir amelini kabul etmez"

16-225.Sayfa : "Nuaym iyilik sever bir insandı. Kabilesinde ilk Müslüman olan kimse idi. Hicret etmek isteyince kabilesi senin dinin ne olursa olsun biz senden razıyız diyerek onu salmadılar. Böylece ilk iman edenlerden olduğu halde Hudeybiye'ye kadar hicret edemez.Medine'ye geldiği zaman Resulullah fevkalâde iltifat eder, kucaklar, öper ve:

"Senin kavmin sana benimkinden hayırlı!" buyurur. Nuaym:

"Hayır! Bilakis, senin  kavmin daha hayırlı ey Allah'ın Resulü!" der. Resulullah:

"Kavmim beni memleketimden çıkardı. Senin kavmin seni  salmadı" buyurur. Fakat Nuaym'ın cevabı cevapsız kalır:

"Ama ey Allah'ın Resulü! Senin kavmin seni Hicret'e çıkardı. Benim kavmim beni ondan mahrum etti."

Resulullah bu cevaba sükut eder. Aleyhissalâtu vesselâm'ın sükutu ikrardır."

16-227.Sayfa : Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :

"Hicret ikidir, biri kötülüklerden hicret, diğeri de Allah ve Resulü'ne hicrettir. "

16-228.Sayfa : Füdeyk Ebu Beşir ez-Zebîdî (radıyallahu anh) Resulullah'a gelerek:

"Ey Allah'ın Resulü! İnsanlar zannediyorlar ki, hicret etmeyen helak olmuştur, (bu doğru mu?)" diye sorar. Resulullah şu cevabı verir:

"Ey Füdeyk! Namazı kı, zekatı ver, kötülüklerden hicret et, ondan sonra yeryüzünde de dilediğin yerde otur!"

 16-233.Sayfa : Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :

"Kişi dostunun dini üzerinedir, öyle ise her biriniz, dost edindiği kimselere dikkat etsin"

16-239.Sayfa : Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :

"İnsan nefsi, kendine iyilik yapanı sevme fıtratı  üzere yaratılmıştır."

 

16-244 / 5780 - Hz. Ebu Hureyre (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Hediyeleşin, zira hediye, kalpteki kuşkuları giderir. Komşu kadın, komşusu kadından gelen (hediyeyi) hakir görmesin, bir koyun paçası parçası olsa.

16-245 / 5781 - Hz. Aişe (radıyallahu anhâ) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm), hediyeyi kabul eder, ona karşılıkta bulunurdu."

16-247 / 5784 - İyaz İbnu Himar (radıyallahu anh) anlatıyor:

“Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a bir hediyede bulunmuştum. Bana:

"Müslüman mı oldun?" diye sordu.

"Hayır!" dedim.

"Ben müşriklerin hediyesini almaktan menolundum!" buyurdular (ve hediyemi almadılar)."

16-249 / 5786 - Ebu Ümame (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Kim bir kimse için şefaatçi olur, o da bu şefaatine karşı bir hediyede bulunursa hediyeyi  kabul ettiği taktirde, riba kapılarından büyük bir kapıya girmiş olur."

16-249,250 / 5787 - Ubade İbnu's-Samit (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Ben ehl-i suffadan bir kısım insanlara yazı ve Kur'an'ı öğretmiştim. Onlardan bir adam bana bir yay hediye etti. Ben de:

"(Bu yay) benim için (büyük) bir mal değil , onunla Allah yolunda atış yaparım, gidip Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a  soracağım" dedim. Gidip sordum:

"Ey Allah'ın Resulü!  dedim. Kendilerine yazı ve Kur'an öğrettiğim kimselerden  biri bana bir yay hediye etti. Bu benim için bir mal da değil. Ben onunla Allah yolunda atış yaparım!" dedim. Aleyhissalâtu vesselâm bana:

"Eğer ateşten bir takı takınmayı seversen kabul et!" diye cevap verdi."

16-252  / 5788 - İbnu Abbas ve İbnu Ömer (radıyallahu anhüm) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Bir kimse bir atiyyede bulunur veya bir hibede bulunursa, sonradan atiyye ve hibesinden rücu etmesi ona helal olmaz, sadece baba çocuğuna yaptığı bağıştan dönebilir."

16-252 /5789 - Bir rivayette:

"Atiyye (Atiyye : Hediye, bahşiş, lütuf, ihsan) veya hibesinden dönen, kusmuğuna dönen köpek, gibidir"  denmiştir."

16-253 / 5791 - Nu'man İbnu Beşir (radıyallahu anhümâ)'in anlattığına göre, "babası onu (Nu'man'ı) Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a getirmiş ve:

"Ey Allah'ın Resulü! Ben bu oğluma bir köle bağışladım! [Sen bu bağışıma şahid ol]" demiştir. Aleyhissalâtu vesselâm:

"Her çocuğuna böyle bir bağışta bulundun mu?" diye sormuş, babası

"hayır!" deyince:

"Öyleyse bağışından dön!" emretmiştir."

16-258 / 5796 - Hz. Ebu Hureyre  (radıyallahu anh) anlatıyor:

"Resulullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a:

"Hangi sadaka efdaldir?" diye sorulmuştu:

"Sağlıklı ve fakirlikten korkup, zenginliğe ümit bağladığın, mala karşı cimri olduğun halde tasadduk etmen! Bu şekilde  tasadduku, can boğazına gelip de falana şu kadar, feşmekana bu kadar diyeceğin zamana kadar devam ettir. O sırada (yaptığın tasaddukun sana bir faydası yoktur, çünkü malın, artık) zaten birilerinin olmuştur."

 

   İstanbul 17.09.2009 
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail