9-551 / 3241 - Hz. Enes
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Ebu Talha'nın bir oğlu hastalandı.
Sonunda Ebu Talha evde yokken vefat etti. Çocuğun öldüğünü bilmiyordu.
Hanımı, çocuğun öldüğünü görünce, (çocuğun defni için gerekli)
hazırlığı yaptı, onu evin bir kenarına koydu. Ebu Talha (akşam olup)
eve gelince: "Çocuk nasıl oldu?" diye sordu. Hanımı, "Sükûnete erdi,
istirahate kavuşmuş olmasını umarım" (diye yuvarlak bir) cevapta
bulundu. Ebu Talha hanımının doğru söylediğini zannetti:
Sonra hanımı, akşam
yemeğini getirdi. Yatağını hazırladı. (Sonra kocası için süslendi. Ebu
Talha temasta bulundu.) Sabah olunca Ebu Talha gusletti. Evden
çıkacağı zaman hanımı çocuğun ölümünü haber verdi. Ebu Talha,
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'la sabah namazı kıldı. Sonra
kadının yaptığını bir bir anlattı. Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm):
"Allah gecenizi hakkınızda
mübarek kılmış olsun" buyurdular. Sonra onlara (Allah Teâla
Hazretleri) dokuz evlat verdi, hepsi de Kur'an'ı okudular."
9-553 / 3242 - Kâsım İbnu
Muhammed anlatıyor:
"Hanımım vefat etmişti. Bana,
Muhammed İbnu Ka'b el-Kurazî, ta'ziye (baş sağlığı dilemek) maksadıyla
uğradı. Ve şunu anlattı:
"Benî İsrail'de fakih, âlim,
âbid, gayretli bir adam vardı. Onun çok sevdiği bir karısı vefat
etmişti. Onun ölümüne adam çok üzüldü, öyle ki, bir odaya çekilip
kapıyı arkadan kapattı, yalnızlığa çekildi, kimse yanına giremedi.
Onun bu halini, Benî İsrail'den bir kadın işitti. Yanına gelip:
"Benim onunla bir meselem
var, kendisine bizzat sormam lazım"dedi. Halk oradan çekildi. Kadın
kapıda kalıp:
"Mutlaka görüşmem lâzım" dedi.
Birisi adama seslendi:
"Burada bir kadın var, senden
birşeyler sormak istiyor, "mutlaka bizzat görüşmem lâzım, bizzat
sormam lazım" diyor. Herkes gitti kapıda sadece o kadın var ve
ayrılmıyor." İçerdeki adam:
"O'na müsaade edin gelsin"
dedi. Kadın yanına girdi. Ve:
"Sana bir şey sormak için
geldim" dedi. Adam:"Nedir o?" deyince, kadın anlattı:
"Ben komşumdan idâreten bir
gerdanlık almıştım. Onu bir müddet takındım ve idâreten kullandım.
Sonra onu benden geri istediler. Bunu onlara geri vereyim mi?" Adam:
"Evet, vallahi vermelisin!"
dedi. Kadın:
"Ama o epey bir zaman benim
yanımda kaldı. (Onu çok da sevdim)" dedi. Adam:
"Bu hal senin, kolyeyi onlara
iâde etmeni daha çok haklı kılıyor, zira onu iade edeli çok zaman
olmuş" demişti (ki, bu cevabı bekleyen kadın) atıldı:
"Allah iyiliğini versin! Sen
Allah'ın sana önce iade edip, sonra senden geri aldığı şeye mi
üzülüyorsun? O, verdiği şeye senden daha çok hak sahibi değil mi?"
dedi. Adam bu nasihat üzerine içinde bulunduğu duruma baktı (ve
kendine geldi). Böylece Allah, kadının sözlerinden adamın istifade
etmesini sağladı."
9-554 / 3244 - İbnu Mes'ud
(radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben, peygamberlerden (aleyhimüsselam)
birinin acıklı bir hikâyesini anlatmış olan Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'ı şu anda sanki tekrar seyrediyor gibiyim. Demişti ki:
"Kavmi ona şiddetle vurup yaralamıştı. O hem akan kanlarını siliyor,
hem de: "Allahım, kavmimi mağfiret et, çünkü onlar bilmiyorlar"
demişti."
İstanbul
-06.06.2007
http://sufizmveinsan.com
|