Kütüb-i Sitte'den Alıntılar
95.Bölüm


10-276 / 3478- Hz. Câbir (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) bizi gazveye gönderdi. Biz üçyüz kişilik bir gruptuk, komutanımız da Ebû Ubeyde İbnu'l-Cerrâh (radıyallâhu anh) idi. Kureyş'in kervanını takip ediyorduk. Azığımız da bir dağarcık içine konmuş hurmadan ibaretti. Başka bir şeyimiz yoktu. Ebû Ubeyde bundan bize [önce avuç avuç veriyordu, sonra] tane tane vermeye başladı. Kendisine:"Bununla nasıl idare ediyordunuz?"diye soruldu. Şu cevabı verdi:"Biz hurmayı âdeta emiyorduk, bebeğin emmesi gibi. Sonra da üzerine su içiyorduk. Bu bize geceye kadar yetiyordu. Tükendiği zaman yokluk içinde kaldık. İki hafta sahilde ikâmet ettik, şiddetli açlık geçirdik. Öyle ki ağaç yaprakları yedik. Ordumuza yaprak ordusu dendi. (Bu esnada) deniz bize anber (balinaya benzer bir balık, adabalığı.) denen bir hayvan attı. Ebû Ubeyde (radıyallâhu anh) buna önce, "meytedir (yani leştir, yenmesi haramdır)" dedi. Sonra da: "Hayır, meyte değildir, bizler Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın elçileriyiz, Allah için buradayız, üstelik muzdar durumdayız" dedi.Ondan iki hafta boyu yedik. Yağından da süründük. Hatta vücudumuz kendine geldi, eski halini aldı. Ebû Ubeyde, hayvanın kaburgalarından bir kemik alıp yere dikti. Sonra en boylu şahsı ve en boylu deveyi aradı. Adam deveye bindirildi ve kaburganın altından geçti. Hayvanın göz  çukurunun içine tam dört kişi oturdu. Gözünden nice kulle  yağ çıkardık. Etinden kendimize azık yaptık. Medine'ye gelince durumu Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a anlattık.

"Bu, Allah'ın sizin için (denizden) çıkardığı bir rızıktır. Beraberinizde, etinden hala var mı?" buyurdu. Biz de bir miktar gönderdik. O, bundan yedi."

10-280 / 3480 - İbnu Ömer (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Av ve çoban köpeği dışında köpek besleyenin ecrinden her gün iki kıratlık eksilme olur." (Sâlim derki: "Ebû Hüreyre (bu hadisi rivayet ederken): "...Veya ziraat köpeği"  derdi,) çünkü o ziraat sahibi idi."

10-288 / 3483 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Sizden biri kardeşiyle dövüşünce yüze vurmaktan sakınsın."

10-289 / 3484 - Hz. Enes (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) şu duayı çok yapardı:

"Ey kalbleri çeviren Allahım! Kalbimi dinin üzerine sâbit kıl!"

Ben (bir gün kendisine):

"Ey Allah'ın resulü! biz sana ve senin getirdiklerine inandık. Sen bizim hakkımızda korkuyor musun?" dedim. Bana şöyle cevap verdi:

"Evet! Kalpler, Rahmân'ın iki parmağı arasındadır. Onları istediği gibi çevirir."

10-296 / 3486 - Ebû Kerîme (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:

"Bir gece misafir olmak müslümanın hakkıdır. Kim, (bir ev sahibinin) avlusunda sabahlarsa, ağırlanma masrafı, (ev sahibi) üzerine bir borç olur. (Misafir) dilerse o hakkını alır, dilerse terkeder (almaz)."

10-300,301 / 3489 - Avf İbnu Mâlik (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Ey Allah'ın Resûlü dedim, ben bir adama uğrasam, o beni ağırlamasa, sonra o bana uğrasa ben ona yaptığını yapayım mı?"

"Hayır!"dedi, sen onu ağırla!" 

Bir gün Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) beni eskimiş bir elbise içerisinde görmüştü.

"Senin malın yok mu (da böyle giyiniyorsun)?" diye sordu.

"Allah bana deve, koyun, [sığır, at, köle] her maldan verdi!" dedim.

"Öyleyse buyurdular, üzerinde görülmelidir!"

10-301.Sayfa : Rasûlullah Efendimiz buyurdular ki :

"Kim Allah'a ve âhirete inanıyorsa misafirine ikrâm etsin. Onun câizesi bir gün ve bir gecedir. Misafirlik üç gündür. Bundan fazlası sadakadır. Ev sahibine sıkıntı verecek kadar ikâmet, misafire helâl değilir."

10-303 / 3492 - İbnu Abbâs (radıyallâhu anhümâ) anlatıyor:

"Bir adam, kendisine on dinar borcu olan kimsenin peşini bırakmadı. Ve hattâ dedi ki:

"Sen bunu bana ödeyinceye veya bir kefil gösterinceye kadar peşini bırakmayacağım." Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) o borcu üzerine aldı. Bunun üzerine adam, münasip olmayan bir  tarzda Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a parayı getirdi. Resûlullah, borcu adam adına ödeyiverdi  ve şunu söyledi:

"Kefil, borçludur."

10-315 / 3493 - Hz. Ebû Hüreyre (radıyallâhu anh) anlatıyor:

"Bir adam Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'a gelip:

"Ey Allah'ın Resûlü! Biz gemiye binip, beraberimizde az bir su alabiliyoruz. Abdestlerimizi bu su ile alsak susuz kalacağız. Deniz suyu ile abdest alabilirmiyiz?" diye sordu. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm):

"Evet, denizin suyu temizdir, meytesi [Ölüsü] de helâldir" cevabını verdi."

10-322 / 3497 - Müslim'in bir  diğer rivayetinde (yine Ebû Hüreyre şöyle rivayet etmiştir:) "Sizden hiç kimse, cünübken durgun suyun içinde yıkanmasın.

"Ebû Hüreyre'ye sordular:

"Peki nasıl yıkanacak, Ey Ebû Hüreyre?" O:

"Sudan alıp alıp yıkanacak!" diye  cevap verdi."

10-336 / 3507 - Lübâbe Bintu'l-Hâris anlatıyor:

"Hz. Ali'nin oğlu Hasan (radıyallâhu anhümâ), Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın kucağında idi, elbisesine akıttı. Ben atılıp:

"Ey Allah'ın Resûlü (yeni) bir elbise giy. İzârını da bana ver yıkayayım!" dedim. Cevaben:

"Kız çocuğun idrarı olsa yıkanırdı; ancak erkek çocuğun idrarı su çilemek suretiyle temizlenir!" buyurdular."

İstanbul -08.08.2007  
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail