10-337 / 3508 - Hz. Enes
(radıyallâhu anh) anlatıyor:
"Biz, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte mescidde otururken bir bedevi
çıkageldi. Durup mescidin içine akıtmaya başladı. Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın Ashab'ı kalkıp:
"Dur! dur!" diyerek
[üzerine yürümeye] kalktılar ki Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)
müdâhale etti:
"Kestirmeyin, bırakın
tamamlasın."
Ashab müdâhale etmedi,
adam da ihtiyacını tamamladı. Sonra Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm), adamı yanına çağırdı ve:
"Bu mescidler, idrar ve
pislik bırakma yeri değildir. Allah'ın zikredildiği yerlerdir.
Buralarda namaz kılınır. Kur'an okunur" dedi. Sonra cemaatten birine
bir kova su getirmesini emretti. Kova gelince sidiğin üzerine
boşalttı."
Bedevî der ki:
"Resulullah -ki ona
annem babam feda olsun- kalktı, beni ne azarladı, ne de kötü söz
söyledi..."
10-345,346 / 3517 -
Müslim'in bir diğer rivayetinde şöyle gelmiştir:
"Hz. Âişe (radıyallahu
anhâ)'ya bir zât misafir oldu. Adam sabahleyin, elbisesini yıkamaya
başladı. Hz. Âişe ona:
"Sana, (meni) bulaşan yeri
[gördüysen] orasını yıkaman kâfi idi, göremediğin takdirde etrafını
yıkardın. Ben, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın elbisesinden
(meni bulaşığını) ovalamak suretiyle çıkardığımı biliyorum. O, (bir de
yıkamaksızın) onun içinde namaz kılardı."Bir diğer rivayette şöyle
gelmiştir: "İyi biliyorum kurumuş meni bulaşığını Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın çamaşırından tırnağımla kazıyarak
çıkarıyordum."
10-353 / 3526 - Dâvud
İbnu Sâlih İbni Dinâr et-Temmâr, annesinden anlatıyor:
"Efendim beni, Hz. Âişe
(radıyallahu anhâ)'ya bir miktar yemekle gönderdi. Gelince Hz.Âişe'yi
namaz kılıyor buldum. Bana, elimdekini koymamı işâret etti. (Ben de
bıraktım). Ancak bir kedi gelerek üzerinden yedi.Hz. Âişe (radıyallahu
anhâ), namazından çıkınca, kedinin yediği yerden yemeği (bir miktar)
yedi. Sonra da şu açıklamayı yaptı:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm): "Kedi necis değildir, o sizi çokça dolaşan
birisidir" demişti. Ben ayrıca Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm)'ın
kedinin artığıyla abdest aldığını gördüm."
10-360 / 3535 - Hz. Üsâme
(radıyallahu anh) der ki:
"Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) yırtıcı hayvanların derilerini kullanmayı yasakladı."
10-363 / 3539 - Yine Ebû
Dâvud, Hz. Muâz (radıyallahu anh)'tan şu rivayeti kaydetmiştir:
"Lanete sebep olan üç
yere abdest bozmaktan kaçının:
1-Su yollarına,
2-İşlek yollara ,
3-Gölgeliklere.
10-364 / 3540 - Abdullah
İbnu Sercis (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) (yer üzerindeki haşerat) deliklerine akıtmayı yasakladı.
"Katâde'ye:
"Bu deliklere akıtmak niye
mekruh kılındı?" diye sorulmuştu. Şu cevabı verdi:
"Bunların cinlere ait
meskenler olduğu söyleniyordu."
10-364 / 3541 - Abdullah
İbnu Mugaffel (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Sizden kimse hamam
yaptığı yere akıtmasın. Zira vesveselerin çoğu bu yüzden hâsıl olur."
10-365 / 3543 - Ebû Eyyub
(radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdular ki:
"Helâya gittiğiniz vakit,
(abdest bozarken) kıbleye ne önünüzü ne de arkanızı dönmeyin. Fakat
yüzünüzü doğuya ve batıya dönderin.
"Ebû Eyyub der ki:
"Şam'a gelince helâların
yönlerinin hep kıble cihetine inşa edildiğini gördük. Onları
(kullanırken yönünü yan çeviriyor, ayrıca Allah'tan mağfiret de
diliyorduk."
10-366,367 / 3545 -
Mervân el-Asgar anlatıyor:
"İbnu Ömer (radıyallahu
anhümâ)'yı devesini kıble istikametine ıhtırmış, sonra onun duldasına
çömelip deveye doğru yönelerek akıtıyorken gördüm. Kendisine:
"Ey Ebû Abdirrahmân, bu
tarz akıtmaktan nehyedilmedik mi?" dedim.
"Evet, ama bundan, açık
arazide nehyedildik. Seninle kıble arasında sana perde olan birşey
varsa bu durumda akıtmanda bir beis yok!" dedi."
10-369,370 / 3549 - Ebû
Vâil'den gelen bir rivayet şöyle:
"Ebû Musa (radıyallahu anh)
küçük abdest hususunda çok titiz davranır (üzerine sıçrantı değmemesi
için azami gayreti gösterirdi. O kadar ki) küçük abdestini bir şişe
içerisine bozar ve: "Benî İsrâil'den birinin bedenine sidik değecek
olsa, adam kirlenen derisini bıçakla kazırdı" derdi.(Bunu işiten)
Huzeyfe (radıyallahu anh) dedi ki:
"Arkadaşınızın titizliği bu
kadar ileri götürmemesini tercih ederim. Ben, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'la bir beraberliğimizi hatırlıyorum. Beraber
yürüyorduk. Derken bir kavmin bir duvar gerisindeki küllüğüne
rastladık. Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), tıpkı sizden birinin
ayakta bevletmesi gibi durup ayakta bevletti. Ben bu esnada
kendilerinden uzaklaşmak istedim. Bana yakın durmamı işaret buyurdu.
Geri gelip, hemen arkasında dikilip abdestini bozuncaya kadar
bekledim."
10-376 / 3558 - Hz. Ebû
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor:
"Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) buyurdular ki:
"Kim gözüne sürme
çekerse teklesin. Bu sözümü kim tutarsa işi en güzel şekilde yapmış
olur, tutmayana bir mahzur yok. Kim abdest bozduktan sonra taş
kullanarak temizlenirse teklesin. Kim böyle yaparsa güzel yapar, kim
de yapmazsa bir mahzur yok. Kim yemek yer ve dişlerinin arasından bir
şey çıkarırsa onu dışarı atsın, kim de diliyle çıkarmışsa onu yesin.
Kim bu söylediğimi yaparsa güzel yapar, kim de yapmazsa bir mahzur
yok. Kim helâya giderse (imkân nisbetinde) tesettürde bulunsun, (kuytu
bir yer) bulamazsa, hiç olmazsa kum (taş vs.,den) bir tümsek yapıp
ona arkasını dönsün, zira şeytan, insanoğlunun makadlarıyla (oturak
kısmıyla) oynar. Kim bunu yaparsa en güzelini yapmış olur, yapamayana
bir beis yok."
İstanbul
-15.08.2007
http://sufizmveinsan.com
|