Kurban
II. Bölüm


1447 - İbnu Abbâss (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Biz, Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte bir seferde iken kurban Bayramı geldi. Kurban için, sığırda yedi kişi, devede on kişi ortak olduk."

1453 - Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm), ayakta olduğu halde yedi deveyi kendi eliyle kesti. Medine'de ise, boynuzlu ve alacalı iki koyun kurban  etti. Resûlullah (aleyhissalàtu vesselâm) keserken tekbir getiriyor, besmele çekiyor ve ayağını hayvanların boyunlarının üzerine koyuyordu."

1474 - Yine Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'le musallâda hazır bulundum. Hutbesini tamamlayınca minberinden indi. Kurbanlık koçuna gelip kendi eliyle kesti. Keserken: "Bismillahi vallahu ekber. Bu benim adıma ve ümmetimden kurban kesmeyenlerin adınadır!" dedi."

1487 - Hz. Aiş (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) Medine'de iken Kâbe'ye kurban sunar, ben de kurbanının boynuna takılacak nişanlarını hazırlardım. Bu sırada Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ihramlıların sakındığı yasaklardan sakınmazdı."

6888 - Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu vesselâm buyurdular ki: "Maddi imkânı olup da kurban kesmeyen namazgâhımıza sakın yaklaşmasın."

Ahmed HULÛSİ - Cuma Sohbetleri: Antalya-27.Nisan.1996

Yarın ne bayramı?..

Kurban bayramı değil!.. HAC Bayramı!.. Hacca gidenlerin bayramı!..

Hacca gidenler günâhlarından arınıyorlar. Bu arınmanın bayramını yapıyorlar.

Biz de onların bu sevincine, mutluluğuna iştirak ediyor, onlar bayram ettiği için biz de bayram ediyoruz.

Ve de, şükür olarak kurban kesip, onların etini de kendimize hiç bir parça ayırmadan olduğu gibi ihtiyaç sahiplerine, yoksullara, yetimlere, fakirlere dağıtıyoruz..

Bu, zahirde kesilen kurban!.

Bir de mânevi kurban var!.

Mânevi kurban nedir?.

Genelde, klasik anlatımda; “Nefsini kurban etmekten” söz ederler.

“Nefsini kurban et Allah yolunda!.” derler.

Bu söz ile, aslında başka bir şey anlatılmak istenmektedir.

Nedir bu anlatılmak istenen?..

“Kendine ait olarak kabul ettiğin bedenin, istek,  arzu ve zevklerinden arın! Bedenini kurban et!.” Fikri anlatılmak istenmektedir..

Bedenini kurban etmekten manâ, kafayı kesmek değil; bedenin aşırı istek ve hırslarını frenlemek!.

Doğal yaşamı için gerekli olanları verip; onun ötesindeki şeylerden bedeni frenlemektir. Yani, tabiatı kontrol altına almaktır.

Bedenin doğasını, tabiatını kontrol altına almak!. Bedenini kurban etmek!.

Daha önemlisi; Allah’tan ayrı olarak var kabul ettiğin “ben”liğinin, gerçekte hiç bir zaman var olmadığını idrak etmek suretiyle “benlik” kavramını kurban etmek. Elbette ki bu daha da zoru!.

Bu durumda, kurbanın üç derecesi çıktı ortaya!.

1.Zâhirdeki kurban.

2.Tabiatın, yani, bedenin istek ve arzularını kurban.

3.Allah’tan ayrı saydığın, ayrı bir varlık olarak düşündüğün “ben” kavramını kurban.                                                                                                        

Mademki senin varlığın, Allah’ın varlığından meydana gelmiştir, varlığın Allah’a aittir. “sen” diye bir şey yok!.. Bu durumda yapman gereken şey şu..

Bunu anlayıp idrak etmek suretiyle  “ben” kavramından kurtulmak…

İşte bu üç kurbanı kesebilen sıratı geçmiş, cehennemden kurtulmuş, cennet hayatında vuslata ermiş olur…

Cehennemin üstündeki Sırat, şu dünya yaşantısıdır.

Şu anda siz, Sırat’ın üstünde adım atıyorsunuz.

Ahmed HULÛSİ-Sistemin Seslenişi-2-Kurban Kes-Sayfa:257

Kurban, arınmak içindir!… Diyet, kurtulmak içindir!.

Besili, semiz, ama boynunda tasma izi olan köpekle, kuru kemikleri çıkmış kurdun konuşmasını dillendirmişlerdir! Tasmalıyla tasmasız arasındaki fark anlaşılsın için!.

Bazen kurtlar da tasmalanır takdiri ilahi!

Ama tasmalar, asla takılamaz sonsuza dek, başkaları tarafından!. Birinin taktığı tasma er geç çıkar…

Ya senin kendine taktığın tasma!.

İşte onu bu dünyada çıkaramazsan tasmanı, ebeden çıkaramazsın boynundan!…

O elinle, beyninle, taktığın tasmanın adı “BEN”dir!

Bu tasmadan kurtulmanın yolu, diyetini vermektir!. Kendini kurban etmektir…

KURBAN KES”, hükmüne itaat edip, gerçekte varolmayan “BEN”ini (eneni) yok etmek; Bâki’ye Fâniyi kurban etmektir!.

Ahmed HULÛSİMesajlar-Sayfa:148

Kebapçılardan çıkmayanların; barbeküde bonfile, pirzola çevirenlerin; stres atmak için çıktığı  balıktan   dönenenlerin  oturup kurbanlara acıdıklarını söylemelerini “timsahın gözyaşları” olarak nitelesek sanırım hiç yanlış olmaz!..

“Hac Bayramı”,  zaman içinde “Kurban bayramına” dönünce, halkın dilinde “kavurma bayramı” niye olmasın ki?

Ahmet Fevzi YÜKSEL- “Kurban” başlıklı yazıdan.

Doğrusunu söylemek gerekirse bana en uygun düşeni Prof.Dr. Zekeriya Beyaz’ın (İ.Ü.İlahiyat Fak.Öğr.Üy.) “Kurban kesmek sünnettir. Aslında farzdan aşağı sünnetten biraz yukarıdır. Kurbanın asıl maksadı olan fakire bunun bir bedeli verilirse yeterlidir” şeklindeki sözleri idi..

Kurban hususunda  ele alınması gereken bir başka nokta ise;
"Benliğin kurban edilmesidir"

Ahmet Fevzi YÜKSEL- “HAC ARAFAT'TIR” başlıklı yazıdan.

Zahiri manada Kurban kesmek, Batıni anlamda Allah yolunda bedeni feda etmeye işarettir.

Ahmet Fevzi YÜKSEL- “HACI BAYRAM VELİ (1352-1429)” başlıklı yazıdan:

Hacı Bayram öyle büyük bir ün kazanır ki, kendisine düşman olanların çıkardığı, devlete karşı ayaklanma başlatacağı şeklindeki bazı dedikodular dönemin padişahı II. Murat’ın kulağına gider. Bundan rahatsız olan Padişah, Hacı Bayram’ı Edirne’ye çağırtır. Kendisiyle bizzat görüştükten sonra, duyduklarının iftira olduğunu anlar ve ona bağlı olan dervişlerin vergiden muaf tutulacağını beyan eder.
Ancak bu, birçok taklit ehlinin de el alıp tarikate girmesine yol açar. Sayıları kırk bini aşar dervişlerin. Şikâyetler artınca, Padişah, Hacı Bayram-ı Veli’ ye haber yollatıp kaç müridinin olduğunu öğrenmek ister. "Bunlar dervişlerinizse vergi alınmayacak, ama gerçekten hepsi de sizin müritleriniz mi?" diye sorar.

Bunun üzerine Hacı Bayram
“Benim bütün dervişlerim, falanca gün Ankara ovasında toplansın!..” diye ilan verir.
Büyük bir çadır kurulur, yemekler yenir, dualar okunur...
Nihayet, Hacı Bayram Veli  görünüp kalabalığa seslenir:
“Kim gerçekten bana teslim olmuşsa gelsin, ben onu kesip Allah`a ulaşması için kurban edeceğim!.”
Herkeste bir telaş ve korku...
Topluluğun içinden bir kadın öne çıkar, bir de adam!.
“Alın içeri!.” denir....
Çadıra girerler!..
Birden dışarı kanlar akmağa başlar.
Kanları gören, ardına bakmadan kaçar... Meydanda kimseler kalmaz.
Aslında önceden çadıra gizlenen koyunların kanıdır akan!... Ama bu olay gerçek teslimiyet ve imanı ortaya koymaya yetmiştir.

Bunun üzerine Hacı Bayram, Padişaha şöyle bir mektup gönderir:
“Padişahım, benim bir buçuk dervişim var..."

 

Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -
08.01
.2006
http://sufizmveinsan.com

 


Üst Ana sayfa e-mail