1447 -
İbnu Abbâss (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Biz, Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm) ile birlikte bir seferde iken kurban Bayramı
geldi. Kurban için, sığırda yedi kişi, devede on kişi ortak olduk."
1453 -
Hz. Enes (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm), ayakta olduğu halde yedi deveyi kendi eliyle
kesti. Medine'de ise, boynuzlu ve alacalı iki
koyun kurban etti. Resûlullah (aleyhissalàtu vesselâm)
keserken tekbir getiriyor, besmele çekiyor ve ayağını hayvanların
boyunlarının üzerine koyuyordu."
1474 -
Yine Hz. Câbir (radıyallahu anh) anlatıyor: "Hz. Peygamber
(aleyhissalâtu vesselâm)'le musallâda hazır bulundum. Hutbesini
tamamlayınca minberinden indi. Kurbanlık koçuna gelip kendi eliyle
kesti. Keserken: "Bismillahi vallahu ekber. Bu benim adıma ve
ümmetimden kurban kesmeyenlerin adınadır!" dedi."
1487 -
Hz. Aiş (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Medine'de iken Kâbe'ye kurban sunar, ben de
kurbanının boynuna takılacak nişanlarını hazırlardım. Bu sırada
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ihramlıların sakındığı yasaklardan
sakınmazdı."
6888 -
Hz. Ebu Hureyre radıyallahu anh anlatıyor: "Resülullah aleyhissalâtu
vesselâm buyurdular ki: "Maddi imkânı olup da
kurban kesmeyen namazgâhımıza sakın yaklaşmasın."
Ahmed HULÛSİ - Cuma Sohbetleri:
Antalya-27.Nisan.1996
Yarın ne bayramı?..
Kurban bayramı değil!.. HAC Bayramı!..
Hacca gidenlerin bayramı!..
Hacca gidenler günâhlarından arınıyorlar.
Bu arınmanın bayramını yapıyorlar.
Biz de onların bu sevincine, mutluluğuna
iştirak ediyor, onlar bayram ettiği için biz de bayram ediyoruz.
Ve de, şükür olarak kurban kesip, onların
etini de kendimize hiç bir parça ayırmadan olduğu gibi ihtiyaç
sahiplerine, yoksullara, yetimlere, fakirlere dağıtıyoruz..
Bu, zahirde kesilen kurban!.
Bir de mânevi kurban var!.
Mânevi kurban nedir?.
Genelde, klasik anlatımda; “Nefsini
kurban etmekten” söz ederler.
“Nefsini kurban et Allah
yolunda!.” derler.
Bu söz ile, aslında başka bir şey
anlatılmak istenmektedir.
Nedir bu anlatılmak istenen?..
“Kendine ait olarak kabul ettiğin
bedenin, istek, arzu ve zevklerinden arın! Bedenini kurban et!.”
Fikri anlatılmak istenmektedir..
Bedenini kurban etmekten manâ, kafayı
kesmek değil; bedenin aşırı istek ve hırslarını frenlemek!.
Doğal yaşamı için gerekli olanları
verip; onun ötesindeki şeylerden bedeni frenlemektir. Yani, tabiatı
kontrol altına almaktır.
Bedenin doğasını, tabiatını kontrol
altına almak!. Bedenini kurban etmek!.
Daha önemlisi; Allah’tan ayrı olarak
var kabul ettiğin “ben”liğinin, gerçekte hiç bir zaman var olmadığını
idrak etmek suretiyle “benlik” kavramını kurban etmek. Elbette ki bu
daha da zoru!.
Bu durumda, kurbanın üç derecesi çıktı
ortaya!.
1.Zâhirdeki kurban.
2.Tabiatın, yani, bedenin istek ve
arzularını kurban.
3.Allah’tan ayrı saydığın, ayrı
bir varlık olarak düşündüğün “ben” kavramını kurban.
Mademki senin varlığın, Allah’ın
varlığından meydana gelmiştir, varlığın Allah’a aittir. “sen”
diye bir şey yok!.. Bu durumda yapman gereken şey şu..
Bunu anlayıp idrak etmek suretiyle “ben”
kavramından kurtulmak…
İşte bu üç kurbanı kesebilen sıratı
geçmiş, cehennemden kurtulmuş, cennet hayatında vuslata ermiş olur…
Cehennemin üstündeki Sırat, şu dünya
yaşantısıdır.
Şu anda siz, Sırat’ın üstünde adım
atıyorsunuz.
Ahmed HULÛSİ-Sistemin
Seslenişi-2-Kurban Kes-Sayfa:257
Kurban, arınmak içindir!… Diyet,
kurtulmak içindir!.
Besili, semiz, ama boynunda tasma izi olan
köpekle, kuru kemikleri çıkmış kurdun konuşmasını dillendirmişlerdir!
Tasmalıyla tasmasız arasındaki fark anlaşılsın için!.
Bazen kurtlar da tasmalanır takdiri ilahi!
Ama tasmalar, asla takılamaz sonsuza dek,
başkaları tarafından!. Birinin taktığı tasma er geç çıkar…
Ya senin kendine taktığın tasma!.
İşte onu bu dünyada çıkaramazsan tasmanı,
ebeden çıkaramazsın boynundan!…
O elinle, beyninle, taktığın
tasmanın adı “BEN”dir!
Bu tasmadan kurtulmanın yolu, diyetini
vermektir!. Kendini kurban etmektir…
“KURBAN KES”, hükmüne itaat edip,
gerçekte varolmayan “BEN”ini (eneni) yok etmek; Bâki’ye Fâniyi
kurban etmektir!.
Ahmed HULÛSİ
– Mesajlar-Sayfa:148
Kebapçılardan çıkmayanların;
barbeküde bonfile, pirzola çevirenlerin; stres atmak için çıktığı
balıktan dönenenlerin oturup kurbanlara acıdıklarını söylemelerini
“timsahın gözyaşları”
olarak nitelesek sanırım hiç yanlış olmaz!..
“Hac Bayramı”,
zaman içinde “Kurban bayramına” dönünce, halkın dilinde
“kavurma bayramı” niye olmasın ki?
Ahmet Fevzi YÜKSEL-
“Kurban” başlıklı yazıdan.
Doğrusunu söylemek gerekirse bana en uygun
düşeni Prof.Dr. Zekeriya Beyaz’ın (İ.Ü.İlahiyat Fak.Öğr.Üy.) “Kurban
kesmek sünnettir. Aslında farzdan aşağı sünnetten biraz yukarıdır.
Kurbanın asıl
maksadı olan fakire bunun
bir bedeli verilirse yeterlidir”
şeklindeki sözleri idi..
…
Kurban hususunda ele alınması gereken bir
başka nokta ise;
"Benliğin kurban edilmesidir"
Ahmet Fevzi YÜKSEL-
“HAC
ARAFAT'TIR” başlıklı
yazıdan.
Zahiri manada Kurban kesmek, Batıni
anlamda Allah yolunda bedeni feda etmeye işarettir.
Ahmet Fevzi YÜKSEL-
“HACI
BAYRAM VELİ (1352-1429)”
başlıklı yazıdan:
Hacı Bayram öyle büyük bir ün kazanır ki,
kendisine düşman olanların çıkardığı, devlete karşı ayaklanma
başlatacağı şeklindeki bazı dedikodular dönemin padişahı II. Murat’ın
kulağına gider. Bundan rahatsız olan Padişah, Hacı Bayram’ı Edirne’ye
çağırtır. Kendisiyle bizzat görüştükten sonra, duyduklarının iftira
olduğunu anlar ve ona bağlı olan dervişlerin vergiden muaf
tutulacağını beyan eder.
Ancak bu, birçok taklit ehlinin de el alıp tarikate girmesine yol
açar. Sayıları kırk bini aşar dervişlerin. Şikâyetler artınca,
Padişah, Hacı Bayram-ı Veli’ ye haber yollatıp kaç müridinin olduğunu
öğrenmek ister. "Bunlar dervişlerinizse vergi alınmayacak, ama
gerçekten hepsi de sizin müritleriniz mi?" diye sorar.
Bunun üzerine Hacı Bayram
“Benim bütün dervişlerim, falanca gün Ankara ovasında toplansın!..”
diye ilan verir.
Büyük bir çadır kurulur, yemekler yenir, dualar okunur...
Nihayet, Hacı Bayram Veli görünüp kalabalığa seslenir:
“Kim gerçekten bana teslim olmuşsa gelsin, ben onu kesip Allah`a
ulaşması için kurban edeceğim!.”
Herkeste bir telaş ve korku...
Topluluğun içinden bir kadın öne çıkar, bir de adam!.
“Alın içeri!.” denir....
Çadıra girerler!..
Birden dışarı kanlar akmağa başlar.
Kanları gören, ardına bakmadan kaçar... Meydanda kimseler kalmaz.
Aslında önceden çadıra gizlenen koyunların kanıdır akan!... Ama bu
olay gerçek teslimiyet ve imanı ortaya koymaya yetmiştir.
Bunun üzerine Hacı Bayram, Padişaha şöyle
bir mektup gönderir:
“Padişahım, benim bir buçuk dervişim var..."
Derleyen: Hamdi Cenik
hamdicenik@hotmail.com
İstanbul -08.01.2006
http://sufizmveinsan.com
|