Rasûlüllah Efendimiz
şaka/latife yaparken belli
ölçülere riayet ederdi.
a– Şaka bile olsa sadece
doğruyu söylerdi.
b– Şaka da olsa, gereksiz
yerde münakaşa etmezdi.
c– İnsanları korkutmazdı.
d– Alay ederek şakalaşmazdı.
Rasûlüllah Efendimiz gibi,
O’nun engin müsamahasından
bir örneği olsa gerek,
sahabe de şaka/latife
yapardı.
İnsan şahsiyetini, onurunu
rencide eden bütün söz ve
hareketler, kul hakkını
çiğnemektir. Toplum düzeni,
bütün fertlerin haklarına
riayet ve onlarla ünsiyet
etmekle, görüşüp
anlaşabilmekle sağlanır.
Kendi hakkının çiğnenmesini
arzu etmeyen insanın, bir
başkasının hakkını gözetmesi
kaçınılmazdır. Hukuka
riayeti temin için Allah,
insanların mallarına
tecavüzü haram kıldığı gibi,
insan şahsiyetini kırıcı
olan her türlü alayı,
gıybet, yalan, iftira,
dedikodu ve benzeri sözlü
tecavüzleri de haram
kılmıştır. Bu cümleden olmak
üzere çoğu kere muhatabı
küçük düşürecek şekilde
yapılan fiilî ve sözlü
şakalar Rasûlüllah
Efendimiz’in hadîsi ile
yasaklanmıştır: "Kardeşinle
mücadele ve şaka etme" (Tirmizî,
Birr, 58). Mizahı çok yapan
bazı sahabe hakkında Kur'anî
hüküm de (el-Hadîd, 57/16)
nazil olmuştur. Yalanla eş
anlamlı şakalar, bizzat
yalan olduğu için haramdır.
Ancak şaka, yalan, alay,
hakaret gibi aşağılayıcı
manada olmamak ve aşırı
gitmemek kaydıyla yapılırsa
buna müsaade edilmiştir.
Rasûlüllah Efendimiz ve
ashabının arkadaşlarıyla
şakalaştığı görülmüştür. Ebû
Hureyre'den: Ashab,
Rasûlullah'a, "Ya Rasûlullah,
sen de bizimle şaka
yapıyorsun" dediler.
Rasûlullah, "Ben sadece
doğruyu konuşurum, haktan
başka bir şey söylemem" (Tirmizî,
Birr, 57) buyurdu.
İbn Abbas'tan: Bir adam,
"Allah Rasûlü şaka yapar
mıydı?" diye sordu. "Evet"
diye cevap verdim. "Peki
Rasûlüllah nasıl şaka
yapardı?" deyince "Hz.
Peygamber (s.a.s)
hanımlarından birisine geniş
bir elbise giydirdi . "Bu
elbiseyi giy, Allah'a
şükret, eteğini de gelin
eteği gibi sürü" buyurdu,
dedim."
Hz. Enes'ten: Allah'ın
Rasûlü, insanların en güzel
ahlâka sahip olanı idi. Ebu
Umeyr adında bir kardeşim
vardı. Rasûlüllah gelip
kardeşimi görünce "Ebû Umeyr,
kuş ne yapıyor?" diye
sorardı. Kardeşim kuşla
oynardı. Bazı namaz
vakitlerinde Rasûlüllah
bizim evde olur, bir seccade
serilmesini emreder,
seccadeyi süpürür ve sular,
sonra üzerinde namaza
dururdu. Biz de arkasında
namaz kılardık. Seccade,
hurma lifinden yapılmıştı.
Enes b. Mâlik'ten: Bir adam,
Rasûlüllah'ın yanına geldi,
onu devesine bindirmek
istedi, Rasûlüllah da, "Biz
de seni dişi devenin
yavrusuna bindirelim" dedi.
Adam, "Ya Rasûlüllah,
devenin yavrusuna nasıl
bineyim?" diye sorunca,
Rasûlüllah, "Bütün develeri
dişi deve doğurmaz mı?"
buyurdu .
Hz. Enes'den: Zahir adında
bir bedevî, çölden
Rasûlüllah'a hediyeler
getirmişti. Dönüp gitmek
isterken, Rasûlüllah da ona
hediyeler verdi ve; "Zahir,
bizim çölde yaşayanımızı
temsil eder, biz de onun
şehirde yaşayanını temsil
ederiz" buyurdu. O, çirkin
biri olduğu halde,
Rasûlüllah onu çok severdi.
O, alışveriş ederken
Rasûlüllah arkasından gelir,
onu kucaklar, kendisini
adama göstermez ve "Ben
kimim?" diye sorardı. Adam
döndüğü zaman Rasûlüllahı
tanır, sırtını Rasûlüllah'ın
göğsünden ayırmazdı.
Rasûlüllah "Bu köleyi kim
satın alacak" diye sorar,
adam da "Ya Rasûlüllah, o
halde beni değersiz
buluyorsun" derdi.
Rasûlüllah (s.a.s) "Allah
katında değersiz değilsin,
onun katında değerin
yüksektir" buyururdu.
Enes (r.a) "Rasûlüllah
hanımlarıyla beraber olduğu
zaman insanların en hoşu ve
en şakacısıydı" demiştir.
Peygamberimiz (s.a.s) fazla
tebessüm etmeyi ve nezaketle
şaka yapmayı severdi.
Aişe vâlidemiz anlatır: "Bir
gün Allah'ın resûlu benimle
koşarak yarıştı ve ben
kendisini geçtim. Zamanla
şişmanladığımda benimle
tekrar koştu ve bu sefer
beni o geçti." Yine bir gün
Âişe vâlidemizle Hz. Sevde
annemiz Peygamberimizle bir
yemekte bulamaç aşını yerken
Sevde (r.a) "Bu yemeği
sevmiyorum" dedi. Âişe
(r.a): "Yemezsen yemeği
yüzüne sürerim." dedi Bu
konuşma esnasında önce Hz.
Âişe, Hz. Sevde'nin yüzüne,
sonra Hz. Sevde, Hz.
Âişe'nin yüzüne birer parmak
bulamaç sürerek
şakalaşmışlar, Rasûlüllah
Efendimiz de bunları devamlı
bir gülümsemeyle izlemiştir.
Hz. Süheyb anlatıyor: Gözüm
ağrıdığı halde hurma
yiyordum. Bunu gören
Rasûlüllah Efendimiz: "Gözün
ağrıdığı halde hurma mı
yiyorsun?" dediler. Ben de:
"Ey Allah'ın Rasûlü, ben
ancak ağrımayan tarafla
yiyorum" cevabını verince
Rasûlüllah azı dişleri
görünecek derecede tebessüm
ettiğini gördüm.
Sahâbe'den Nüeyman el-Ensarî
(r.a) şakacı bir kimseydi.
Medine'ye tâze meyve ve süt
gelince hemen onlardan alıp
Rasûlüllah'a getirerek "Ey
Allahın Rasûlü, bunu senin
için satın aldım ve sana
hediye ettim" derdi. Birkaç
gün sonra malın sahibi
Nüeyman'dan malının bedelini
istediği zaman, o kişiyi
Resûlüllah'a getirip: "Ey
Allah'ın Resûlü, şu
adamcağızın mallarının
bedelini versene" derdi.
Rasûlüllah da "Ey Nüeyman,
sen onu bize hediye etmedin
mi?" diye sorduklarında,
Nüeyman: "Ya Rasûlüllah,
alırken onun parası yanımda
yoktu. Senin de ondan yemeni
istiyordum, onun için alıp
getirdim" deyince,
Rasûlüllah güler ve parasını
verirdi .
İşte bunlar sevimli
şakalardır. Sınırları
taşmamak, başkasını
incitmemek şartıyla arada
sırada bu tür şaka yapmak
müstehaptır. Az ve yerinde
olan şakayı Rasûlüllah
Efendimiz de tasvip
etmişlerdir. Ancak,
şakaların devamlı
yapılmasından sakınmak
gerekir. Bir kısım mübahlar
vardır ki onlara devam
edildiği takdirde günaha
dönebilirler. Şakanın
eziyet, sıkıntı verici ve
rahatsız edici olanı
yasaktır.
Rasûlüllah Efendimiz ve
ashabının yaptığı bu tür
şakalar, kırıcı ve yalan
cinsinden olmayan
şakalardır. Böylesi şakalar
ise insanlar arasında
muhabbeti arttırır. Ancak
her işte olduğu gibi şakada
da aşırı gitmemelidir.
El şakaları ve öldürtücü,
yaralayıcı aletlerle yapılan
şakalar tehlikeli
olabileceğinden
yasaklanmıştır. "Her kim
kardeşine -isterse ana baba
bir kardeşi de olsa-
(korkutmak üzere) demirle
işaret ederse, onu bırakmaya
kadar melekler o kimseye
lanet ederler. " "Sakın
sizden biriniz (din)
kardeşine silah ile işaret
etmesin. Çünkü işaret eden
kimse bilmez ki belki Şeytan
o silahı elinden kaydırır,
işaret edilen adamı vurur da
bu yüzden cehennemden bir
çukura yuvarlanır” (Riyâzu's-Salihîn,
III, 293).
Kocanın eşi ile şakalaşması
ve cilveleşmesi,
aralarındaki sevgiyi
arttıracağı için tasvip,
hatta teşvik edilmiştir (Ebû
Davud, Edeb, 84,85,149,7;
İbn Mâce, Cihad, 40; Ahmed
b. Hanbel, II, 352, 364,
3/67, 5/32).
Ayrıca kinayeli bile olsa
alayımsı konuşmak dinen
uygun değildir. Hem kul
hakkına hem de Alah hakkına
girer. Kötü olduğunu bile
bile alaycı bir tavırla "ne
güzel olmuş" demek gibi.
Alaycı tavır ve
konuşmalardan sakınmak
gerekir.
KAYNAK; Hanımlar.com |