Mugîre İbnu Şu'be (radıyallahu anh) anlatıyor: "Ben, Necrân'a gelince
bana sordular: "Sizler şu ayeti okuyordunuz: "Ey Harun'un kızkardeşi:
Baban kötü bir kimse değildi..." (Meryem 28). Halbuki, Hz. Musa, Hz.
İsa (aleyhimâ's-selam)'dan yüzlerce yıl önce yaşamıştır. (Nasıl olur
da Hz. İsa'nın annesi olan Hz. Meryem, Hz. Musa'nın erkek kardeşi olan
Hz. Harun'un kızkardeşi olur?)" Ben Merdine'ye Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ın yanına gelince, bu meseleyi ona sordum, şu
cevapta bulundular: "Onlar, kendilerinden önce yaşamış olan
peygamberlerinin ve salih kişilerin isimleriyle isimleniyorlardı."
(KÜTÜB-I SİTTE /700)
Ebu
Said (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah(aleyhissalâtu vesselâm)
okudu: "Ey Muhammed! Hâlâ gaflet içinde bulunanları ve hâlâ
inanmayanları, onları işin bitmiş olacağı o hasret günü ile uyar"
(Meryem 39). Sonra dedi ki: "(Kıyamet günü) ölüm alaca bir koç
suretinde getirilir. Cennetle cehennem arasında yer alan sur üzerinde
durdurulur. Önce:
-"Ey
cennet ahalisi!" diye bağırılır, onlar başlarını kaldırırlar. Sonra:
-"Ey
cehennem ahalisi!" diye bağırılır, onlar da başlarını kaldırırlar.
Sonra sorulur:
-"Bunu
tanıdınız mı, nedir bu? Hepsi birden:
-"Evet
tanıdık, derler. Bu ölümdür"
Koç
yatırılır ve kesilir. Eğer, Allah cennet ahalisi için hayata
hükmetmemiş olsaydı, neşeyle ölürlerdi. Cehennem ahalisi için de Allah
hayata, bekaya hükmetmemiş olsaydı onlar da üzülerek ölürlerdi."
(KÜTÜB-İ SİTTE /701)
Katâde (merhum), şu ayet hakkında: "Onu yüce bir yere yükselttik"
(Meryem 57). Hz. Enes (radıyallahu anh) Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm)'an şu rivayeti yaptığını belirtir: "Ben Mirac'ta iken
dördüncü kat semâda Hz. İdris (aleyhi's-selam)'i gördüm." (KÜTÜB-İ
SİTTE /702)
İbnu Abbâs (radıyallahu anhümâ) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) Hz. Cibril (aleyhisselam)'e: "Bana, niye hâlen yapmakta
olduğundan daha fazla ziyarette bulunmuyorsun?" diye sormuştu, şu ayet
indi: "Cebrail Muhammed'e şöyle dedi: "Biz ancak Rabbinin buyruğuyla
ineriz, geçmişimizi, geleceğimizi ve ikisinin arasındakileri bilmek
O'na mahsustur. Rabbin unutkan değildir" (Meryem 64). (KÜTÜB-İ
SİTTE /703)
Ümmü Mübeşşir el-Ensâriyye (radıyallahu anhâ) anlatıyor: "Resûlullah
(aleyhissalâtu vesselâm)'ı dinledim şöyle buyurmuştur:
"(Hudeybiye biatına katılan) ashâbu'ş-şecere'den hiç kimse inşaallah
cehenneme girmeyecektir."
Bunun
üzerine Hafsa (radıyallahu anhâ) validemiz: "Hayır ey Allah'ın
Resulü!" dediyse de Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) onu azarladı.
Bunun
üzerine Hz. Hafsa (radıyallahu anhâ) şu ayeti okudu: "Sizden cehenneme
uğramayacak yoktur. Bu, Rabbinin, yapmayı üzerine aldığı kesinleşmiş
bir hükümdür" (Meryem 71).
Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) ona şu cevabı verdi: "Allah şöyle
de buyurmaktadır: "Sonra biz, Allah'a karşı gelmekten sakınmış
olanları kurtarır, zâlimleri de orada diz üstü çökmüş olarak
bırakırız" (Meryem 72). (KÜTÜB-İ SİTTE /704)
Süddî anlatıyor: "Mürre el-Hemedânî'ye, "Sizden cehenneme uğramayacak
yoktur" (Meryem 71) ayetinden sordum. Bunun üzerine bana İbnu Abbâs
(radıyallahu anhümâ)'ın Hz. Peygamber (aleyhissalâtu vesselâm)'den
rivayet ettiği şu hadisi rivayet etti: "İnsanlar ateşe girerler, sonra
amellerine göre ondan çıkarlar: Onların ilk grubu şimşek hızıyla
çıkar, ikinci grub rüzgar gibi çıkar. Sonra at sür'atiyle, at binicisi
süratiyle, sonra yaya koşusuyla, en sonra da yaya yürüyüşüyle çıkar."
(KÜTÜB-İ SİTTE /705)
Habbâb İbnu'l-Eret anlatıyor: "Cahiliye devrinde demirci idim. Âs İbnu
Vâil es-Sehmi'ye bir kılıç yaptım. Ücretimi almaya gelmiştim.
-"Hayır, Muhammed'i inkâr etmedikçe vermeyeceğim" dedi. Kendisine:
-"Asla" Sen ölüp, Allah seni yeniden diriltinceye kadar ebediyyen onu
inkâr etmeyeceğim" dedim.
-"Yani
ben, öldükten sonra tekrar dirileceğim ha!" diye alaya aldı. Ben:
-"Bundan ne şüphe!" deyince:
-"Öyleyse bırak beni, öleyim de yeniden dirileyim. Bana bol mal ve
evlât verilecek. O zaman sana olan borcumu eda ederim" dedi.
Bunun
üzerine şu âyet indi: "Ey Muhammed! Ayetlerimizi inkâr eden ve: "Bana
elbette mal ve çocuk verilecektir" diyeni gördün mü? O görülmeyeni mi
biliyor, yoksa Rahmân katından bir söz mü almıştır? Hayır söylediğini
yazacağız ve onun azabını uzattıkça uzatacağız. Bahsettikleri şeyler
bize kalacaktır. Kendisi bize tek başına gelecektir" (Meryem 80).
(KÜTÜB-I SİTTE /706)
Ebu
Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: Resûlullah (aleyhissalâtu
vesselâm) buyurdu ki: "Allah bir kulu sevdi mi, Cebrâil
(aleyhisselam)'e şöyle seslenir: "Ben falanca kişiyi seviyorum, sen de
sev!" Bunun üzerine semâda aynı şekilde nida edilir. Sonra, arz ehli
arasına onun sevgisi indirilir. Bunu şu ayet ifade etmektedir: "İnanıp
hayırlı iş işleyenleri Rahmân sevgili kılacaktır" (Meryem 96). "Allah
bir kula buğzettimi, Cibril (aleyhisselam)'e seslenir: Ben falancaya
buğz ediyorum. Bu şekilde semâda nida edilir. Sonra, yeryüzüne onun
hakkında buğz indirilir." (KÜTÜB-I SİTTE /707)
İstanbul - 21.05.2004
http://www.sufizmveinsan.com/
|