Mikail as. ile ilgili âyet ve hadisler:


Bakara Sûresi (2) / 98-) Men kâne adüvven Lillahi ve Melaiketihi ve Rusulihi ve Cibriyle ve Miykâle feinnAllahe adüvvün lilkâfiriyn;
Kim Allah'a (ulûhiyet hakikatine), Melekî boyuta (âlemlerde Allah isimlerinin işaret ettiği anlamların açığa çıkmasına) ve Rasûllerine (hakikati dillendirmeleri için irsal ettiklerine), Cibrîl'e (Allah ilminin inzali işlevine), Mikail'e (rızıkların yerini bulması işlevine) düşman olursa, muhakkak ki Allah (o) gerçeği örtenlerin düşmanıdır!

Hud Sûresi (11) / 77: Ve lemma caet rusulüna Lutan siy'e Bihim ve daka Bihim zer'an ve kale hazâ yevmün asıyb;
Rasûllerimiz Lût'a geldikleri vakit, onlar (yüzünden) kendini kötü hissetti; onları (koruyamayacağı endişesiyle) içi daraldı ve: "Bu zor bir gündür" dedi.

(Burada elçi meleklerden maksat Cebrail ile diğer iki melek diye rivayet edilmiştir. Bu iki meleğin de Mikail ve İsrafil oldukları da ayrıca nakledilmiştir.)

Elmalılı Tefsirinde İsra Sûresi (17) nde Miraç ile ilgili anlatımdan bir alıntı:

Nurundan yarattığı dostunu (Hz. Muhammed'i) ziyaretine davet etmiş, meleklerinin ileri gelenlerinden gönderdiklerini göndermiş. Cibril, binitinin özengisini, Mikailde yularını tutmuş.

Zariyat Sûresi (51) / 4.Ayetin Yorumunda Elmalılı tefsirinde şöyle bir ifade var:

Sonra da bir emir taksim edenler e yemin olsun, yani bütün bunları idare etmek, tozdurulan taşınan, götürülen şeyleri varacakları yerlere yetiştirmek için yüce Allah'ın emrini ayırıp dağıtan meleklere, Cebrail, Mikail, İsrafil, Azrail gibi emir meleklerine yemin olsun, bunlara yemin, cez a nın meydana gelmesinde özellikle hizmetlerini hatırlatmadır. Yani sayılan bu kuvvetlerin önemlerine işaret ile kesin bir şekilde uyarıda bulunur ki;

Hakka Sûresi (69) / 17. Ayetin Yorumunda Elmalılı tefsirinde şöyle bir ifade var:

Resulü (s.a.v) onların cümlesini dünyada dört, Kıyamette sekiz saymıştır. Hz. Peygamber (s.a.v) bu âyetini okumuş, sonra demiştir ki "Onlar bugün dörttür. Yani dünyada dörttür. Ahirette ise onlar sekizdir." Bize tarikat ehli kişilerin ilim, hal ve keşif bakımından en büyüklerinden olan İbnü Meysere-i Cili'den şu ş ekilde rivayet olundu: Taşınan Arş mülktür ve o, cisim, ruh, gıda ve mertebeye tahsis edilmiştir Adem ve İsrafil Sur için, Cibril ve Muhammed ruhlar için, Mikail ve İbrahim rızıklar için, Malik ve Rıdvan vaad ve tehdit içindir.

4221 - Sa'd İbnu Ebi Vakkas radıyallahu anh anlatıyor: "Uhud günü, Resûlullah aleyhissalâtu vesselâm'ın sağ ve sol iki tarafında beyaz elbiseli iki adam görüyordum. Bunlar, şiddetli bir şekilde savaşıyorlardı. Onları ne daha önce görmüştüm ne de daha sonra gördüm. -Yani bunlar Cibril ve  Mikail aleyhimâsselam idiler-."

752 - Hz. Ebü Hüreyre (radıyallahu anh) anlatıyor: "Resûlullah (aleyhissalâtu vesselâm) buyurdu ki:

"Allahu Teâla Hazretleri semâda bir işin yapılmasına hükmetti mi, Rabb-i Teâla'nın sözüne ihtiramla, melâike (aleyhimüsselam) korku ile kanatlarını birbirine vururlar. Rabb Teâla nın işitilen sözü düz bir kaya üzerinde (hareket eden) zincirin sesi gibidir. Meleklerin kalplerinden korku açılınca (Cebrail ve Mikail gibi mukarreb meleklere):

" Rabbiniz ne buyurdu?" diye sorarlar. Onlar da:

" Allah Teâlâ hazretleri hakkı söylemiştir. Zaten O, yüce ve uludur" derler. O'nun sözünü, kulak kabartan (şeytanlar gizlice) işitir. Kulak hırsızı şeytanlar (yerden göğe kadar) birbirlerinin üstünde (zincirleme) dizilmiş ve kulak hırsızlığına hazırlanmış bulunur. - Süfyan (İbnu Uyeyne) eliyle tarif etti: Parmaklarını önce (üst üste) dizdi, sonra açtı-(En üstteki, ilâhî kelamı işitir ve alttakine verir, o da kendi altındakine verir.

Böylece gele gele sihirbaz ve kahinlerin diline kadar ulaşır. Bazan kelimeyi aşağıdakine vermeden önce bir şahap, şeytana ulaşır. Bazan şahap kendisine isabet etmezden önce kelimeyi aşağısındakine vermiş olur. (Sihirbaz ve kâhinler kendilerine bu şekilde ulaşan hırsızlama habere) yüz kadar da kendileri ilave ederek yalanlar düzerler.

Emr-i İlâhî yeryüzünde tahakkuk edince halk kendi arasında: "Bu işin olacağı bize daha önce falan falan günlerde haber verilmemiş miydi?" derler. Böylece, semada (kulak hırsız1ığı yoluyla) işitilmiş olan haber böylece tasdik edilir."

359. Enes b. Mâlik (ra)'den, Resûlullah (sav)'m Cebrail'e (as) şöyle dediği rivayet edilmiştir: "Niçin Mikâil (as)'i hiçbir vakit gü­lerken görmüyorum?". Cebrail (as): "Ateş yaratıldığı günden beri Mikâil hiç gülmemiştir ki." demiştir.

932- Übey (r.a)’den rivâyete göre, şöyle demiştir: Müslüman olduktan sonra; Okuduğum bir ayeti, başkası başka bir şekilde okuyunca kalbime şüphe girdi, bu ayeti bana Rasûlullah (s.a.v) okutup öğretti dedim. O da: “Bana da, Rasûlullah (s.a.v) okutup öğretti” dedi. Bunun üzerine hemen Rasûlullah (s.a.v)’in yanına geldim ve: “Ey Allah’ın Peygamberi! Bu ayeti bana şöyle öğretmiştin değil mi?” diye sordum. “Evet” buyurdu. Bu defa o adam: “Bu ayeti bana şu şekilde öğretmemiş miydin?” dedi. Rasûlullah (s.a.v) yine: “Evet” dedi ve şöyle devam etti: “Cibril ve Mikail bana geldiler. Cibril sağıma Mikail soluma oturdu. Cibril: Kur’an’ı bir lügat (şive ve lehçe) üzere oku dedi. Bunun üzerine Mikail de bana: Fazlalaştırılmasını iste dedi bu şekilde yedi harf yedi lehçeye kadar çoğalmış oldu yani Cebrail yedi şekilde de okumuş oldu. Her harf (şive ve lehçe) yeterli ve şifa kaynağıdır. (Müslim, Salatül Müsafirin: 48; Ebû Davud, Salat: 357)

İstanbul -24.08.20011
http://sufizmveinsan.com


Üst Ana sayfa e-mail